15 Nisan 2008 tarihli Zaman Gazetesi kocaman bir manşet atmış: "Parti kapatma sanıldığından daha ciddi sonuçlar doğurur!" İddialı bir manşet ve bu manşet Zaman’ın zembilinden çıkmış bir hüküm cümlesi değil.
Bu cümle Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’a ait. Ve AKP hakkında açılan kapatma davasının AB ilişkilerinde sanıldığından daha ciddi sonuçlar doğuracağını açıklıyor.
ANAYASAYA SAYGISIZ
Ali Babacan kim, hakkında Anayasa Mahkemesi’nde dava açılan (sanık) AKP’nin bir bakanı. Hem Anayasa’dan habersiz ve hem de Anayasa’ya saygısız bir bakan. Bakın, Anayasa’nın 138. maddesinde ne yazıyor:
"Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hákimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisi’nde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz."
138’İ ÇİĞNEDİ
Bakan Ali Babacan, Anayasa’nın 138. maddesinde belirtilen yasakların hepsini çiğnemekten başka, bir de Türkiye’yi ve Anayasa Mahkemesi’ni dünyaya gammazlıyor ve AB ile tehdit ediyor. Ve böylece hukuka, yasalara ve etik’e karşı ağır bir suç işliyor. Demek ki Cumhuriyet’in Anayasası’na ve yasalarına karşı güvendiği bir yer (yerler) var!
Anayasa, milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığına karşın bir konuda kesin bir yasak koyuyor. Bu yasak, dil mantığı ve felsefesi açısından, TBMM dışında da geçerlidir ve yaptırımları çok daha ağırdır.
Ama Ali Babacan’ın AB ve ABD gibi iki etkili dayısı var!
TEHDİTKAR DAYILAR
Zaten bu dayılar sayesinde esip gürlüyor böyle! Dayılar da Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na ve yasalarına iyice saygısız. İki dayı da bu dava hakkında tehditler içeren demeçler veriyorlar. Ama yeğenler, "Aman dayı beyler, yapmayın etmeyin, bizim evde kurallar var, yasalar var, Anayasa var!" demiyorlar. Dememeleri bir yana dayıları durmadan fışşıklıyorlar!
Bu da yetmiyor, bu kapatma davası yüzünden yabancı sermayenin geri kaçtığını, gelmekten çekindiğini, demokraside meydana gelen tıkanıklığın ekonomiyi etkilediğini söylüyorlar; Standard and Poors’un kredi notunu düşürmesini örnek gösteriyorlar. Yabancı yatırımcıların yanı sıra yerli işadamlarının da frene bastığını öne sürüp, Ali Babacan gibi "Yazık değil mi bu ülkeye!" diye soruyorlar. Sanık taraf, savcı ve yargıç rolü oynuyor!
PİŞKİNLİĞİN DÜZEYİ
Yüzsüzlüğün ve pişkinliğin bu düzeye çıktığı hiç görülmedi. Yargıtay Başsavcısı, AKP için neden dava açtı kardeşim? Anayasa’ya, Siyasal Partiler Yasası’na ve yasalara karşı suç işlendiği kuşku ve iddiasıyla dava açmadı mı? Açtı! Peki neden, en yüksek savcının kafasında kuşku(!) yaratacak düzeyde bile olsa, bu türden eylemlerde bulundunuz?
Bu Cumhuriyet’in Anayasası ve yasaları tuvalet káğıdı mı, káğıt mendil mi ki onlara karşı bu denli saygısız ve sorumsuz davranıyorsunuz ve dayılarınızı Cumhuriyet’in üzerine salıyorsunuz?!