GEÇENLERDE DHA Stockholm muhabiri Tandoğan Uysal ile konuşuyorduk. O anlattı:
Fethullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen Zaman Grubu İskandinavya’da büyük bir atak başlatmış. Stockholm’de kısa bir süre önce Türk öğrencilere derslerinde yardımcı olmak için 2 dershane açan grup, Zaman Gazetesi’ni 1 Mart 2008 tarihinden itibaren günlük olarak yayınlayacakmış. Günlük yayın öncesinde, Stockholm’de çok modern bir gazete binasını törenle hizmete açmışlar. Türkiye’nin Stockholm Büyükelçisi Necip Egüz de davete katılarak yaptığı konuşmada, Zaman Grubu’nu bu atılımından dolayı kutlamış...
Söylentiye göre, Zaman Gazetesi İsveç’teki Türklere bedava dağıtılacakmış. Bu arada İsveç’teki Türk çocuklarının Türkçe anadil sıkıntısını gidermek için yıllardır Türkiye’den Türkçe öğretmen getirmesi düşüncesi bir türlü yaşama geçirilemezken, Fethullah Gülen’in Stockholm’deki okullarında Türkiye’den getirilen 10 uzman öğretmen göreve başlamış...
* * *
Hakan Yavuz, salı günü adını verdiğim kitabında ("Modernleşen Müslümanlar") Yeni-Nur (Fethullahçılık) hareketini üç aşamada inceliyor (s. 245-278). Dördüncüsünü ben ekleyeceğim:
1. Dinsel cemaat inşa etme dönemi (1966-1983); 2. Kamusal alanın genişlediği ve dinsel cemaatin sınırlarının gevşetildiği dönem (1983-1997); 3. Baskı ve zorunlu liberalleşme paradoksu dönemi (1997-2002); 4. Bir el yağda bir el balda dönemi (2002 sonrası).
Salı günkü yazımda da söyledim, bir dinsel cemaat hareketinin siyasal rejimi etkilemek ve değiştirmek gibi bir niyeti yoksa eğitim ve öğretimde, ekonominin bütün alanlarında, medyada, yazın dünyasında, üniversitelerde ve devlet kadrolarında neden örgütlensin? Böyle bir niyeti olmasa bile örgütlendikten sonra ortaya çıkar bu! Hazırlanan "Altın Nesil", Fethullahçı İslami anlayışa göre yeniden biçilip-dikilecek toplumun yönetici kadrolarını oluşturmayacak mı?
* * *
Başbakan istediği kadar "Bir din devletiniz peşinde değiliz, böyle bir gayretimiz yok!" desin, kendisini iktidara getiren güçlerin (Nurcular, Nakşiler, Milli Görüş, Fethullahçılar) böyle bir amacı var. AKP ve onu destekleyen güçler şu anda laik devleti kötürümleştirme operasyonunu yapmakta. Operasyon tamamlandığı zaman bu güçlerin kendi aralarında bir çekişme ve iç savaş başlayacak. Bu iç savaş kansız da olabilir, Filistin’deki gibi kanlı da olabilir.
Bu gelecekten kurtulabilmemizin tek bir olanağı var: Laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin, cumhuriyet devletinin yıkılmaması.
Başbakan’ın içtenliğine inanmamızın en önemli koşullarından biri, imam-hatip okullarının, 3 Mart 1924 tarih ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun gösterdiği doğrultuda yeniden örgütlenmesi. Türban fesadı sanıldığı kadar önemli değil, yaranın gözü İHL’lerde. Liberal demokrat olduğunu iddia edenler, bu yazımı çok dikkatli okusunlar. Bireysel özgürlük falan diyerek türbana arka çıktılar ama İHL’nin özgürlüklerle hiçbir ilişkisi yok. "Türkiye şeriat esaslarına göre yönetilen ülke olamaz, bunun tarihsel ve toplumsal koşulları yok!" diyenler ile "Yahu askerler nasıl olsa müsaade etmez!" diye avunanlara Melih Pekdemir’in çok güzel bir cevabı var: "Şeriat, selamünaleyküm ben geldim, demez!" (Birgün, 18.02.08) Ben de yıllardır, aylardır, iki gündür bunu ve bunun nasıl olduğunu, olacağını anlatıyorum zaten!