PARMAKLARIM yazmak istemiyor ama kendimi zorlayarak yazacağım: ‘PKK Terörü’ nü ‘Kürt Sorunu’na çevirdiler ve o günden bu yana ‘Kürt Sorunu’ hızla ‘Kürt Fesadı’na dönüştü.
Bir başbakan düşünün ki ‘Türk’ sözcüğünü ağzından kerpetenle sökerek alıyorsunuz, buna karşın olur olmaz yerlerde Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak ad ve sıfatlarını sular seller gibi kullanıyor.
‘Bu ülkede Türk olan açıkça ben Türküm, Kürt olan açıkça ben Kürdüm diyebilmeli. Laz, Lazım diyebilmeli. Kimsenin bunu engellemeye hakkı yoktur. Ancak hepimizin üst kimliği Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır’ (Akşam, 22.11.05) derken, sözlerinin taşıdığı tehlikeli mesajın farkında bile değil.
Bu yaşıma geldim, bu ülkede etnik kökeni söylemenin yasak olduğuna tanıklık etmedim. ‘Kürdüm!’, ‘Lazım!’ demenin yasak olduğu da nereden çıktı?
‘Hepimizin üst kimliği Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır’ diyen Başbakan’a bir sorum var: ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına ne denir?’
BENZERLİK VURGULANMALI
‘Alt kimlik/Üst kimlik’, ‘Alt kültür/Üst kültür’, post-kolonyalist (sömürge sonrası) toplumlara, göçmen alan ülkelere ait, postmodernist, post-kolonyalist sosyolojiye ait kavramlardır. Eski sömürgelerin, göçmen alan ülkelerin kimlik ve kültür sorunlarında kullanılır. Bin yıldır birlikte yaşayan insanların toplumları için geçerli değildir, yani Türkiye için geçerli değildir. ‘Postmodernist’ filozof ve sosyologlar, bütünlüğün sağlanması için farklılıkların değil benzerliklerin vurgulanması gerektiğini öne sürerler.
BENZİN VE KİBRİT
Postmodern sosyolojinin terminolojisi, ipleriyle kuyuya inilmemesi gereken Sivil Toplum Örgütlerinin (STÖ, STK, NGO) jargonu politikaya girerse fincancı dükkánı altüst olur. Üst kimlik, alt kimlik sözcüklerinin kullanımı üniversite amfilerinin dışına çıktığı, üniversite kitaplarından gazete sütunlarına geçtiği zaman olacakları tahmin etmek son derece güçtür. Çocuğun benzin istasyonunda kibritle oynamasına benzer.
Romanus Otte, ‘Courrier International’ın 734. sayısında (25 Kasım - 1 Aralık 2004) geçen yıl olan Hollanda olaylarını tartışıyordu. Tartışma konularında birinin başlığı ‘Nereye kadar hoşgörü?’ idi.
Bu olaylar çıkıncaya kadar çokkültürlülük politikası örnek gösterilen Hollanda’da ne olmuştu da bu politika iflas etmişti? Yazar bu iflası alt kültürlerin zaman içinde patlayıcılara dönüşmesine bağlıyor: Alt kültür, türü ne olursa olsun, bir süre sonra patlayıcıya, dinamite dönüşür. Hollanda’daki olayların kaynağında fanatik İslamcı alt kültürü ile aşırı sağ ve sol alt kültürleri vardı. Paris’te Müslüman-Arap-Afrikalı alt kültürleri var.
GÖZÜNÜ SEKİZ AÇ
Türkiye’de en azından bir 10-15 yıldır ulus ve milletin, ulusal devletin eleştirisi; çokkültürlülüğün, yerinden yönetimin, alt kültürlerin övgüsü yapılıyor. Övgünün arkasında Avrupa Birliği, bazı üniversiteler, postmodern bilim adamları ve yazarlar ve en önemlisi bazı Sivil Toplum Örgütleri var. Son olaylar, alt kültürlerin gübreyle beslenmesinin sonucunun ayaklanma ve ayrılıkçılık olduğunu gösteriyor. Politikacı gözünü dört değil sekiz açacak!