7-9 Mayıs 1991 tarihlerinde yapılan İstanbul Büyük Şehir Belediyesi 1. Uluslararası Şiir Forumu POESIUM’u Hilmi Yavuz ile birlikte yönetmiştik. Hilmi Yavuz, Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanı idi, ben de POESIUM Genel Sekreteri idim.
Yazışmaların büyük bir bölümünü tek başıma ben, bazılarını da Hilmi Yavuz ile birlikte imzalıyorduk.
Dünyadan 25 önemli şair ile Türkiye’den çoğunluğu 1910 ve 1920 doğumlu 25 şair davet etmiştik. Türkiye’de ilk kez bu çapta bir toplantı düzenleniyordu. Bazı hoş olmayan olaylara karşın POESIUM başarıya ulaştı ve belleklere kazındı.
* * *
Bir gün Kanada’dan bir mektup aldım. Bir Kanadalı şair davet ettiğimiz halde neden şimdiye kadar kendisine uçak bileti gönderilmediğini soruyordu. Ekte kendisine gönderilen davet mektubunu da göndermişti. Davet mektubunu tanınmış bir şairimiz yazmıştı ama metnin altında Hilmi Yavuz ile benim de imzalarımız vardı.
Tanınmış Türk şairi gönderdiği davet mektubunu, POESIUM yönetimine göndermesini tavsiye ediyordu. Kanadalı şair kendisine gönderilen mektubun fotokopisini göndermişti bize.
Başımdan kaynar sular indi. Böyle bir davet yapılmamıştı. Ama davetin fotokopisi masamın üzerinde duruyordu.
Yardımımıza bizimle çalışan gençlerden biri yetişti. Bir süre ortalıktan kayboldu. Sonra geri gelip masamın üzerine Hilmi Yavuz’a hitaben yazdığım bir istifa mektubu koydu. Mektubun metnini kendisi yazmış imzamı da bir yerden fotokopi ile aktarmıştı. İstifa mektubumun fotokopisi vardı ama aslı yoktu.
Durum anlaşılmıştı. Tanınmış şair bir davet mektubu yazmış, Hilmi Yavuz ile benim imzamı fotokopi yöntemiyle metnin altına aktarmıştı.
Gerçeği keşfedince neşelendik. Ama şairin bu işi nasıl becerdiğine akıl erdiremedik. Böyle şeylere aklı ermezdi. Bunun üzerine POESIUM Genel Sekreteri olarak kendisine bir mektup yazdım ve yaptığı sahtecilikten dolayı "divan-ı harbe" vereceğimi bildirdim. Şair kendisini divan-ı harbe verebileceğime inanmış ve ödü kopmuştu.
* * *
Okumakta olduğunuz sütuna polis muhabirliğinden değil de Ertuğrul Özkök kontenjanından geldiğim için "İrtica İle Mücadele Eylem Planı" konusuna "Neme lazım" diyerek hiç karışmadım. Ancak, İçişleri Bakanı Besim Atalay, fotokopi üzerinden imza, el yazısı ve paraf incelenmesinin yapılamayacağına dair bir raporu 26 Ağustos 2008 tarihinde onaylamış bulunuyor. (Milliyet Gazetesi, 24.06.09) EGM çıkışlı raporun tarih ve sayısı şöyle: B.05.1.EGM.0.71.06.02.
Eski bürokratlardan olduğum için bu tür işlerden anlarım: Sayı ve numarası belli, İçişleri Bakanı Besim Atalay tarafından imzalanan bu rapor olmasa bile aslı olmayan bir belgenin fotokopisinin işleme konulması olanaksız.
Fotokopi üzerindeki imza Albay Dursun Çiçek’in gerçek imzası olsa bile metin geçersizdir.
Sahte bir belge üzerinden işlem yapabilmek için sahte bir mahkemede sahte bir duruşma düzenlemek gerekecek artık. Ancak savcı ve yargıçların da sahte olması, sahte bir divan-ı harp kurulması gerekiyor. Böyle bir davaya gerçek bir bilirkişi olarak katılabilirim!
Belgenin gerçek nüshası bulunsa bile benim bu konuda bir sorumluluğum yoktur!