Paylaş
Deprem bölgelerinde yapımı tamamlanan prefabrik konutların hak sahiplerine anahtar teslim törenleri vardı. Geçen hafta sonu Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Ecevit, ilgili bakanlar törenlere katılmışlardı.
Bir helikopter kazasından son anda kurtulmuştu bazı bakanlar. Başbakan Ecevit'i taşıyan helikopter pist üzerinde alçalmaya başladığında bir önceki helikopterden inenler henüz alanı terketmemişlerdi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'a, ‘‘Az kaldı gidiyordunuz’’ deyince nereye gidiyordum diye gayri ihtiyari sordu. ‘‘Helikopter başınıza iniyordu onu kastediyorum. Orada öylece kaldınız, sonra koşmaya başladınız’’ dedim.
Yaşar Bey Rizeli. Esprileri meşhurdur. Gülerek dedi ki, ‘‘Laz olunca jeton geç düşüyor. Helikopterin rüzgarı savurmaya başlayınca eyvah gidiyoruz, kaçın diye bağırdım. Arkadaşlar uzaklaştı. Biz kendimiz yapamadık. Yani, jeton düştükten sonra uzaklaşmaya çalıştım...’’
Deprem yaralarının sarılması için kardeş aile kampanyası başlatmıştı Okuyon. Bizim Ankara Büro'dan sevgili arkadaşım Şükrü Küçükşahin de bu kampanyaya sadece 4 bakanın katıldığını yazmıştı. (Cumhur Ersümer, Mehmet Ali İrtemçelik, Koray Aydın ve Okuyan.) Katılımın bu kadar az olması yadırganmıştı. Hatta Yaşar Okuyan başlattığı için bazı bakanlar katılmadı kampanyaya diye dedikodular oldu.
Yaşar Okuyan, kampanyayı Bülent Ecevit'in görüşünü ve talimatını alarak başlattığını, Bakanlar Hüsamettin Özkan ve Hasan Gemici'nin de başından beri bilgisi olduğunu anlattı. Bakanlar Kurulu'nda formları dağıttığında Devlet Bakanı Rüşdü Kazım Yücelen'in formu doldurup elden verdiğini de. Kendisine bu kampanyaya yenilerde başka katılan bakan oldu mu diye sordum. ‘‘Bakmadım, bilmiyorum’’ diyerek yanıtlamak istemedi. 1 Kasım'a kadar başvuru süresi olduğunu o zamandan sonra listenin belirleneceğini söylemekle yetindi. Merakla bekliyoruz hangi bakanların kardeş ailesi olacak...
Deprem dolayısıyla Bakanlar Kurulu için Eylem Komitesi kurulmuştu.
Deprem dolayısıyla yurtiçinden ve yurtdışından gelen maddi yardımlar Ziraat Bankası'ndaki tek hesapta toplanıyor. Sanırım 80 trilyon liraya yaklaştı bu rakam. Paraların nerelere harcanmaya başlandığı ise en azından şimdilik şeffaf değil. Toplanan bu paraların konut yapımında kullanılacağı seylendi hep. Ama kira, bina onarım, prefabrik konut ve altyapı için de herhalde bu hesaptan harcama yapılıyor. Açıklasalar da ne nereye gidiyor bilebilsek.
Yukarıda Bakanlar Eylem Komitesi'nden söz etmiştim. Bu komitenin geçen toplantısında depdrem dolayısıyla yapılacak harcamaların tutarı ortaya çıkarılmış. kira, onarım, evlerini kendileri yapmak isteyenlere yapılacak yardımlar da dahil fatura 1.2 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. 565 trilyonu aşkın bir para. Toplanan yardımlar bu tutar açısından devede kulak gibi kalıyor. Yurtdışından krediye büyük gereksinim var...IMF'nin ki belli olsa da önümüzü görebilsek. Yoksa altından kalkmak zor olacak...
Fischer'in kabalığı
BAŞKA ne denir bilemiyorum. Duyunca çok üzüldüm.
Bizim Bakan da gereğini yapabilirdi diye düşündüm.
Başbakan Bülent Ecevit resmi ziyaret için ABD'ye gitmişti ya. Ayrıca Uluslararası Para Fonu (IMF) ile görüşmeler vardı. IMF ile yapılan müzekerelerde bizim resmi heyetin başkanı da Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Recep Önal'dı.
İşte IMF görüşmeleri sırasında Washington'da IMF tarafı Türk heyetine bir öğle yemeği veriyor.
O yemekte Bakan Recep Önal, IMF 2. Başkanı Stanley Fischer'e, ‘‘Stand-by anlaşması yapılırsa Türkiye'ye 3 mü 5 mi yoksa 10 milyar dolar mı vereceksiniz’’ demeye getiriyor.
Fischer de IMF'nın kurallarının belli olduğunu, ülkelere neler yapabileceğinin de açık olduğunu filan söylüyor. Arkasından da Bakan Önal'a ‘‘Sizin backgrond’unuz nedir’’ diyor!. Yani Bakan Önal'a sizin eğitiminiz, mesleğiniz, kariyeriniz nedir gibi. Anlatılanlara göre, Bakan Recep Önal da okuduğu Bursa Erkek Lisesi'nden başlayıp, SBF'deki eğitimini anlatıyor. Biri tercüme ediyor.
