Oya Berberoğlu: İşte bankacılara 120 maddelik etik prensipleri

Oya BERBEROĞLU
Haberin Devamı

HERŞEY karşılıklı güven için... Doğru dürüst sistem için...

Bir yanda bunun için çaba gösteriliyor. Biz de bu çabalara sonuna kadar destek olmaya devam ediyoruz.

Diğer yanda ise yapanın yanına kar kaldığı, ahlaksızlarca kökünden dinamitlenmiş sistemin pislikleri... Hezeyanlar!

Bu kıskaçta daha uzun süre boğulmak, ahlaksızlara yenilmek istemiyoruz! Bunlar ister idare edenler sınıfından olsun ister finansal gücü elinde bulunduranlar isterse de kıymeti kendinden menkul küçük uyanıklar olsun...

Sabırla ilerlemek zorundayız. Herbirimiz kendimizden başlayarak. Ahlaklı, temiz topluma ulaşmak için köstebek yürüyüşüyle de olsa.

Bu bağlamda cuma günü bankalar için de etik kurallar hazırlandığından söz etmiştim. Bankalar Birliği'nin hazırladığı 120 maddeden oluşan ‘‘Bankacılıkta Etik Prensipler’’ taslağını dün okuyabildim. Şimdi biraz daha detay verebilecek durumdayım. Taslak tüm bankalara (81) gönderildi.

Artık Türk bankacılık sisteminde al gülüm ver gülüm hazine bonosu -tahvili durumu bitti. Gerçek bankacılık yapılacak. Bu anlamda şeffaf, güçlü olanlar kalacak. Bankalar müşterileriyle, patron-yönetici ve çalışanlarıyla ne kadar yüksek ahlaklı, doğru bilgiye dayanan ilişki kurarlarsa o kadar başarılı olacaklar.

İşte sözünü ettiğimiz etik prensipler, bankacılık sistemine güveni sağlamayı içeriyor. Müşteri bilgileri, işlemlerin şeffaflığı, profesyonel gizlilik, şüpheli işlemlerden kaçınma, müşteriler arasında (kredi müşterileri de dahil tabii) din, dil, ırk, cinsiyet, finansla güç, nüfuz ayırımı yapmamak, müşteriyi yapılan işlemlerle ilgili soru işareti bırakmayacak açıklamayla donatmak (off-shore konusunda bazı garibanlar nasıl yanıltıldı gördünüz), tüm işlemlerde yasalara yönetmeliklere uymak filan. Tam başarı, tabii yasa ve yönetmelikleri uygulamakla görevli siyasi otorite ve bürakrasi mekanizmasının kimsenin gözünün yaşına bakmaması, usulsüzlükleri görmezden gelmemesi, dosyaları sumen altı etmemesiyle gelecek. (Ki böyle olmadığı için hergün trilyonlar akıtılıyor, bazı bankalar devlet eliyle kurtarılıyor.)

Bankalar Birliği'nin ‘‘Bankacılıkta Etik Prensipler’’ taslağının sonuç bölümünde bazı mesajlar var. Deniliyor ki; bankalar kaliteli hizmet-maksimum müşteri tatmini prensipleriyle hizmet sunmayı amaç edinmelidirler. Etik prensipler bankalararası rekabete zarar vermeden dürüst bankacılık hizmetlerinin yapılmasına olanak veren ve bunu özendiren, bilinçli müşteri için çaba gösteren bir yapıya sahip olmalıdır.

Etik prensiplerin yasal yaptırım gücü yok. Ancak bizim gibi memleketlerde yasa ve yönetmeliklerin taraflarca uygulanmasını sağlamaya katkı yapacaktır diye düşünüyorum. Ve çok umutlanıyorum...

Hovardalığın sonu

İYİ yönetilmeyen, sahiplerince içleri boşaltılan bazı bankaların devlet eliyle kurtarılmasına olan isyanımızı hep dile getirmeye çalışıyoruz. Devlete fatura daha da büyümeden kapılarına kilit vurulması gerektiğine inanıyoruz. Madem serbest piyasa ekonomisi, kuralları işletilsin o zaman! Sistem çöker gerekçesine karnımız tok.

