ADNAN Menderes taa 1950’de bakın neler söylüyordu, Şevket Çizmeli’nin "Menderes, Demokrasi Yıldızı?" (Arkadaş Yayınları) kitabından aktaracağım: "Gene seçim beyannamemizde yazıldığı üzere millete mal olmuş inkılaplarımızı mahfuz tutacağız (koruyacağız)" ("Adnan Menderes’in Söylev ve Demeçleri" Cilt 2. S.26; 29 Mayıs 1950)
Adnan Menderes’in sözünü ettiği "millete mal olmamış devrim", "millet vicdanına bir değirmen taşı ağırlığıyla çökmüş olan tedbir" laiklik devrimidir.
1950 öncesinin, CHP içindeki gizli İslamcı muhalefeti ve yeraltına inmiş tarikat örgütlenmelerini bir yana bırakalım, AKP’yi iktidara getiren Cumhuriyet karşıtı İslamcı hareket 29 Mayıs 1950 tarihinde resmen başlamıştır.
İLHAM, MENDERES’TEN
Adnan Menderes’ten ilham alan Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, 21 Eylül tarihli yazısının başında şöyle diyor:
"Türkiye’de adına laiklik hassasiyeti denen şey, bazen zıvanadan çıkıyor ve insanı resmen çıldırtacak boyutlar kazanıyor. Amerika’nın kurucu babalarından Thomas Jefferson, Amerikan anayasasının ruhunu İncil’in oluşturduğunu söyler. Peki, aynı şeyi, biz söyleyebilir miyiz? Mesela Türkiye’nin anayasasının ruhunu Kur’án oluşturur, İslám oluşturur, diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Böyle bir şey söyleyen adama Türkiye’de hayatı zindan ederler."
DOĞRUYU SÖYLEMİYOR
Murat Yıldırımoğluadlı okurum, Yusuf Kaplan’ındoğruyu söylemediğini hatırlatıyor bana: "Thomas Jefferson, aydınlanma çağının seçkin bir üyesidir. Hayatı boyunca dinin devlet yapısı üzerindeki etkisini ortadan kaldırmak için çalışmıştır. Onun da aralarında yer aldığı Kurucu Babalar tarafından hazırlanan Amerikan anayasasının hiçbir yerinde Tanrı, Hıristiyanlık, İsa ya da İncil’den söz edilmez. Hatta anayasanın 6. maddesinde devlet görevleri için yapılan sınavlarda dine ilişkin soruların yer alması yasaklanmıştır. Jefferson din ile devlet arasına bir duvar örülmesi gerektiğini söylemesiyle ünlüdür."
"Jefferson bir deistti, yani bir Tanrı’ya inanıyor ama herhangi bir dine inanmıyordu. İsa’nın kişiliğine saygı duyuyor ama onun Tanrı’nın oğlu olduğuna, mucizeler gösterdiğine inanmıyordu. Daha da ileri gidip içinde İsa’nın bir bakireden doğduğuna ilişkin bilginin, mucizelere ilişkin iddiaların, İsa’nın ölümünden sonra yeniden canlandığına ilişkin iddiaların olmadığı bir İncil bile yazmıştı."
ÖĞREN VE UNUTMA
Yusuf Kaplan’ın öğrenmesi ve hiç unutmaması gereken iki şey var:
1. ABD sekülarizmi, kilise ve halkın devlet otoritesini sınırlandırma çabasından doğmuştur. Laikliğin kaynağı ise devlet ve halkın kilisenin otoritesini yıkmak için yaptığı işbirliğinde bulunmaktadır. Türk laikliği gelince, dinin baskılarına karşı toplum ve bireyleri korur, korumak zorundadır.
2. İsa, İncil’de "Benim krallığım bu dünyadan değildir" (Juhanna, 18:36)der. İslam ise 2007 yılında bile yeryüzü krallığından vazgeçmemektedir. Thomas Jefferson, İncil’i sorgulamış. Bir İslamcı olarak Yusuf Kaplan Kuran’ı sorgulayabilir mi?