Paylaş
MERKEZ Bankası'nın çocuklara anlamlı bir armağanı var.
Okullar açılır açılmaz çocuklar hediyelerine kavuşacaklar...
İlöğretim çağındaki bütün çocuklara dağıtılacak olan armağan, enflasyonu ve korunma yollarını anlatan bir kitapçık. Daha önceleri bu sütünda sözünü etmiş, alıntılar yapmıştık. Geçtiğimiz öğretim yılına yetiştirilememişti.
Geçenlerde Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel gönderdi. ‘‘Enflasyon Canavarı Evine Dönüyor’’ başlıklı kitapçık dediğim gibi yeni öğretim yılında ilköğretim çağındaki çocuklara dağıtılacak.
Kitap dağıtımında da bir seremoni planlanıyor. Çocukların sevgisini kazanmış sanatçılar başta olmak üzere işadamları ve gazeteciler de okullarda kitapçık dağıtımı işini üstlenecekler. İsimlerin tamamı netleşmedi ama işadamlarının başında Sakıp Sabancı geliyor.
Enflasyonu indirme, mücadele programının sorumluluğu büyük ölçüde siyasi iktidarda tabii.
Kitap dağıtımı işinde Başbakan Ecevit, Yardımcıları Bahçeli ve Yılmaz, Bakanlar, hatta milletvekilleri de olmalı. Enflasyonla mücadele programına sahip çıktıklarını tekrar tekrar göstermeliler ve uygulamalarını buna göre yapmalılar.
Enflasyonu yenmede psikolojik beklenti enflasyonunu ortadan kaldırmak şart. Beklenti enflasyonu kırılmaya başlandı ama temmuz ayı enflasyonuyla görüldü ki tam başarılı olunamadı. Enflasyonun daha ziyade özel sektör ürünlerine yapılan zamdan kaynaklandığını söyleyen Hükümet de özel sektör de sorumluluklarını bilerek hareket etmeli. Suçu birbirlerine atarak değil. (Bakan ve ekonomi bürokratları arasında bu anlamdaki gereksiz çatışmalar da umut kırmıyor değil)
Programın başında hükümet, işdünyası gibi kesimler arasında enflasyonu indirme programı üzerinde sevinçle karşıladığımız konsensusta çıkan çatlağın giderilmesini diliyoruz. Başka yolu yok!
Kendimi Kızılay'da asarım demişti
BÜYÜK müteahhitlik kuruluşlarından Ceylan İnşaat'ın Yalova'da yaptığı Ceylankent de 17 Ağustos depreminde yerle bir olmuştu. Çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 98 kişi vefat etmişti.
Yurtiçi ve yurtdışında çok önemli devlet ihalelerini alan, baraj, santral, konut gibi başarılı işlere de imza atan Ceylan Holding'in şirketiydi Ceylan İnşaat.
O günlerde Ceylan Holding İcra Kurulu Başkanı Mahmut Ceylan'a sormuştum: ‘‘Enkazı incelemeden kaçırmaya çalışıyormuşsunuz, kötü malzeme kullanmışsınız, depreme uygun inşaa etmemişsiniz v.b.’’ diye.
Mahmut Ceylan, iddiaları yalanlamış, doğru çıkarsa ‘‘Kendimi Kızılay Meydanı'nda asarım’’ demişti. ‘‘Depremin hiç mi suçu yok, oradan fay hattı geçiyormuş’’ diye devam etmişti.
Ceylankentzedeler Platformu yasal mücadelesini sürdürüyor. Ceylan Ailesi'ni ve uygulama sorumlularnı dava ettiler. Önümüzdeki ay çokça ceza ve tazminat davası görülecek. Avukatları Ergin Cinmen ve Bülent Utku.
Bilirkişi raporu da tamamlanmış. Gönderdiler. İTÜ ve ODTÜ'nden alınan raporlara göre: Zemin suyunun kapilarite yolu ile bütün kolanlardaki demiri korozyona uğrattığı. Kolon ve kirişlerde etriye sıkılaştırılmasının yapılmadığı. Afet bölgelerinde yapılacak yapılar hakkındaki yönetmeliğe uyulmadığı. Beton numunesinden de anlaşıldığı üzere dozajın az olduğu, kirli kum kullanıldığı, malzemede kırma taş görüldüğü, binanın yumuşak zemine oturduğu gibi. Oysa birinci derecede deprem bölgesinde binaların temelinin radyal temel olması gerekiyor.
