KİM kimi tuzağa düşürdü, MHP mi AKP’yi tuzağa düşürdü yoksa ikisi birden Türkiye’yi mi tuzağa düşürdü? Ortalık tuzaktan geçilmiyor! İster MHP’nin kışkırtmalı yardımıyla olsun, ister AKP tek başına başarsın (!) Türkiye ve Avrupa Birliği tuzağa düşmüş durumda.
Avrupa Birliği’nden gelen uyarı ve tehditleri dikkate alarak, Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi kapatması durumunda başımıza gelecekleri adım adım sıralayalım:
1. Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği-Türkiye müzakerelerinin askıya alınmasına, daha kaba bir deyişle durdurulmasına karar verecek ve aldığı kararı 27 komiserden oluşan Komisyon’a bildirecek.
2. Komisyon, Avrupa Parlamentosu’nun aldığı kararı Bakanlar Konseyi’ne sunacak, bu Konsey de Avrupa Parlamentosu’nun kararı doğrultusunda müzakerelerin durdurulmasına karar verecek ve Avrupa Birliği-Türkiye üyelik müzakereleri duracak.
3. Müzakerelerin yeniden başlaması için 27 üye devletin hepsinin olumlu oy vermesi gerekecek, ki bir tek üyenin bile "hayır" demesi durumunda müzakere(ler) sonsuza kadar açıl(a)mayacak.
4. Müzakerelerin tekrar açılması çok zayıf bir olasılık olsa bile, bunun karşılığı olarak Türkiye’nin ödeyeceği bedel çok ağır olacak.
* * *
Yukarıdaki 4 madde, olması muhtemel bir ütopik felaket senaryosu değil, olması ve olmaması Anayasa Mahkemesi’nin alacağı karara bağlı bir kader sillesi!
Aslında "kader sillesi" demek de saflık olur: Görülen köy kılavuz istemez!
Bir parti, özellikle de hata yapması yüksek bir iktidar partisi, Anayasa’ya ve Siyasal Partiler Yasası’na uymaz ise olacağı budur. Yargıtay Başsavcısı’nın ve Anayasa Mahkemesi’nin ne kabahati var? İktidardaki bir siyasal parti kapatılırsa Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği buna çok sert tepki gösterecekti(r)! Başka ne yapsın? Ancak AKP’den gelen şaşkın tepkiler, milletvekillerinin hayal áleminde yaşadıklarını gösteriyor.
* * *
"Kapatılan partilerden büyüyen yok. Parçalanmış olanlardan hep bir tanesinin büyüdüğünü görmüşüzdür. O da çok anlamlıdır" (Milliyet, 25.04.08) buyuran MHP Lideri Devlet Bahçeli, sanki AKP ve lideri ile dalga geçmektedir. Ve Türkiye ile...
"Yüzde 53’ün endişesini gidermeliyiz" dediği için sağduyusu alkışlanan AKP Milletvekili Vahit Erdem, onun gibi düşünenler ve onu alkışlayanlar da yanılıyorlar! "Toplumdaki korku gözardı edilemez!" diye konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı da yanılıyor!
O "Yüzde 53", endişelerinin giderilmesini değil başta iktidar partisi olmak üzere, bütün partilerin Anayasa ve yasalara uymasını istiyor, istemeli. Böyle olursa her şey tıkır tıkır işler.
Hollandalı Hıristiyan Demokrat Parlamenter Ria Oomen-Rujiten, "Laiklik oynanabilecek oyuncak değil" diyor ve Türk hükümetini reformları sürdürmesi ve bunu yaparken de demokratik ve laik Türkiye’de çoğulculuğa ve farklılığa saygı göstermesi için uyarıyor! Ama testi kırıldıktan sonra çok geç! Bu uyarı 2005’ten itibaren yapılmalıydı.
Olan-bitende hiçbir sorumluluğu olmayan Anayasa Mahkemesi’nin Başkanvekili Osman Paksüt ise bütün dünyaya acı içinde haykırıyor: "Mahkemeler bağımsızdır!"
Artık çok geç! Artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz!