İLKİN şu gerekli ve zorunlu saptamayı yapalım: TBMM’de AKP milletvekili sayısı olarak muhalefet karşısında epeyce çoğunlukta, ama oy veren seçmenlerin yüzde 49.92’sini temsil ediyor.
Yüzde 50.08’ini ise TBMM içindeki muhalefet temsil ediyor. Yani “milli irade” bağlamında AKP değil muhalefet çoğunlukta. İkinci olarak şu gerekli ve zorunlu tanımlamayı yapalım: AKP doymaz, açgözlü ihtirası, CHP kronik savrukluğu, MHP sanrılı bir takıntıyı, BDP ise sınırsız bir yanılsamayı (kuruntu, illusion) temsil ediyor. TBMM’de temsil edilen dört parti, saptanan nesnel ve tanımlanan öznel koşullarda rejimi demokratikleştirecekler ve çağdaş ve demokratik bir anayasa yapacaklar. Üçüncü tespit: Birey ve insan odaklı bir anayasa da bir safsata ve kuruntudur. Cumhuriyet’i ve onun toplumunu ihmal eden, yok sayan bir anayasa zaman ve çağdışıdır. Dördüncü tespit: Seçim barajı kaldırılmadan ya da makul düzeye indirilmeden yapılan anayasanın hiçbir demokratik, toplumsal ve insani önemi yoktur. * * * Sanıldığı ve iddia edildiği gibi, yapılacak olan anayasa Cumhuriyet’in önceliği değildir. Partilerin birbirlerine karşı güven duymaları için anayasadan önce gelen bazı zorunlu işlerin yapılması, mayınlı arazinin temizlenmesi gerekmektedir. Bunun için bütün muhalefet partilerinin Anayasa’dan önce Siyasal Partiler Kanunu, Seçim Kanunu, yüzde 10 barajın indirilmesi ya da kaldırılması, antidemokratik yasaların kaldırılması konusunda anlaşmaları ve bir protokol imzalamaları gerekmektedir. Muhalefet partilerinin demokratikleşme yasalarını TBMM’den geçirmeden yeni anayasayı ele almayı kabul etmeleri, çıkmaza girmek, tuzağa düşmek olur. Büyük bir gaflettir! Bu gerçekleştikten sonra sıra anayasaya gelecektir. Muhalefet partilerinin, sivil toplum örgütlerinin kendi anayasa taslaklarını hazırlayıp iktidar partisine teslim etmeleri son derece sakıncalıdır. Anayasa bir komisyon tarafından hazırlanmalı ve bu metin TBMM’ye getirilmelidir. Bir örnek olarak İspanya’nın anayasa yapma yöntemini hatırlatmak istiyorum: * * * 17 Haziran 1977’de yapılan kurucu meclis seçimleri sonunda oluşan parlamento, bütün siyasal oluşumların temsil edildiği, 36 milletvekilli bir Kurucu Komisyon tayin ediyor ve bu Kurucu Komisyon da 7 üyesini anayasa metnini yazmakla görevlendiriyor: Demokratik Merkez Birliği’nden (UCD), (Merkezciler ve hükümet partisi) 3 üye; İspanyol Sosyalist Partisi’nden (PSOE) 1 üye; postfrankist Halk Birliği’nden (AP) 1 üye; Katalan Azınlık ve Bask Milliyetçi Partisi’nden 1 üye; İspanya Komünist Partisi’nden (PCE) 1 üye. İspanyol Anayasası’nın Babaları olarak adlandırılan bu 7 üye 15 Ocak 1978 tarihinde ilk taslağı hazırlıyor. Taslak 21 Temmuz 1978’de Senato’ya geliyor ve daha sonra, birkaç yıl sonra Nobel Ödülü’nü alacak olan Camilio José Cela dilsel redaksiyon için görevlendiriliyor. 31 Ekim 1978 günü Kongre ve Senato’nun oluşturduğu Cortes’de kabul ediliyor. Kral Juan Carlos anayasa metnini 3 Kasım 1978 günü imzalayıp yayınlıyor ve anayasa 6 Aralık 1978 günü yapılan referandumla halk tarafından kabul ediliyor. * * * Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni anayasası bir komisyon tarafından hazırlanmadan TBMM’de tartışmaya açılırsa bu anayasa asla tamamlanamaz. Sonunda, Allah korusun, iç savaş çıkar.