TÜRKİYE tarihinin 12 Mart 1971’e doğru yürüdüğü süreçte Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) legal muhalefet anlayışına karşı çıkan "parlamento dışı muhalefet" topluluklarında bilinçsizce gizlenen bir özellik fark etmiştim: Solu psikiyatri kliniği olarak kullanmak.
Bu insanların büyük bir bölümü sola toplumsal ve sınıfsal nedenlerle katılmış değillerdi, fakat bireysel nedenlerle sola sığınmışlardı. Kimisi öğrenciydi, kimisi öğretim üyesiydi, kimisi yazardı, kimisi sanatçıydı, aydındı. Bireysel nedenlere solda fraksiyonlar, klikler pıtrak gibi çoğaldı.
Çevrem bunlarla doluydu.
9 Mart 1971 günü asker-sivil darbesi düşük yaptı. 12 Mart’ta şeytan çarpmışa döndüler, mısır taneleri gibi dört bir yana dağıldılar. Kimdi bunlar? İşçi-köylü sınıflarıyla organik bir ilişkileri yoktu. Burjuvaydılar, küçük burjuvaydılar. Aileleri mülk ve toprak sahibiydi. İyi okullarda, kolejlerde okumuşlardı. Dil biliyorlardı.
12 Mart’tan sonra epeycesi kapağı yurtdışına attı. Yurtdışına çıkmayanlar biraz hırpalandı. Yenilmişlerdi. Yenilgiyi kendileri hazırlamıştı. Yenilgiyi kabul etmediler. Özeleştiri yapacaklarına engerekleştiler. İşçi-köylü sınıflarından gelen yol arkadaşları ihanet ettiler.
BİLMİYORSAN BIRAK
Bunlardan biri, Şahin Alpay, Zaman Gazetesi’nde (30.06.07) bir İsveçli sosyal demokratın AKP ve CHP hakkındaki görüşlerini pazarlıyor. İsveçli Sosyal Demokrat Cumhurbaşkanı seçimi konusunda yazıyor: "Seçimin Anayasa’daki kurallara göre yapılması bekleniyordu. Ne var ki anamuhalefet partisi, kendine sosyal demokrat diyen ve birkaç yıldır Sosyalist Enternasyonal’e üye olan CHP seçimi engelledi. Cumhurbaşkanlığı seçimini kundaklayan, askeri müdahaleye davetiye çıkaran, sonra da aşırı milliyetçilerle işbirliği yaparak Avrupa’ya sırt çevirmeye ve başka bir ülkeyi işgal etmeye hazırlanan bir ’sosyal demokrat’ parti ile karşı karşıyayız. Bunların hiçbiri kabul edilemez."
Ruh sağlığı yerinde biri, utanmadan, vicdanı sızlamadan bu alıntıyı bize yutturmaya kalkışmaz. Anne Ludvigsson ve Morgan Johansson gibilerin kafalarındaki "Başkent Diyarbakır" hayalini bilmiyor mu Şahin Alpay? Bilmiyorsa, gazete yazarlığını bıraksın!..
İNTİKAM KÖRLEŞTİRMİŞ
Hasan Cemal (Milliyet, 30.06.07) de İngiltere’nin eski başbakanı Tony Blair ile Deniz Baykal’ı karşılaştırıyor. Tony Blair yapısal reform yaparak partisini iktidara taşımış. Baykal ise CHP’yi yenileyememiş. Hasan Cemal bir bakkal ile kasabı karşılaştırdığının farkında bile değil.
İngiltere’de, işçi sendikalarına dayanan İşçi Partisi ve bu partinin yüz yıl önce sınıf ve parti bilincine ulaşmış geleneksel seçmen kitlesi.
Türkiye’de, Cumhuriyetçi ama sınıfsal bütünlüğü olmayan bir ideolojik çekirdek... Ve tarikatların, cemaatlerin, sadaka ve avantaların yönlendirdiği oynak bir seçmen kitlesi.
O ÇAP VAR MI?
Hasan Cemal intikam ateşiyle körleşmiş. Tony Blair CHP’nin başında olsaydı, Deniz Baykal İngiltere İşçi Partisi’nin lideri olsaydı ne olurdu, sorusunu sormuyor kendisine.
Hasan Cemal’in siyaset sosyolojisinde nesnel (objektif) koşulların yönlendirici gücünden haberi bile yok. İngiltere’de CHP karşısındaki eski DP, AP, RP, FP, AKP gibi reaksiyon partileri var mı? Yok. Yoksa, Blair ile Baykal’ı karşılaştıramazsınız; CHP’yi eleştiremezsiniz! Hasan Cemal bu incelikleri anlayabilecek çapta mı? Hiç sanmam!