BAŞBAKAN doğruyu söyledi: “Halka rağmen iktidarda kalınamaz!”
1 Şubat 2011 günü AKP Parti grup toplantısında konuşan Başbakan, Mısır’daki halk gösterileriyle ilgili olarak “Halka gözünü, gönlünü, kulağını kapatan yönetimler uzun ömürlü olamaz. Halka rağmen hiçbir iktidar ayakta kalamaz. // (Mevcut Mübarek rejimine ve bizzat Mübarek’e seslenerek) Mısır’ın huzuru, güvenliği, istikrarı adına önce siz adım atın. Halkı tatmin edecek adımlar atın!” dedi. Türkiye’deki iktidar yandaşı İslamcı gazetelerin belirttiğine göre, El-Cezire televizyonunun canlı yayınında göstericiler, Türkiye Başbakanı’nın sözlerini “İnsanı ön plana çıkaran, tarafsız, bir lidere yakışan sözler” olarak yorumlamışlar. Benim gördüğünden göz kirası istemek olarak tanımladığım şey işte bu durumdur! * * * Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Başkan Mübarek’e, Tahrir Alanı göstericilerinin isteklerini dikkate alarak iktidardan ayrılmasını tavsiye ediyor. Çok tehlikeli bir tavsiye: Seçimler ister şaibeli olsun ister olmasın, Başkan Mübarek halkın ezici çoğunluktaki oyuyla başkan seçilmedi mi? Seçildi! Mevcut hükümet partisi son genel seçimlerde halkın ezici çoğunluğunun oyuyla iktidara gelmedi mi? Geldi! Peki nasıl oluyor da sandıktan çıkarak halkın oyuyla iktidara gelmiş bir başkandan ve hükümetten göstericilerin isteklerini yerine getirmesi istenebilir? Sandıkla gelen sandıkla gitmez mi? Peki Türkiye Başbakanı hangi hakla şöyle bir konuşma yapabiliyor? “Buradan Mısır Devlet Başkanı Sayın Hüsnü Mübarek’e içten bir uyarıda bulunmak istiyoruz. Bizler insanız. Bizler faniyiz. Kalıcı değiliz. Her birimiz ölecek ve geride bıraktıklarımızdan dolayı sorgulanacağız. Hepimiz gelip geçiciyiz. Baki olan gökkubbe altında hoş bir seda bırakmaktır. Saygıyla anılmaktır, rahmetle yâd edilmektir. Onun için yarın öldüğümüzde, hoca efendi şunu söylemeyecek, ‘Cumhurbaşkanı niyetine’ demeyecek, ‘Başbakan niyetine’ demeyecek, ‘Bakan niyetine’ demeyecek!” Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Mısır Devlet Başkanı’na seslenirken “Sen” ya da “Siz” demiyor, “Biz” diyerek kendisini de işin içine katıyor. * * * Peki bu durumda, insanlar “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” atasözünü anımsamayacak mı? 2007 yılında, Ankara, İzmir ve İstanbul’da, Cumhuriyet Mitingleri’nde, Cumhuriyet’i ve laik düzeni savunmak için toplanan milyonları “Bindirilmiş kıtalar!” olarak tanımlayan kendisi değil miydi? Öteki yakışıksız tanımlamaları bir yana bırakalım, “Bindirilmiş kıtalar!” yeter de artar bile. Başbakan Erdoğan Mısır’la ilgili olarak, “Halkın haykırışına, son derece insani taleplerine kulak verin. Halktan gelen değişim arzusunu hiç tereddüt etmeden karşılayın!” diyor. Bu durumda, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın “Bindirilmiş kıtalar!” olarak tanımladığı gayrimemnun kitleleri Türkiye Cumhuriyeti halkından saymadığı düşünülemez mi? Türk halkı hükümetin yolsuzlukların üzerine gitmesini, seçim barajını kaldırmasını, adil olmayan dolaylı verginin yerine adil vergilendirme sistemi olan (kazanç matrahlı) dolaysız vergi sisteminin getirilmesini istiyor(du). Ve Mısır halkından esirgemediği ilgiyi, Türk halkına ve başta Tekel işçileri olmak üzere emekçilerimize göstermesini de bekliyor!