Demukraasinin ’D’ si

KÖYLÜ ve çiftçinin toprak sahibi olmasına, köylü ve çiftçinin çağdaşlaşmasına yol açacak toprak reformuna karşı olanların kurdukları bir siyasal partinin demokrasi fatihi olup milletin efendisi köylünün "tulum" oyunu aldığını hiç duydunuz mu?

Sosyoloji ve siyaset bilimine göre, sınıf bilincine göre ve de insan tabiatına göre böyle bir şeyin olamaması gerek, değil mi?

Değil! Bu hilkat garibesi iş Türkiye’de oldu: Çiftçi ve köylünün toprak sahibi olmasına ve toprak reformuna karşı olan CHP milletvekillerinin kurduğu Demokrat Parti, bu mucizeyi (!) yarattı. Günümüz sağcı-İslamcı-liberal allamelere bakacak olursak, halk, yaptığı toplumsal devrimlerle kendi değerler dünyasına saldıran CHP’yi cezalandırdı.

DAHA REZİLİ YOK

Ben olan-biteni çok iyi anlıyorum. Çünkü olan-bitene 1950’den itibaren tanığım. Hatta 1946’dan bu yana. Beni şaşırtan, liberal demokrat tayfanın, sözünü ettiğim garabeti "demokrasi" olarak adlandırması.

Yeryüzünde bizim liberallerden, neo-liberallerden daha rezil olanı yok. Yıllardır demokrasi cazgırlığı yaparlar ama demokrasinin orta direğinin Anayasa olduğunu, Anayasa’ya aykırı işler yapan siyasal parti ve iktidarların yasallıklarını, meşruiyetlerini yitirdiklerini akıllarına bile getirmezler; getirseler bile domuzuna tepki göstermezler.

DEMOKRASİ TİRANLIĞI

En ilkel toplumlarda bile parlamento çoğunluğu hesapları üzerine demokrasi kurulmaz. Azınlığı hesaba katmayan, ulusal konularda azınlığın kaygılarına saygı göstermeyen parlamenter demokrasiye "demokrasi" denmez, "Demokratik Despotizm" (Jacques Ranciere, "La Haine de la Democratie", S.27) denir. Depolitize olmuş, depolitize edilmiş, dincileştirilmiş, "sivil din"den habersiz kitlelerin üzerinde hüküm süren bir demokratik despotizm. Cumhurbaşkanı adayını tek başına seçecek olan Recep Tayyip Erdoğan’dan daha iyi bir demokratik despot bulunur mu?

Zaman, Yeni Şafak ve Radikal 2 gazetelerinin darülfunun müderrisleri, İkinci Cumhuriyetçi alimler, Murat Belge gibi "ana rahmine haklı düşen" neo-liberaller, parlamenter despotizmi bize demokrasi diye yutturuyorlar. El insaf! Buna adıyla sanıyla sözde demokrasinin zorbalığı (tiranlığı) denir.

DEMOKRATİK CİNAYET

Antimilitarizm
yüzlerce politik tavırdan biridir. Sadece antimilitarist olarak ve kalarak demokrat olmak mümkün değildir. Ordu düşmanlığı da sadece ordu düşmanlığıdır. Demokratik tepkiyle hiçbir ilişkisi yoktur. "Vardır!" diyen varsa, yalan söylemektedir. Demokrasi, birlikte yaşama ve ortak iyiliği arama sanatıdır. Demokrasinin bireyci egoizm ve hedonizm ile hiçbir ilişkisi yoktur. Demokrasi ne herhangi bir oligarşinin ulus adına hükümet etme yöntemidir, ne de "mal"ın iktidarının egemen olduğu bir toplum biçimidir (Age. S.105).

Devlet kurumlarına halkın temsilcisi olmayı yasaklayan rejime de demokrasi denmez (S.80).

Bir İslami oligarkın, bir parlamenter despotun cumhurbaşkanı olması demokrasiyle bağdaşmaz. Bu demokratik (!) cinayete katkısı olan herkes tarih önünde hesap verecektir.
Yazarın Tüm Yazıları