Paylaş
Bu, şu demektir: Anayasa Mahkemesi, halkın bir bölümünün eğilimlerini dikkate alarak, AKP türünden din referanslı partilerin laiklik ilkesine karşı girişimlerin odağı olduğunu görmesin! Kamu zararına yapılan özelleştirmelere göz yumsun! Danıştay, YÖK’ün imam hatipleri üniversitelerde egemen duruma getirmek için çevirdiği dolaplara engel olmasın! Çünkü halkın bir bölümü cumhurbaşkanlarının, başbakanların, bakanların, milletvekillerinin, valilerin, kaymakamların, yargıçların ve bilumum meslek erbabının aynı zamanda “imam” olmasını da istermiş.
Bu durumda Anayasa’ya, yasalara, yüksek mahkemelere ne gerek var, 365 gün her konuda halkoyuna başvurulur ve olur biter! Bu kafa demokrat kafa değil, “demirkırat” kafa! Bu kafa ile ne demokrat ne de cumhuriyetçi olunur! Sadece kul ve despot olunur.
KUSUR ANAYASA’DA DEĞİL
Cumhuriyet’in ilk anayasası 86 yıl önce bugün (20 Nisan 1924) kabul edilmişti. Daha sonra bu Anayasa 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinden sonra değiştirildi. Bu iki anayasaya da kendi içinde de onlarca organ nakli, makyaj ve estetik ameliyat yapıldı.
Kimileri (siyasal İslamcılar ve öteki “ana rahmine haklı düşenler”) Cumhuriyet’in değerleri ile halkın değerlerinin çeliştiğini, Anayasa’nın (anayasaların) halkın değerlerini yansıtmadığını ileri sürerler.
Oysa her onaylanmış anayasa büyük bir ölçüde Cumhuriyet’in değerlerini temsil eder. Bir “Anayasa bir devletin temel yapısını, kuruluşunu, iktidarın devrini ve devlet iktidarı karşısında bireylerin özgürlüklerini düzenleyen bir belgedir” (Prof. Dr. Anayasa Hukuku, Beta Yay. s. 8)
Anayasanın üstünlüğü denen ilke 1924 Anayasası’nda da yer almaktaydı. Ancak, anayasanın üstünlüğü ve bunun hukuki yaptırımı ilk kez 1961 Anayasası’nda
Anayasa Mahkemesi ile güvenceye bağlandı. 1982 Anayasası da, bu yaptırımı daha değişik bir biçimde düzenlemektedir. (s. 9) İyi niyetli ve gerçekten demokrat bir iktidar ülkeyi, bir yığın kusuruna karşın bu anayasa ile bal gibi yönetebilir. Kusur sadece anayasada değil!
HALK OYNAKTIR, DEĞİŞKENDİR
Halk, homojen bir (dinsel, etnik, etik, kültürel) değerler sistemine sahip olmadığı için, Anayasa’dan kaynaklanan Cumhuriyet’in değerleri karşısında onun değerlerinin herhangi bir ağırlığı olamaz. Halk bir sıvıya benzer ve çok değişkendir. Bu değerlerin ne ölçüde değişken ve akışkan olduğu her ay yapılan halkoyu yoklamalarında ortaya çıkar. Halk oynaktır, değişkendir. Oysa Anayasa’ya dayalı Cumhuriyet’in değerleri ebedi olarak tasarlanmış ve ebedi olduğu kabul edilmiştir. İşte bu nedenle yüksek mahkemeler “Anayasanın üstünlüğü” kâsesinin içinde, hem Cumhuriyet’i hem de halkın akışkan değerlerini korurlar. Bu gerçeği anlamak için insanın, “adam” olmaya ve imgelem gücüne (muhayyile ve imagination) gereksinimi vardır ki bu da herkeste bulunmaz!
Paylaş