Paylaş
BİRAZ dolaşalım. Ankara'daki bürokrasi koridorlarına gidelim. Bakın ne rüzgarlar esiyor...
Önce Hazine. Atama rüzgár burayı karıştırmış!
Hazine Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Recep Önal'a bağlı bir kurum biliyorsunuz. Önal'ın yurtdışı ekibi belirlenmeye başlamış. 11 kişilik bir grupmuş. Operasyon eylül başında olacakmış. Mehmet Onaner (Yabancı Sermaye Genel Müdürü) Tokyo'ya gidiyormuş. Hazine Müsteşar Yardımcısı Ayşe Dönmezer İngiltere'ye Kalkınma Bankası'na, Mehmet Kaytaz'ın yerine atanıyormuş. Yine Müsteşar Yardımcısı Ferhat Emil'in Washington'a gideceği söyleniyor. Emil, Amerikan ekolünden.
Gelelim SPK'ya. 15 Ekim'de Sermaye Piyasası Kurulu(SPK)'na yeni başkan atanacak. Mevcut Başkan Muhsin Mengitürk'ün görev süresi doluyor.
SPK içinde ve dışında kulis faaliyetleri tüm hızıyla devam ediyor. Eski SPK'lılar da kulisin göbeğinde.
SPK Başkanlığı için geçen isimlerin başında Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Aydın Esen ile Çukurova Holding'in Ankara Temsilcisi Mehmet Çekinmez geliyor. Ziraat Bankası Genel Müdürü Osman Tunaboylu'nun da adı geçiyor. Tunaboylu aynı zamanda Bankalar Birliği Başkanı. SPK'ya gider mi acab? SPK için, Bankacılık Üst Kurulu'nda görev alan Maliye eski Müsteşarı, eski ANAP Milletvekili Biltekin Özdemir'in de adı dolaştırılmaya başlandı. Özdemir, ‘‘Kurul'dan ayrılıp SPK'ya gitmek istiyormuş’’ öyle diyorlar. Bakalım ANAP Lideri ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz SPK için ne yapacak! SPK Başkanı Muhsin Mengitürk yeniden mi atanacak? Yoksa Bakan Recep Önal mı kazanacak? DSP kanadından Bakan Hüsamettin Özkan'ın tavrı ne olacak? Hep sorular oldu, kapalı durdu ama bilenler biliyor. Gelişmeleri bekliyoruz...
Bankacılık Üst Kurulu Başkanı Zekeriya Temizel'in çok sıkıntıları olduğunu duyuyoruz. Kulislerdeki iddialara göre bazı Bakanlar Temizel'e ‘‘çelme’’ takıyorlarmış. Siyasi baskılar filan. İddialara göre Temizel ‘‘İstifanın eşiğinde’’ymiş. Sonucun böyle olmamasını diliyorum.
Bankacılık Üst Kurulu'ndaki sıkıntının büyük bölümü personel yönetmeliğinden kaynaklanıyor anladığıma göre. 1 Eylül'de resmen işe başlayacak olan Bankacılık Üst Kurulu uzman istihdamında da zorlanıyor. Ücretler düşük olduğu için kimse gelmek istemiyor. Hazine'den olsun, Merkez Bankası'ndan olsun Üst Kurul'a organ teşkil edecek birimdekiler mecvut haklarını kaybetmek istemiyorlar. Kurul'a gitmeme yollarını arıyorlar. Bura da lojman da yok!
Tabii Zekeriya Temizel'in ahlak anayasasıyla çalışmak her babayiğidin harcı değil...
Siyasetçi söylemezse kim bilecek?
SİYASETÇİLERİN, siyasi partilerin, kibar söyleyişle bağış-yardım (Diğer ismi malumunuz) adı altında aldıkları para konusuna devam ediyoruz.
Kuralsızlığı, demokrasiden yoksunluğu fırsat bilenlerin yıllardır perde arkasında sahnelediği ahlaksız oyun sürüyor. Şeffaflık için, kurallar için, etik için ise sadece laf üretiliyor.
Hukukçu Bakanlar’dan Yüksel Yalova'yla sohbet ediyoruz. Açık olduğu için Yüksel Bey’e teşekkür ediyorum.
Seçimlerde kaç para harcadınız?
Yalova: Hesabını yapmadım ama sadece seçim dönemi harcama yapmıyorum ki. Aldığım maaşın belli kısmını teşkilatımın gereksinimleri için harcıyorum. 14 aydır Bakanım. Mesela gittiğim hiçbir yerde yemek parasını dahi kimseye ödettirmedim. Vakıflar bana bağlı biliyorsun. Vakıflar'ın lokalinde yaptığım harcamaların hepsinin de faturası vardır.
Kişi ya da kuruluşlardan örneğin seçimlerde para yardımı aldınız mı?
Yalova: Teklifler oldu, oluyor tabii. Mesela Nazilli'de bir fabrika var. Sahibinin problemi varmış Bakanlığım döneminde bana geldi. Onu yetkililere gönderdim, sorununu çözdü. Bu kişi seçim öncesi yardım yapmak için yalvarmıştı. Benim almak gibi bir alışkanlığım yok. Kendisini illa da yardım etmek istiyorsa ilçe başkanına, belediye reisine gitmesini söylemiştim. Bana sordular ben de alın Nazilli ilçesi için kullanın dedim. 500 milyon lira yardım yapmış.
