11 Ağustos 1971 günü saat 17.00’de, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nın talimatı ile, polis tarafından Bodrum’un Han Bar’ında gözaltına alındım.
Komiser bana hiçbir şey sormadı. Sadece bir polisin beni Ankara’ya götüreceğini, bu nedenle iki otobüs bileti almak için para istedi. Kendisine bir kuruş bile vermeyeceğimi, gözaltına alındığıma göre artık devletin güvencesi altında olduğumu söyledim. Bunun üzerine komiser Milas’a telefon etti, “Bu adam televizyoncu, para vermem!” diyor dedi. O geceyi karakolda geçirdim. Sabahleyin Milas’tan gelen bir siyah otomobil, polis Şaban’ın eşliğinde beni İzmir’e götürüp Güney Saha Deniz Komutanlığı’na teslim etti. Teslim ederken de, beni teslim alan subaya “Komutanım bunları acımadan sırtından vuracaksın!” dedi. (Yaşadıklarım, yazmakta oluğum “Seyir Defteri” adlı kitapta yer alacak.) * * * İzmir nezarethanesinde, gözaltı süresinin Ankara’ya teslim tarihinde başlayacağını öğrenince inat etmekten vazgeçtim ve beni Ankara’ya götürecek iki jandarmanın da otobüs bilet parasını vermeyi kabul ettim. Ama biletlerin Varan’dan alınmasını istedim. Varan meseleyi anlayınca bilet vermemiş, fiyakaları bozulur diye. İki silahlı jandarmanın nezareti altında otobüse girdim. Yolcular kendi aralarında konuşuyorlardı: “Hırsız mı, anarşist mi?” Gözaltına alınma nedenimi Yıldırım Bölge’de gazetelerden öğrendim: TRT Dış Haberler’in, her ay, Müdür ve TRT Yönetim Kurulu Üyesi Emil Galip Sandalcı yönetiminde yayınladığı “Dünya Sorunları” adlı hizmet içi bir yayın. Kurum içi olduğu için yıllardır “sansürsüz” yayınlanıyordu. İçinde her şey vardı. Ben de Dış Haberler’de çalıştığım sırada Dünya Sorunları’na çeviri yapıyordum. Televizyona geçince işi sürdürdümdü. “Madame” Esin Talu Çelikcan, Nili Tlabar, Nuri Çolakoğlu editördü. “Madame” da gözaltına alınmıştı. Hangar gibi koğuşta Emil Abi’nin ranzasının alt katına yerleştim. * * * 25 Ağustos 1971 günü sorguya alındım. Binbaşı rütbeli savcının masasında, evde ve televizyondaki odamda yapılan aramalarda elde edilen ganimetler vardı: Telefon defterleri, kartvizitler, pasaportum, 1965 yılından kalma Fransız polisinin verdiği oturma izni belgesi, mektuplar, el konulan kitapların listesi, vb. Savcı görevimin ne olduğunu falan sorduktan sonra Dünya Sorunları’nı unuttu. Telefon defterimde bazı insanların (Mümtaz Soysal, Sevgi Soysal ve ötekiler) numaralarının neden bulunduğunu sordu. Türkiye İşçi Partisi ve Dev-Genç’le ilişkim? Deniz Gezmiş’i tanıyor muyum? Gereken cevapları verdim. “Bulgar, Macar ve SSCB diplomatlarının kartvizitlerinin ne işi var sizde?” “İşim gereği. Ama Fransız, İngiliz, ABD diplomatlarınkiler de var!” “Ama onlar başka.” Savcı binbaşı sonunda şöyle dedi: “Siz ya çok safsınız ya da çok profesyonelsiniz, yakalayamadım sizi.” “İkisi de değilim” dedim. Kırk gün sonra serbest bıraktı ama bu arada Fransız Televizyonu ORTF’in verdiği bir yıllık staj bursu yandı. 2005 yılına kadar yurtdışına çıkma ve pasaport sorunum oldu. Ancak bu 12 Eylül’de başıma gelseydi tırnaklarımı sökerlerdi. Şimdi olsaydı, günümüzün Mamak’ına gönderirlerdi. Bereket versin o günlerde bilgisayar ve telefon dinleme olanakları yoktu. (Nota Bene: Haftada bir gün, çarşamba günleri yayınlanıyorum.)