DEMOKRASİ-laiklik-kadının özgürlüğü üçlüsü üçlü bileşik kap gibidir: Kadın özgür değilse laiklik kusurlu, demokrasi özürlüdür; demokrasi ve laikliğin bulunmadığı toplumlarda kadın özgür değildir; bir toplum laik değilse orada ne demokrasi yeşerir ne de kadın özgürleşebilir. Kadının özgür olmadığı bir düzende hukuk devletinden söz edilemez.
Aile içi şiddet ile toplumun bütün uygarlık düzeyleri ters orantılıdır. Bu düzey ve orantı da yukarıdaki değerlerle bağlılaşıktır (korölatiftir).
DAYAK ATANI TEŞHİR
"Aile İçi Şiddete Son" kampanyasının önderi Vuslat Doğan Sabancı "Şiddet aile içi mesele değil bir insan hakları ihlalidir" (Milliyet Pazar, 2.12.07) derken yukarda yazdıklarımı bir başka düzeyde özetlemektedir. Vuslat Hanım aile içi şiddet musibetine dilsel açıdan da itiraz ediyor: "Dayak atmak" ile "dayak yemek" arasındaki derin anlam farkına dikkatimizi çekiyor. Haklı bir itiraz! Biri dayak atmadan öteki dayak yemez. Bu nedenle gündelik konuşmalarda ve medyada "dayak yiyen" değil "dayak atan" kimse özne olarak öne çıkmalı, öne çıkartılmalı. Bu özne genellikle karısına "köroğlu, kaşık düşmanı", kız kardeşine "eksik etek", annesine de "kocakarı" diyen, böyle tanımlayan ve seslenen erkektir.
Öyleyse dayan yiyen değil dayak atan, şiddete uğrayan değil şiddet kullanan teşhir edilmeli.
7-8 ARALIK 2007
Bu kadar sokak felsefesi yeter! Gelelim işin haber bölümüne: Aile İçi Şiddete Son hareketinin yıllık konferansı 7 ve 8 Aralık 2007 tarihleri arasında yapılıyor. Bu yılın konusu "Aile İçi Şiddeti Önlemekte Medyanın Rolü" olarak belirlenmiş:
1. Şiddeti yaratan medya: Temel tartışma alanı "haberdeki şiddet" olarak belirlenmiş. Ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarının temsilcileri ile akademisyenler, haber ve TV program üretimi ile dilinin cinsiyet temelini ele alacaklar. (İkinci paragrafta bu konuya değindim.)
2. Şiddetle mücadele eden medya.
3. Medyada kadınlar. Varlıkları ne değiştirir, neyi değiştirdi?
MAHALLE BASKISI
Konferans, komşunun tavuğuna "kişt" demeye, arı kovanına çomak sokmaya niyetli anlaşılan! Bu iş medyaya pahalıya patlar: Önce dil değişecek, sözcükler değişecek, cümlelerin özne ile nesnesi yer değiştirecek; fotoğrafın hedefi de değişecek, mağdur kadının yerine zorba ve muzaffer (!) erkek geçecek. Analarının tosuncukları!...
Üçüncü sayfanın bakış açısı ve mizanpaj anlayışı kadavra olarak teşrih masasına yatırılacak. Televizyonlarda özel kadın programları, aile içi kavga ve dedikodu programları da... Sonra kadının adının geçtiği bütün programlar... Daha sonra "ABD’de eğitim görmüş" Kürt mirlerinin ve manken sevgililerinin öykülerinin "36 kısım tekmili birden" anlatıldığı diziler. Konuşmacılardan birinin olumlu örnek olarak, ATV’de yayınlanan "Elveda Rumeli"den söz etmesini beklersem fazla hayalperest mi olurum? Elin gavuruna aşık olan kızını mahalle baskısına karşın boğazlamıyor Sütçü Ramiz ama "mahalle baskısı" çok iyi yansıtılıyor...
Anlaşılan irinli yaraya diken batırılacak, akacak irinler için bir sürü kova gerek. Katılımcıların adlarını yazmaya yer kalmadı. Bence iyi bir liste!
* * *
Not: Konferansın yapılacağı yer: Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampusu. Bilgi için: Zarakol İletişim: 217 29 99.