ÇOCUKLARIN nasıl eğitileceği her toplumda sorun olmuştur. "Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdir" diyen, 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 26/3 maddesi de geçinmeye gönlü olmayanlara destek çıkıyor gibidir.
Ama değil! Onu da devletin hakları sınırlıyor. Devletin haklarını da bizzat kendisi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (4.11.1950) falan sınırlıyor. Ancak, demokrasi gibi Bildirge’nin bu maddesi de keyfe göre yorumlanıyor. Kimileri 26/3 maddesine dayanarak çocuğuna İslami eğitim isteyebileceğini sanıyor. Ama böyle bir şey isteyemiyor. Ben bugün bunları tartışacak değilim.
İÇ DENGELER
Bugün işim devletle! Bütün ilk ve orta öğretimin herhangi bir meslek okulunun pedagojik programına göre biçimlendirildiğini düşünelim. Yani askeri, dini, ticari, polisi, vb. Ne dersiniz, olur mu? Bütün toplumun, bütün yönetim kadrolarının, bütün sivil mesleklerin askeri eğitim ve öğretimden geçmesini ister misiniz? Ben istemem!
Devlet ve toplum da böyle bir şey istemediği için sivil okulları, genel liseleri kurmuş. Türkiye’de eskiden askeri ortaokullar vardı, kaldırıldı.
Devlet ve toplumun kendi iç dengelerini bulacak, sağlığını koruyacak aklı var ve var olmalı.
EKLEME DİNAMİT!
Sözü imam hatip liselerine getirmek istiyorum. Bu okullar daha önce de onlarca kez yazdığım gibi 3 Mart 1924 tarihli özel bir yasa (Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Öğretim Birliği Kanunu) ile kurulmuş. Okulun amacı din adamı yetiştirmek. Başka bir amacı yok.
Ancak 1973-74 ders yılında Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 32. maddesine yapılan ekleme, devletin ve toplumun temellerine dinamit koymuş.
"Madde 32- İmam hatip liseleri, imamlık, hatiplik ve Kuran kursu öğreticiliği gibi dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanları yetiştirmek üzere, Milli Eğitim Bakanlığı’nca açılan ortaöğretim sistemi içinde, hem mesleğe, hem yükseköğrenime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumlarıdır."
DAVA AÇILMALIDIR
Yapılan ekleme ("hem yükseköğrenime") Anayasa’nın 174. maddesiyle korunan özel devrim yasasına aykırı olduğu gibi Anayasa’nın başlangıç bölümüne hem de Anayasa’da belirtilen cumhuriyetin temel ilkelerine aykırıdır. Çünkü, Arapça Hazırlık, Arapça, Kuran-ı Kerim Hazırlık, Temel Dini Bilgiler, Siyer (Hz. Muhammed’in Hayatı), Tefsir, Hitabet ve Mesleki Uygulama, Karşılaştırmalı Dinler Tarihi, İslam Tarihi, Kelam ve Hadis dersleri okuyan bir öğrenci artık özel bir öğrencidir, özel bir meslek için hazırlanmıştır. O artık bir din adamıdır!
Oysa Milli Eğitim Temel Kanunu, öğrencilerin "hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip" (Madde 2/2) olarak yetiştirilmesini gerektirmektedir.
Madde 13’te ise "Her derece ve türdeki ders programları ve eğitim metotlarıyla ders araç ve gereçleri, bilimsel ve teknolojik esaslara ve yeniliklere, çevre ve ülke ihtiyaçlarına göre sürekli olarak geliştirilir" demektedir.
Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 32. maddesine yapılan eklemenin en kısa zamanda iptal edilmesi gerekmektedir. Olanağı varsa Anayasa Mahkemesi’nde ve Danıştay’da iptal davası açılmalıdır.