Paylaş
Cem Bakioğlu, patronu olduğu Bakioğlu Holding şirketlerinden Bak Ambalaj'ın yüzde 25'ini halka açmanın heyecanını yaşıyor şu sıralar. Bir heyecan daha yaşıyor...
Cem Bey, ekmeğin ambalaja gireceği bu sene, ilave bir yatırımla, sektördeki payını büyütmenin de peşinde.
İzmir'de kurulu Bak Ambalaj tesislerine ilave olarak 2 milyon dolar tutarda bir yatırım olacak bu. Ekmek ambalajı için. Bakioğlu, İtalya'nın ekmek ambalajının yüzde 60'ını elinde tutan bir şirketle Türkiye'de ortak yatırım müzakerelerini sürdürüyor.
Bak Ambalaj'ın şu anki kurulu kapasitesi dikkate alındığında yıllık 5 bin tonluk bir ekmek ambalajı üretimi söz konusu olabilir. Bu da ekmek ambalajı için oluşacak pazarın yüzde 10'una tekabül ediyor. Bakioğlu'nun ilk etapta hedefi yüzde 15, sonra ise pazarın yüzde 25'i. Cem Bey, ekmek ambalajı için ana madde olarak polipropilenin kullanılacağını belirtiyor. Polietilenden de ambalaj yapılabildiğini ancak Batılı ülkelerin bunu bıraktığını, ekmeğin çok sıcak ambalajlanması halinde polietilenin koku geçirgenliği olduğunu anlatıyor.
Ekmeğe ambalajdan dolayı gelecek maliyetin tüketiciye asgari yansıtılması için de Bakioğlu ambalajlara reklam almayı öneriyor.
Bu arada tabi paketleme makinelerine de gereksinim var. 60-70 bin ekmek üreten ekmek fabrikaları veya fırınlarıyla, 5-10 bin adet üreten yerlerde kullanılacak makineler. Tam otomatik, yarı otomotik ve elle paketleme sistemleriyle ilgili olarak paketleme makineleri üreticileriyle toplantılar yapılıyor. İtalya ve Fransa'da bu tip makine üreten firmalarla görüşülüyor.
Aspendos'a 140 milyar
AIDA Operası'yla başladı festival. Aspendos Antik Tiyatro'da, Giuseppe Verdi'nin eseri Aida öylesine şahane sahnelendi, dekor ve kostümler mekanla öyle bir bütünleşti ki... Zirve tamamdı...
5. Aspendos Antalya Uluslararası Opera ve Bale Festivali, geçen cumartesi gecesi Aspendos Antik Tiyatro'da başladı. 1800 sanatçı burada. 400'ü yabancı. Bu sene uluslararası oldu festival. Açılışı Kültür Bakanı İstemihan Talay yaptı. Açılıştan önce Antalya Belek'deki İberotel'deydik. Avrupa'nın önemli otel zincirlerinden olan İberotel, festivale sponsorluk yapan kuruluşlardan.
Bu oteldeki mini kokteylde, Bakan Talay, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Hüseyin Akbulut, festivalin en büyük sponsoru (8 milyar lira ile) İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (IMKB) Başkanı Osman Birsen de vardı. Akbulut'tan öğrendiğime göre festival yaklaşık 140 milyar liraya mal oluyor. Bunun 20 milyar liralık bölümü sponsor firmalardan. Festival için biletler Türklere bir milyon yabancılara 2.5 milyon liradan satılıyor. 30 milyar liralık bilet satışı hedefleniyor. İlk kez sadece bu festival için yurtdışından turlar da başlamış. Doğru zamanlama ve iyi bir planlamayla bir festival turizmi tur bağlamında yaygınlaştırılabilir. Nitekim festivalin tanıtımını yapan NPR Şirketi Genel Müdürü Nur Başnur'un da çabası bu yönde. Hüseyin Bey'le konuşurken, Samsun, Sıvas, Antalya, Gaziantep ve Van'da opera ve bale müdürlükleri kurulacağını öğrendim. Baralara 155'er sanatçı kadrosu çıkmış. Kültür merkezleri ve coğrafi bölgeler baz alınarak bu iller seçilmiş. Ankara, İstanbul, İzmir ve Mersin'de vardı biliyorsunuz opera ve bale müdürlükleri. Yeni illerin katılması konservatuarları da beraberinde getirir de umarım o bölgelerdeki potansiyeller değerlendirilir.