Bakınız Merkez Bankası Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu'na devredilen 8 bankanın 7'si zararda. Zarar toplamlarının 2 katrilyon 546 trilyon lira olduğu kamuoyuna yansıdı. Bu zararın büyük bölümünün Fon'a devirden önce olduğunu tahmin etmek güç değil. Mesela batık kredilerin hepsi zarar yazılmış. Götüren götürmüş! Bu bankalardan bazılarının patronları kurdukları paravan şirketlerle bankalarının içini boşaltmış. Bu süreçte gereğini yapmakla yükümlü olan devletin birimleri uyumuş demek ki! Kontrolörlerinin, müfettişlerinin raporlarını giörmezden gelmiş veya görmezden getirilmişler. suç işlemişler. İki taraflı suç ise hálá cezasını bulmamış. Yapılan hovardalığın sonucuna bizleri katlanmaya mecbur etmiş. Her gün Fon'dan bu bankalara 1 trilyon lira akıtarak.

Bu bankalardaki off-shore hesaplarının bir bölümünün hesap sahiplerine ödeneceği açıklandı biliyorsunuz (30 trilyon lira). Çoğunluk bu paraların ödenmesine karşı çıkıyor. Hak hukuk anlamında da iktisat mantığında da, serbest piyasa ekonomisinde de karşı çıkış doğru. Ama ben o yanlış süreç dolayısıyla ödenmesi gerektiğine inananlardanım. İster Fon'dan, ister başka kaynaktan, isterse de ilgili başbakan ve Kabinesi'nin kendi kesesinden. Çünkü hepsinin olmasa da bazı mudilerin bankalarca yanlış bilgilendirildiğine, yönlendirildiğine, bu hesapların mevduat güvencesinde olmadığının söylenmediğine inanıyorum. Bu bankaların kurulmasına izin veren devletin, yetkili organ Hazine'nin, zamanında işe el koymamakla yanlış davranmasının ceremesini çekmesi gerektiğine inanıyorum. Çifte standart olamaz. Nasıl ki o bankaları kurtarıyorlar o zaman bu insanlara da el uzatmak zorundalar.

Burada sevindirici olan nokta devleti idare edenlerin kendilerini suçlu görmesidir. Suçunu kabul etmesidir. Çünkü doğru zamanda doğru müdahaleyi ihmal etmişlerdir.

İnşallah bir daha yapmayacaklardır. İdare edenlerin ihmaliyle, göz yummasıyla yapılan hovardalığın cezasını da bundan böyle çekmek zorunda kalmamayı ummak istiyorum..

Galatasaray’a

enflasyon reklamı

GALATASARAY UEFA Kupası'nı alıp getirdi, hepimizi sevindirdi... Ardından tartışmalar başladı:

‘‘Ödül mü verilsin, büyük çapta yardım mı verilsin?’’

Aynı tartışmalar paralelinde Galatasaray'ın içinde bulunduğu mali krizden nasıl çıkacağı konuşulup duruyor.

Televizyonlarda açık oturumlar yapılıyor...

Geçen akşam ATV'de yapılan Siyaset Meydanı'nda da konu yine Galatasaray'dı...

Koyu bir Galatasaray taraftarı olan Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, bu programı izlemiş ve ertesi gün Galatasaray Kulübü Başkanı Faruk Süren'le konuşmuş. Aslında görüşme konuları Galatasaray değilmiş, ama Gazi Bey, dayanamayıp Faruk Süren'e takılmış:

- Faruk Bey, siz krizden çıkış formülleri arıyorsunuz. Kulübün iki şirketini halka açmayı planlıyorsunuz. Düşündüm de 23 milyar dolar döviz rezervimiz var. 20 milyon doları Merkez Bankası olarak Galatasaray'a versek, siz de takım formasına ‘Türkiye enflasyonu yeniyor’ diye yazsanız. Galatasaray'ın tanıtıma katkısı malum. Toplumu enflasyonun düşeceğine inandırıp, beklentileri kırmada bu formül etkili olabilir.''

20 milyon doları duyunca Faruk Süren'in keyfi yerine gelmiş...

Gazi Bey'le karşılıklı gülüşmüşler...

Tabii, paranın sesi insanı keyiflendirir...

Neyse, önemli olan spor kulüplerimizin sağlam kaynaklar yaratabilmeleri...

Ellerindeki kaynakları doğru değerlendirmeleri...

Aksi halde Galatasaray benzeri mali krizler hep yaşanır.

Alınan büyük kupalar da takımları kurtarmaya yetmez...

Yazarın Tüm Yazıları