Davaların sonuçları ne olacak bakalım. Mahmut Bey Kızılay Meydanı'na doğru yürüyecek mi?
Hatırlarsınız Ceylan İnşaat, Bolu merkezde deprem evleri yıkılmış vatandaşlar için yapılacak kalıcı konut ihalelerinden 462 konutluk bölümünü aldı. Yasalar buna izin veriyormuş. Umarız bu konutların inşaasında azami dikkati gösterirler...
Kültür şehitleri!
17 Ağustos depreminin üzerinden bir yıl geçti. Depremle yaşamayı öğrenmeye çalışıyoruz da genelde pek ders almış gibi durmuyoruz. Baksanıza devletin kültür sarayı inşaatı, kötü yapımdan çöküyor, gencecik insanlar ‘‘kültür şehidi!’’ oluyor.
Yetkililer bile örneğin İstanbul'da kaçak yapılaşmanın eski hızıyla devam ettiğini söylüyorlar. Ülkemizde mevcut yapıların envanterinin çıkarılması zorunlu ama bunun için bile adım atılmış değil. Öncelikle yeni bir deprem kanunu lazım. Depreme dayanıklı teknikte inşaa edilmiş yapı sistemine, sıkı denetime, suç işleyene cezaya gereksinim var. Vesselam ‘‘her koyun kendi bacağından asılır’’ zihniyetinden kurtulup, doğal afetlere karşı da bilinçli toplum için üzerimize düşeni yapmak zorundayız. 17 Ağustos depreminde hayatını yitirenleri rahmetle anıyorum.
Terhis olduk sevinçliyiz
Bankası Egebank'a el konulan Murat Demirel önceki akşam terhis oldu. Kardeşler baba ocağı Isparta’da toplandı.
Yahya Murat Demirel, Süleyman Demirel'in kardeşi işadamı Şevket Demirel'in oğlu. Aile'de iki Yahya var. Ali Demirel'in oğlu da Yahya Demirel. O da hayali ihracattan yargılanmıştı.
Murat Demirel'in sahibi olduğu Egebank'a el konulduğu gece babası Şevket Demirel'i de aramış konuşmak istemiştim. İstanbul'daki evde bulunan kızkardeşleri çok üzgündü. Baba Şevket Bey de konuşmak istemedi, onlar da.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'le beraber Sıvas'ta kardeşini ziyaret eden Nihan Hanım'ı önceki gün aradım. ‘‘Kardeşiyle görüştüğünü, yarasının çok şükür iyileşmeye başladığını’’ söylemekle yetindi. Banka ve kardeşi hakkında malum konularda konuşmamayı tercih ediyorlar. Terhis olacağı için sevinçliydiler....
Süleyman Demirel'in, bıçaklanmasından sonra Yahya Murat Demirel'i ziyaret etmesi gereksiz yere tartışma konusu oldu ya. Giderdim, gitmezdim, anlamsız. Tabii gider Süleyman Demirel. Yakınları, çevresindekiler neler neler yapmış, bir ziyaret mi çok görülüyor!
Benim anlamakta zorluk çektiğim şu: Özel sohbetlerde birbirlerini pek sevmediklerini söylüyorlar. ‘‘Tüyüm kadar sevmem’’ diyorlar mesela. Öyle yüksek tepelerde olunmasının ‘‘Yararından çok zararını görüyoruz’’ diyorlar misal. Ama yaşananlar bu sözleri doğrulamıyor. Besbelli yalan söyleniyor, samimi değiller...
Y. Murat Demirel, diğer Yahya ile yıllardır küs olduğunu, hiç görüşmediğini söylüyordu gururla. Sonra beraber Swissotel'de kat kiralayıp işler oradan takip ettiler. Y. Murat Demirel ‘‘çok duyarlı’’ canım. Bankası'na el konulduktan sonra iddia edildiğine göre ‘psikolojik tedavi’ görmüş. Bu psikolojik destek ‘‘nasıl kaybettim? Çok mu açık verdim?’’ üzerinedir herhalde. Parasını o bankada değerlendirenlerin güvenini yitirdiği için olsaydı, zaten bu durumlara düşmezdi.
Mesela,mudilerinin bazılarını kandırdıkları tesbit edilmedi mi? O bankanın, şubelerinin yöneticileri Murat Demirel'den aldıkları talimatla bazı tasarrufçuların haberi bile olmadan paraları off-shoree'lamadı mı?
Paylaş