CHP Genel Başkanı, hava durumu hakkında bir şey söylese bile eleştirecekler var bu ülkede. Bunun son örneğine türbanın dinsel kökenlerini didiklediği grup konuşmasından sonra tanık olduk.
Kimisi "şeyhülislamlık" yapmakla, kimisi de fakihliğe özenmekle suçlamaya kalkıştı onu. Deniz Baykal, AKP’nin referanslarını laik hukukun verilerinden vazgeçerek eleştirmedi. AKP’nin türbanla ilgili girişimlerini yıllardır laik yasalar ve Anayasa bağlamında eleştiriyordu zaten. Ne dedi? "Sizin dinsel dayanaklarınız yalana dayanmaktadır!" dedi. Demesin mi? Böyle bir kanıt ileri sürdüğü zaman dini siyasete alet mi etmiş oldu? Böyle bir iddiada bulunanların aklından ve düşünce yeteneğinden kuşku duyarım.
SAYGILARI YOK
Şimdi Deniz Baykal’ı yazımızın dışında bırakalım ve kendisine yöneltilen ipe sapa gelmez iddiaları değerlendirelim. Laik, demokratik ve sosyal hukuk devletinin ilkelerine inanan bir birey, AKP ve yandaşlarının "türbana özgürlük" dogmalarını nasıl eleştirecek? Bunun iki yöntemi var:
1. Dogmayı Cumhuriyet’in ilkeleri, Anayasası ve yasaları ekseninde eleştirmek.
2. Dogmayı, oturduğu dinsel bağlam içinde çürütmek.
Bu nasıl yapılacak?
Türban, üniversitede ve kamusal alanda hangi dayanaklardan yola çıkılarak sınırlandırılmıştı? Neden, "yasaklanmıştı" demiyorum da "sınırlandırılmıştı" diyorum? Sınırlandırmanın gerisinde Anayasa, yasalar ve yargı kararları vardı. Danıştay’ın, Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları vardı. AKP + MHP koalisyonu, sözünü ettiğim hukuksal doğruların hiçbirine saygı duymadığını, Anayasa’yı rafa kaldırdığını her vesileyle kanıtlamış bulunuyor. Yaptığı değişiklikle bunu iyice kanıtladı.
GÜLEN’İN SÖZLERİ
M.Fethullah Gülen’in (Zaman, 06.02.08) işe aceleyle karışmak zorunda kalması, türbana tapanların içinde bulundukları bozgunun en çarpıcı örneğini oluşturmaktaydı.
"Tesettür gerçi dinin esasını teşkil eden imani meselelerden değildir: İslam’ın beş şartı arasında da yer almaz. Fakat Kur’an’ın açık emridir. Farziyeti, hem Kur’an’la, hem sünnet-i sahiha ile hem de 14 asırlık İslam tarihindeki uygulamalarla sabittir. Nur Suresi 31. ayette mü’min kadınların başlarını, boyunlarından ve göğüslerinden açık bir yer bırakmayacak şekilde örtmeleri emredilmektedir" diye yazıyordu.
YALAN SÖYLÜYOR
Bir zamanlar "Türban teferruattır" diyen M.Fethullah Gülen, şimdi kimden emir aldı da düşünce değiştirdi? Doğru söylemiyor, dahası yalan söylüyordu. Söz konusu ayette "baş" ve "boyun" sözcükleri yoktur. Bundan önceki yazılarımda, Kuran’ın 15. yüzyılda yapılmış Türkçe çevirisinden, Fransızca, İngilizce, Almanca ve İtalyanca çevirilerinden örnekler vererek bunu kanıtlamış bulunuyorum. Doç. Dr. Şahin Filiz, bundan önceki yazılarımda adını verdiğim kitabında M.Fethullah Gülen’in iddialarının gerçek dışı olduğunu kanıtladı. Yaşar Nuri Öztürk dostum, "İslam Nasıl Yozlaştırıldı" (Yeni Boyut) ile din sömürgenlerinin ipliğini pazara çıkartıyor. Prof. Dr. Zekeriya Beyaz "İslam ve Giyim Kuşam" (Sancak Yayınları) kitabında M.Fethullah Gülen’in iddialarını bozguna uğratıyor. Yetmez mi?
Peki, Cumhuriyet’i yok etmek için yapılan girişimler karşısında, ileri sürülen dinsel kanıtların geçersizliğini kanıtlamak neden fakihliğe özenmek olsun?