BUGÜN, genellenebilecek bir örnek olduğu için kendimle ilgili bir durumdan söz edeceğim: Geçen yıl "Ağustos 1936" adlı bir şiir kitabı yazmaya başladım.
Annemin karnındaki son bir ayın serüveni. Ağustos ayının her günü için bir şiir, doğum günüm olan 1 Eylül için 12 şiir. Kitap bitince, yıllardır tanıdığım bir ressamın kitabı resimlemesinin hoş olacağını düşündüm. Ressam, Hürriyet yazılarımı çok sevdiğini söylediği için de kendisini özellikle düşünmüş olabilirim.
Ressama telefon ettim. Niyetimi söyledim. Başlangıçta sağlık sorunları olduğunu söyleyerek kabul etmek istemedi, ama metni gene de göndermemi istedi. Dediğini yaptım. Ertesi gün telefon ettim. "Ağustos 1936"yı çok sevdiğini, çok etkilendiğini, ağlayarak okuduğunu ve kitabı resimleyeceğini söyledi. Bunun üzerine yayıncım kendisiyle temasa geçti, resimleme koşullarını öğrenmek için. Anlaşmışlar. Sevindim.
* * *
Ressamın resimlerini teslim etmesini beklerken, dün, yayıncım telefon etti. Ressam, sağlık sorunlarını öne sürerek resimleri yapamayacağını söylemiş. Ancak asıl nedeni de ağzından kaçırmış. İkinci Cumhuriyetçilerden, neoliberallerden, neoreaksiyonerlerden oluşan çevresi "Sen Özdemir İnce’nin kitabını nasıl resimlersin!" diye ressamı kurşuna dizmeye kalkmış. Orhan Pamuk’un Nobel’ini nasıl karalarmışım, falan? Bizim ressam bunların şerrinden korkmuş, gözü yılmış anlaşılan! Bana telefon etmeye cesaret edemedi.
Böylesine pisliklerle daha önce de karşılaşmıştım. Edebiyat dünyamı karartmak istemişlerdi.
* * *
AKP iktidarını bir yana bırakalım. Bu zevat, Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan yazılarım yüzünden beni bir kaşık suda boğmak, fare zehriyle zehirlemek istiyor. Ama güçleri yetmiyor. Medya dünyasında arkamdan neler çevirdiklerini bilmiyorum. Bildiğim, bu düşünce özgürlüğü bekçilerinin (!) yazılarım yüzünden beni mahkemeye verdikleri! Hınçlarını alamayıp edebiyat dünyasında da boğmak istiyorlar. Aslına bakarsanız hiçbir tekkede, hiçbir dershanede yer almadığım için, edebiyat dünyasına girdiğimden bu yana boğmak istediler beni. Onu da beceremediler. Ama etkili olmadıklarını da söyleyemem.
* * *
Hürriyet Gazetesi’nde yazmaya başladığımdan bu yana yurtiçinde ve dışında epeyce kitabım yayınlandı. Üç gazetecilik ödülü aldım. Fransa’nın en önemli ödüllerinden birini aldım. Avrupa Şiir Akademisi üyeliğine seçilen ilk ve son Türk’üm. En son, geçen ay, benim ve yayıncımın başvurusu olmaksızın M.C. Anday Ödülü verildi.
Bunlarla ilgili olarak Hürriyet ve Cumhuriyet dışında hiçbir gazetede haber yayınlanmadı. Ayrıca kitaplarım hakkında, Milliyet ve Radikal başta olmak üzere Akşam, Vatan, Birgün gazetelerinde ve kitap eklerinde tek satır haber, tanıtma ve eleştiri yazısı yayınlanmadı. Zaman’ı, Yeni Şafak’ı ve türlü çeşitli televizyonları saymıyorum.
AKP iktidarını, bu iktidarın 2. Cumhuriyetçi hizmetkárlarını eleştirdiğim için, bunların gündelik faşizminin hedefi durumuna geldim. Demokrat maskeli faşistler! Ama şikáyetim yok. Hamama giren terler. Sadece, bu gündelik faşizmden haberiniz olsun istedim.