Fischer’in, ‘‘Türk ekonomisi hasta. Türkiye yolun sonuna geldi. Bu ekonomiyle daha fazla gidemezsiniz. Yüksek faziden kaçının. Repodan alınan paralar da fakirlerin cebinden çıkıyor’’ gibi doğru düşüncelerine diyeceğim bir şey yok.
Amma Fischer'in yaptığını da Bakan Recep Önal'ın böyle bir soruya yanıt vermesini de yadırgadım açıkçası. Fischer'inki en kibar tabirle kabalıktır, terbiyesizliktir, haddi aşmaktır. Recep Bey de keşke şurada şurada okudum diyeceğine, sadece, ‘‘Türkiye Cumhuriyeti'nin Ekonomi Bakanıyım. Siz kiminle masaya oturduğunuzu bilmiyor musunuz. Arkadaşlarınız sizi bilgilendirsinler’’ deseydi, karşısındakine yeterdi..
Bütçeyi IMF uzmanlarıyla yaparsanız olacağı budur işte...
Meclis'e gitmemiz doğru olmaz
SERMAYE Piyasası Kanunu değişikliğine ilişkin tasarıdan söz etmiştik geçen haftaki yazımızda.
Türk Sanayici ve İşadamları Derneği TÜSİAD'ın bu kanun değişikliklerine ilişkin görüşlerini anlatmak için Meclis Komisyonu'na gidemediğini yazmıştık. Acaba iş SPK’ya gelince TÜSİAD’ın niçin geri durduğunu sormuştuk. .
Yazıda sözünü ettiğimiz TÜSİAD Ekonomik ve Mali İşler Komisyonu Başkanı Korkmaz İlkorur aradı. İlgili Meclis Komisyonu'nda görüş bildirmeleri için davet aldıklarını, ama önerilerini (26 maddeden oluşuyor) yazılı olarak ilettiklerini anlattı. (Bu önerileri ve Bankacılık Üst Kurulu'na ilişkin görüşlerini önümüzdeki pazar günü değerlendireceğim.)
Korkmaz Bey diyor ki,
‘‘Ne Meclis'in geleneklerinde bir sivil toplum örgütünün Meclis Komisyonları'na katılma hususu var, ne de TÜSİAD olarak bizim geleneklerimizde. Biz TÜSİAD olarak kanunların çıkması için takipçi oluruz, kulis yaparız. Önerilerimizi yazılı olarak iletiriz. Ama Meclis'te, komisyonlarda konuşmayı doğru bulmuyoruz. Yanlış anlaşılabilir... ’’
Tamam da Meclis sizi davet etmiş. Sivil toplum örgütü olarak oraya gitmenin bir sakıncası olacağını sanmıyorum. Katılımcılık, şeffaflık diyerek mangalda kül bırakmıyoruz ama! Bunu yerine getirmeli. İlgili her sivil toplum örgütü Meclis komisyonlarında görüşlerini sözlü olarak da iletmeli, tartışmalara katılmalı. Yasalar çıktıktan sonra, ‘‘Bize sorulmadı, bizi dinlemediler’’ demeyelim.
SSK'nın başı
MEZARDA emekliliği hallettiler!
Sosyal güvenlik sisteminde yapılması zorunlu esas yapısal değişiklikleri ise beklemeye devam ediyoruz.
Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK)'nun özel sektör mantığıyla işler hale gelmesini mesela...
Bu konuyu ileride detaylandıracağız.
Şimdi SSK Genel Müdürlüğü'ne kimin atanacağı kulislerine bakalım.
SSK Genel Müdürü Kemal Oktar, (Bakan Nami Çağan döneminde atanmıştı) görevinden alınmış gibi. İzinli görünüyor.
SSK Genel Müdürlüğü'ne Yönetim Kurulu üyesi Zekai Özcan'ın atanmasına ilişkin kararname Köşk'teymiş. Özcan'ın MHP'ye yakın olduğu iddiaları var. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'la da konuştum. Bakan Okuyan, ‘‘Çok önce Zekai Özcan'ın kararnamesini Köşk'te gönderdik’’ diyor. Cumhurbaşkanı Demirel'in imzalayıp imzalamayacağı konusunda ise ‘‘imzalar’’ tahminini yapıyor. Bu arada daha önce gündeme gelen, Emlakbank'ın eski Genel Müdürleri'nden Erdin Arı'nın SSK Genel Müdürlüğü'ne atanmasına yönelik kararname hazırladığına ilişkin söylentileri ise yalanlıyor.
Zekai Özcan'ın kararnamesi Köşk'te ama SSK kulislerinde deniliyor ki aslında Okuyan eski ANAP milletvekili Hüsnü Sıvalıoğlu'nu Genel Müdür yapmak istiyor. Peki nasıl olacakmış, ‘‘Atama gecikiyor, kararname imzalanmadı henüz, sen de bu anlamda yıprandın’’ deyip kararnemeyi geri çekip eski ANAP milletvekilinin kararnamesini göndermek gibi açıklanıyor. veya Köşk Recai Bey'in kararnamesini imzalamazsa sözünü ettiğim yönetim kurulu üyesi ANAP eski milletvekilinin kararnamesi gönderilecekmiş.
SSK kulislerindeki bu noktayı Bakan Yaşar Okuyan'la konuşurken bilmiyordum. O nedenle kendisine soramadım. Bulgaristan'a gittiği için de ulaşamadım.
Bekleyip göreceğiz SSK'nın başına kimin geleceğini...
Paylaş