‘YENİ Dünya Düzeni’ politikası içinde bir maymuncuk gibi kullanılan postmodern ikonlar birer birer yıkılıyor. ‘Ulus-devlet’ olarak tanımladıkları ‘ulusal devlet’in cenaze töreninde dirildiği görüldü. ‘Küresel’in ‘yamuk’ olduğu anlaşıldı. ‘Yeni Dünya Düzeni’nin de bildiğimiz ‘emperyalizm’den başka bir şey olmadığı ortaya çıktı.
Şimdi sıra Sivil Toplum Örgütleri (STÖ) ya da Sivil Toplum Kuruluşları (STK) olarak bilinen Hükümet Dışı Örgütler’in (NGO/Nongouvernemantal Organizations) teşrih masasına yatırılmasında. Ama daha önce ‘çokkültürlülük’ ikonu var!
SONUÇ: GETTOLAŞMA
‘Çokkültürlülük’, ‘çokkültürcülük’, NGO’larla birlikte postmodern zihniyetin icadı. Üniter ve ulusal devletlere federalizm virüsünü enjekte etmek için kullanılıyor. AB’nin ağzından Türkiye’ye karşı da kullanılıyor. Ama konumuz bu da değil.
Konumuz Avrupa’nın göçmen alan ülkelerindeki ikili ya da çoğul kültür durumları. Buna karşı yürütülen birkaç politika var. Bunlardan birincisi entegrasyon ve asimilasyonu hedeflemeyen Hollanda modeli, ikincisi entegrasyonu amaçlayan ve asimilasyonu şansa bırakan Fransa modeli. Bir de neyi amaçladığı belli olmayan, laubali Almanya modeli var. (Ki göçmen Türkler zenginleşerek, işveren durumuna gelip sorunu başka boyutlara taşımaktalar.)
Paris banliyösünde ayaklanma başlayınca, Fransa’ya kin besleyen yazarlarımız ‘Oh olsun!’ naralarıyla banliyö gettolarından söz etmeye başladılar. Bir süre sonra bizim Sebati Karakurt’un fotoğrafları sayesinde Mağrib göçmenlerinin evlerinin Ataköy ve Ataşehir site evlerinden farklı olmadığı ortaya çıktı.
Geçen yıl bu sıralar, Avrupa, Hollandalı film yönetmeni Theo Van Gogh’un bir Faslı göçmen tarafından öldürülmesiyle sarsılmıştı. Daha sonra birkaç cami, Hollandalıların saldırısına uğradı, yakıldı, yıkıldı. Tepki olarak kiliseler yakıldı. Bunlar demokrasi ve çokkültürcülük ülkesi Hollanda için yeni bir şeydi.
Ama Hollanda ve Fransa örneklerinden sonuç olarak göçmen gettoları çıkmıştı. Çokkültürcü olsanız da olmasanız da sonuçta göçmenler, özellikle de Müslüman göçmenler bir gettoda toplanıyorlardı. Demokratik ve çoğulcu olmadığı ileri sürülen Fransa modeli de, demokratik ve çoğulcu olduğu ileri sürülen Hollanda modeli de getto yaratmıştı.
İşte sorun burada! Getto olunca kuşkusuz alt kültür de olur. Ve alt kültürler birer dinamit deposudur. Paris’te ve Hollanda’da görüldü.
ALMAN FORMÜLÜ
Peki Almanya? Almanya’nın Bavyera Eyaleti İçişleri Bakanı Günter Beckstein, Münih kentinde bir toplantıda yaptığı konuşmada ‘Fransa ve Hollanda’da yaşananlar, bu ülkelerde önerilen çokkültürlülük uygulamasının doğru yöntem olmadığını gösterdi’ (Birgün, 19.11.05) demiş. Beckstein, uyum için, göçmenlerin yaşadığı toplumun anlayışına, kültürel değerlerine saygı duymalarını ve ülkenin dilini öğrenmeleri gerektiğini söylemiş. Almanya’da da getto var. Günter Beckstein uyumu değil asimilasyonu savunuyor. Bu yazıda sadece sorunu ortaya atıp adını vermekle yetineceğim: Getto oldukça iki taraflı uyum gerçekleşemez.