AKILLARINI “ortak akıl”a emanet edenler, yani kendileri düşünmeyip bir şeyhin aklına biat edenler, sonunda “ortak akılsızlık”a kurban olduklarının farkına varmazlar.
Kimi okurlar basında hakkımda yayınlanan yazıları gönderiyorlar. Aldığım küfürlü e-postalardan herhangi bir farkları yok. Benim türbanlıları ve türbancıları doğru yola davet ettiğimi sanıyorlar. Sanmasınlar! Ben, tarihe not düşmek için, dayandıkları gerekçelerin çürüklüğünü kanıtlıyorum:
İNSAN YERİNE KOYMUYOR
1. Fıkıhçıların birbirini tutmaz yorumlarından başka türbanın Kuran’da herhangi bir dinsel kaynağı yok. Aksini iddia eden yalan söylüyor.
2. Siyasal dayanakların tamamı kadına hakaret ediyor, onu adam yerine almıyor: Kadınlara özgürlük veren ya da kadınların özgürlüğüne hizmet eden bir İslami hareket ya da iktidar duydunuz mu tarihte? Tersine, ilk yaptıkları iş kadınları köleleştirmek, kadınların köleliğine bir halka daha eklemek olmuştur. Vahhabi-Selefi tarikatı, Taliban, Müslüman Kardeşler, El Kaide, Cezayir’deki FİS (İslami Selamet Cephesi), Milli Görüş! Bunların tamamı kadını insan yerine koymamış, paspas olarak kullanmıştır. Bu satırları okuyanların yapmaları gereken şu: Yazdıklarımın doğru olup olmadığını araştırmak ve varsa tersi örnekleri göstermek. Ama olanaksız!
2.9 MİLYAR DOLAR
Türbanın ve türbancıların bir tek meşru dayanakları var: Ticaret! Günün ruh ve gidişatına uygun bir durumdur ki ticarete karşı elim kolum bağlı. Haber ajansı Reuters, Türkiye’de tesettür giyimin yaygınlaştığını ve İslami butiklerin kalitesinin arttığını belirterek, “Allah’ın terzileri Türkiye’de yükseliyor” (Milliyet, 12.11.10) demiş. Reuters ajansı, “Eminönü’nde deniz kıyısında capcanlı renklerde pardösülü ve başörtülü kadınlar birbiri ardına geçiyor. 20 yıl önce böylesine bir görüntüye nadir rastlanırdı. Bu tarz giyimin arkasındaki markaların da iddialı bir büyüme planı var” var diye ekliyor. Tesettür sektörü 2.9 milyar dolarlık bir piyasa oluşturuyormuş. Bildiğimiz şeyler. Ancak bir şey öğrendim: “Allah’ın terzisi” sıfatı 1982 yılında kurulan Tekbir Giyim’in kurucusu Mustafa Karaduman için kullanılıyormuş.
TOPLUM İÇİNDE TOPLUM
Ben dikkatinizi bir başka yöne çekeceğim: Müslüman Kardeşler’in amacı olan toplum içinde toplum, paralel toplum yaratma projesi giderek tamamlanıyor: İslamcı kesimin çocuklarına verdikleri adlara bakın, en süzme Arap isimleri; imam hatip ve F tipi okullarıyla “Okul”u da ayırıyorlar; otellerini ayırdılar, ayırıyorlar; kendilerine özgü konut siteleri, mahalleler kuruyorlar; Anayasa ve cumhuriyet yasalarını kabul etmiyorlar. Ulusal toplum ikiye bölündü artık. Bu arada iki gözlemimi yazacağım: 1. Tesettür defilelerine çıkan mankenler 24 saat türban takmadıkları için yüzleri capcanlı, hastalıklı değil. 2. “Sen kafanın dışına değil içine bak!” derler ya, tesettürlü kafaların içi de tesettürlü, tutsak ve kimliksiz.