Var aslında farkımız, çünkü onlar 64'te
Geçen akşam bir özel sektör bankasının yöneticileriyle yemek yedik. Sektördeki yeni bankalar, birçok bankanın yeni şube açışı derken bir arkadaşımızın aklına Osmanlı Bankası'nın geçmişte kullandığı slogan geldi: ‘‘Yok aslında birbirimizden farkımız, ama biz Osmanlı Bankası'yız...’’
Hatırlarsınız, Osmanlı Bankası Fransızlar'ın elindeyken yıllarca bu sloganı kullandı. Slogan hatırlatılınca, bankacılar, bankacılık sektöründe son günlerde şaka yollu üretilen yeni sloganı aktardılar: ‘‘Var aslında birbirimizden farkımız, çünkü onlar 64'te...’’
Bu üretimin kaynağı, Devlet Bakanı Güneş Taner'in mayıs ayı sonunda Türkiye Bankalar Birliği Genel Kurulu'nda yaptığı konuşma.
Taner, orada, 12 bankanın, Bankalar Yasası'nın 64'üncü maddesi kapsamında olduğunu açıklamıştı.
Daha sonra bankacı dostlarımız, ‘‘Yok aslında birbirimizden farkımız’’ sloganının atıldığı dönemleri anımsatarak, ‘‘Bu slogan 1970'li yıllarda yaratılmış. O dönemlerde faizler fazla yüksek değil. Elbette hizmet farklılıkları olabilir, ama sonuçta faizin de sınırı var. Dolayısıyla o slogan o günün koşullarına göre doğruydu. Üstelik o zamanlar 64'üncü madde de yoktu. 64'üncü madde, 1982'deki banker skandalından sonraki denetime dönük yasalar ve yasa maddeleri arasında çıktı’’ dediler.
Ekmek poşete nasıl girecek?
20 Ağustos'tan itibaren ekmek poşete girecek. Günde en az 80 milyon ekmek ambalajlanacak. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın Türk Gıda Kodeksi'ne göre ekmek ve çeşitlerine ilişkin (pide, simit, yufka, bazlama hariç) uygulama tebliği, bir yıl içerisinde üretim ve satış safhalarında poşet-ambalaj işinin tamamlanmasını öngörüyor. Yani 20 Ağustos 1998 ile 20 Ağustos 1999 arasındaki dönemde peyderpey yurt sathında ekmek ambalajda satılacak. Tabii fırınlara kendiniz giderseniz, kendi ellerinizle ekmeğinize kimseyi dokundurtmadan ambalajsız biçimde alabilirsiniz. Ama eğer bakkal, market gibi yerlerden ekmek alacaksanız bunlar poşet içinde olacak.
Tabii hijyen açıdan bu uygulama tüketicinin lehine. Ama maliyetler artacak. Şuanki hesaplara göre ekmek başına 2 bin 2.5 lira bir maliyet söz konusu. Polipropilen veya polietilenden üretilen ambalajlara ekmekler ne bileyim 80-90 derece sıcaklıkla girerse. Ki büyük ihtimalle böyle olacak. Kimyasal maddeyle temas... Kaç derecede bu maddeler çözülebilir, ekmeğe ne kadar geçirgenlik sağlar bunu bilemiyorum. Ekmeklerin soğuduktan sonra paketlenmesi gerekli diye düşünüyor. Buna yer ve zaman olacak mı? Kim kontrol edecek?
Bu noktada fırıncılara büyük iş ve toplumsal sorumluluk düşüyor. Tabii devlete ve tüketiciye de kontrol.
Paylaş