BİR lider durup dururken “entelek-tüel”e çatmaya, onu küçümsemeye başlamışsa, ayağının altından toprak kaymaya başlamış demektir.
Bizim aydın dediğimiz entelektüel tekin bir varlık değildir. Başkalarının derdini kendi derdi sayan, üstüne vazife olmayan işlere burnunu sokan adem nasıl tekin biri olsun? Bizim Başbakan da (Allah selamet versin!) “Sandığı entelektüelin değil milletin dili belirler!” diyor. (Akşam, 27.01.11) Ancak, sandıktan her zaman demokrasi değil, her türlü “krasi” çıkar. Sandığı belirleyen “halk”, demokrasiyi unutup bir cumhurbaşkanını ömür boyu da seçer. Entelektüelin dilinin ve oyunun belirlediği sandıktan asla diktatör ve diktatorya çıkmaz, sadece demokrasi çıkar.
Ben aslında başka bir konuda yazacaktım. Yukarıdaki konuya önümüzdeki günlerde dönerim. 27 Ocak 2011 tarihli Akşam Gazetesi’nde Çiğdem Toker, Başbakan’a soruyor: - Demokrasi hedefinden vazgeçiyor eleştirileri? Son söylemlerle milliyetçi oylara mı talipsiniz? Başbakan cevap veriyor: - Öyle bir şey yok. Demokrasinin içinde milli değerler yok mu? Azınlığın haklarına saygısızlık söz konusu değil. İçki içenlerin içmesine mi karıştık, içkili restoran mı kapattık? Ama belediye başkanlığımda, belediyeye ait yerlere içki koymadım. Çünkü alkol almayanların da gitmesi gereken yerler var. O dönem Anayasa’nın 59. maddesini okudum.
İçki içilen yerlerin kapatılması için hükümet kararı gerekmez. Bunun türlü çeşitli yolları var: Belediyenin ruhsat vermemesi, verilen ruhsatı iptal etmesi; sağlık taramasında helada bir adet karafatma ve bir adet karasinek bulunması, falan ve filan. Bir iktidar bir şey yapmaya karar vermiş ise, yapmak için türlü çeşitli bahane bulur. Başbakan aşevlerini, lokantaları içkili-içkisiz diye ikiye ayırıyor. Ayırmak da gerekir. Çünkü içki içmeyenlerin gideceği aşevlerini içkisiz bırakacaksalar, bütün lokantaların içkiden arındırılması gerekir. Doğrudur: Lokantalar içkili ve içkisiz diye iki sınıfa ayrılsın. Ama içkili lokantalara hiçbir engel çıkarılmasın, ruhsatları iptal edilmesin, yenilerine de ruhsat verilsin. Lokantaya içmeyen de gelebilir diye içenlere içki yasaklanmasın. İçki satılan dükkânlara faşist baskılar yapılmasın. Madem ki böyle, kahveler ve lokantalar da sigara içilen ve içilmeyen diye ikiye ayrılsın. Sandığı belirleyen kutsal halk, içki ve sigara içilen lokantaların ve kahvelerin de kaderini belirlesin. Halk vesayet altına alınmasın! Hedef halkı koyunlaştırmak değilse tabii!
Doğrudur: Anayasa’nın 58 ve 59. maddelerinin hükümleri gençliğin korunmasına dair. Boyunlar kıldan ince! Amma ve lakin, 58. madde devleti, gençlerin “müspet ilimin ışığında, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda” yetişmesi için gereken önlemleri almakla da görevlendiriyor. Efendim, siz eğitim-öğretimi İslamcılaştırmayı bırakıp sadece bu anayasal buyruğu yerine getirin, gerisi kolay, gençlik kendini çok iyi korumasını bilir.