Yardım yapacağım diye başka gelenler de olmuştur herhalde.
Yalova: Çine Barajı'nın müteahhidi yardım yapmak istedi. Barajın bitmesi için yardım edin o zaman dedik. 1 milyar lira verdi, il ve ilçe başkanlarına teslim ettik. Yasal düzenleme olmadığı için, istisnai olarak çok ısrar eden kişiler çıkmışsa, il ilçe başkanlarına göndermişizdir. Yardım yapmak isteyen bir kişiye de Aydınspor'a yardım edin dedim. Çine'de polis lojmanlarının temelini atıyorduk. Biri 3 milyar liralık demir verdi. Mütahhidi inşaat için 10 milyar lira vereceğini söyledi. Mesela orada bir cami yaptırıyorduk, tamiri uzun sürüyordu ben cebimden 3 milyar lira verdim. Şahsi destek alayım demem. İş aleminde ahpaplarım varsa, bir defa yemek ısmarladılarsa, 1-0 mağlup olmadım hayatımda. Ortalamaya vursak 2-1 galibimdir.
İster şahsa, ister partiye verilen paraların karşılıkları o veya bu yolla alınıyor... Siyasetçilere para yardımı konusunda ısrar, baskı olduğunu da söylüyorsunuz bir anlamda. Bu çöküntü nasıl tamir edilecek?
Yalova: Esas sıkıntı kurumsallaştıramamak. Kurumsallaştırmak, kurallara bağlamak gerekiyor. Mesela yardımlar için beyannamesini versin. İnsanlarla ilişkilerinde belge olsun. Karşılığı dönmüş mü dönmemiş mi, yoksa rüşvetin ilk taksidi mi bu anlaşılsın.
Mal bildirimi gibi alınan yardımların bildirimi de yapılsa. Milletvekilleri Meclis'e bildirse...
Yalova: Bildirimden netice çıkmaz. Mevcut vergi düzeninde görüyorsun başka kılıflara sokuyorlar. İşi kılıfına uyduruyorlar. Siyasetçi yardım almadım dese kim nereden bilir? Bu işi vergi sistemindeki düzenlemelerle çözmek lazım. ABD'deki gibi vergi sistemi. Orada olduğu gibi ‘‘Ne aldı?’’ olmalı. Tabii sadece kurallarını koymakla da tam sonuca erişilemiyor. Kişilerin ahlakına, vicdanına, kamu vicdanına kalmış bir şey.
Siyasetçi almadım derse, beyan etmezse kim ne bilecek. Doğru söylüyorsunuz. Alan da veren de, bir skandal olur, ucu oraya dayanırsa mecburen açıklıyor. Kişilerin, siyasete atılanların, seçim yapması, duruşunu ortaya koyması lazım sanırım...
Yalova: Seçim net, ortada. Ya milletin devletin vekili olacaksın, bunun şerefini baştacı edeceksin, ona göre davranacaksın. Ya da şerefsiz...
Devlet partilere para vermesin
DYP'li Köksal Toptan'ın, hayali ihracatçı Mehmet Niyazoğlu'ndan milyarlarca lira para yardımı aldığı ortaya çıktı. Başka bir operasyonun, balina operasyonunun ucu siyasetçilerin aldığı para yardımlarına da dokunmuş oldu.
Toptan, inkar edemeyip mecburen bu paraları aldığını itiraf edince ‘‘dürüst’’ sayıldı! Tek o değil tabii, çoğunluğu bunu yapıyor...
Bu olayın tek olumlu yanı sistemin tekrar sorgulanmasına vesile olmasıdır. Siyasi Partiler Yasası'ndan, Seçim Yasası'na, lider padişahlığının yıkılması gereğinden, eşit yarışa, şeffaflığa, bir Ahlak Yassı'na gerek olduğuna kadar. Umarız tartışmalar temiz toplum için meyvesini verir.
Devlet Bakanı Yüksel Yalova'ya, Köksal Toptan olayını da sormuştum:
Yalova'nın bakışı şuydu:
‘‘Köksal'la yıllardır rakip olduk. Allah var para karşılığı iş yapacağına hayatta inanmam. Köksal Toptan, 10 milyar liranın kat be kat üstünde parayı, ahlaksız olsa hırsız olsa çalabilecek yetkili yerlerde görev yapmış bir insandır. Yaşamı ortada... Çok güvendiği birisi gibi saydığı için belli bir şey almıştır. Para karşılığı iş yapacak birisi kesinlikle değildir...’’
Tabii siyasetçilerin aldıkları paralar karşılığı neler verdiklerini bilemiyoruz. Tahmin ediyoruz, çok nadir de görüyoruz. Bu kadar büyük para yardımları, kara kaş kara göz için, ideoloji için yapılmıyor. Bu açık. Kişisel menfaat güdülüyor. Öyle ya da böyle..
Aklıma bir şey geldi. Küçük bir öneri: Diyorum ki; siyasi partiler devletten de eşek yükü para yardımı alıyorlar ya. Bu paraları devlet partilere değil de milletvekili adaylarına verse ve denetlese. Bu iş için bir kurul kursa. En azından seçim yarışında milletvekili adayları eşit koşullarda yarışsa...
Paylaş