‘GÖRDÜĞÜNDEN göz kirası istemek!’ deyimini bilirsiniz. Bunu, son bir yıldır, Birikim Dergisi önderliğinde bazı yazarlar ile soldan umudunu kesip dinci sağa yamanan politikacılar doğruluyor.
Efendim, Latin Amerika’da bir “Kurtuluş Teolojisi” varmış, “Sol Teoloji (Sol İlahiyat) varmış, bizde neden olmasınmış!.. Yani sol ile İslam’ın izdivacını tavsiye edip savunuyorlar. Bu türden yazıların ve varsayımların tartışılma yeri gazete değil. Ama yakında gözlerinizle okuyup, kulaklarınızla duyacağınız için, konuya kısaca değineceğim. * * * Biliyorsunuz: CHP’yi ve genel olarak da bütün solu, halkı tanımamakla, halka inmemekle, halkın değerleriyle barışık olmamakla suçlarlar. “Halkı tanımamak, halka inmemek” suçlamaları gülünçtür. Sanki CHP’liler ve solcular Van’dan, Çorum’dan, Kastamonu’dan değil de Hollywood’dan, Paris’ten gelmiş gibi. Gülünç! Ama “Halkın değerleri” tartışılabilir. Halkın değerleriyle ilgili iddia ve suçlamaları Demokrat Parti’nin, Adalet Partisi’nin, Milli Görüş partilerinin ve AKP’nin ağzından, 1950’lerden bu yana duymaktayız. Yakında, “HAS” parti olduğunu iddia eden Halkın Sesi Partisi (HSL)’nin de ağzından duyarız. Ben de 1950’lerden bu yana aynı gülünç iddiaları duymaktayım. Peki nedir bu, 50 yıldır değişmeyen halkın değerleri? Değişmeyen, değişmesi olanaksız değerleri temel alan, ölçü alan herhangi bir politika olabilir mi? Olamayacağını akıllarına bile getirmiyorlar. “Halkın değerleri!” dedikleri gerçekte, Müslüman halkın boş dinsel inançları ve hurafeleri. Sol işte bunlara saygı gösterip, nabza göre şerbet verecekmiş, vermeliymiş. Halkın oyunu almak için beş vakit namaz kılıp, hacca gidecekmiş, imam-hatipler ile türbancılıkları savunacakmış. O zaman Sol’un ile CHP’nin AKP’den, HSL’den, Saadet Partisi’nden, Erbakan’ın kapatılan partilerinden farkı olur mu, kalır mı? Sürüden kuzu kapılacak sanki. Şartlanmış, afyon yutmuş sürünün bekçi köpeklerini hiç düşünmüyorlar! * * * Her ülkenin kendine özgü tarih, coğrafya, yurtbilgisi vardır. Bu değişmez gerçek hayvanlarda, bitkilerde gözlendiği gibi insanların bedensel ve zihinsel yapılarında da gözlemlenebilir. Chavez’in, Morales’in adını duymuşlar, Simon Bolivar’ı, Castro’yu, Che Guevara’yı atlayıp bizim de Chavez’imiz, Morales’imiz olsun istiyorlar. Bir “Kurtuluş Teolojisi” lafı duymuşlar, ama Latin Amerika’nın Marksist ve komünist Hıristiyanlarından, rahiplerinden, kiliselerinden haberleri bile yok. Latin Amerika’da sol Kilise’nin dümen suyuna girip din adamlarına yamanmadı. Tam tersine, Hıristiyan köylüler, yoksullar, işsizler, ezilenler, din adamlarının önderliğinde gidip proletaryayı, işçi sınıfını ve onun partilerini buldular. Bırakın önderlik etmeyi, yol göstermeyi, siz hiç ezilenlerin, yoksulların, işçilerin haklarını savunan bir imama, tarikat şeyhine, cemaat önderine rastladınız mı, adını duydunuz mu? Halkın değerleri “afyon”dur, gerçek statüko’dur! İmamlar, tarikat şeyhleri ve cemaat önderleri de bu afyonun ve statükonun bekçileridir, savunucularıdır. Latin Amerika’daki din adamlarının tam tersine!