ÖNCE okurlarımın sorularını özetleyen iki örnek:
1) “Şirketimize ait işyerlerimiz var. Bunların çoğunu kurumsal büyük şirketlere kiraya verdik. Fakat bu büyük şirketler şimdi koronavirüsü mücbir sebep olarak göstererek kira ödeyemeyeceklerini söylediler. Mart ayı kiraları için kapalı dönemde oldukları süre içinde iade faturası kestiler. Bu süreçte biz kiraya verenlerin hiç mi hakkı yok? Ya da kiracıların böyle ödememe hakları var da biz mi bilmiyoruz?”
2) “7226 sayılı kanuna göre 1 Mart-30 Haziran arası ödenmeyen kiralar için ev sahibi olarak haklarımız nedir?”
KANUNLA KALDIRILMADI
Okurlarımdan gelen bu yöndeki soruları emekli Yargıtay üyesi avukat Mustafa Ateş’e sordum. Ateş, bu soruları ayrıntılı şekilde şöyle yanıtladı:
“Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 7226 sayılı kanunun geçici 1. maddesiyle ‘1/3/2020 tarihinden 30/6/2020 tarihine kadar işleyecek işyeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmayacağı’ düzenlenmiştir. Yapılan düzenleme 1/03/2020 tarihinden 30/06/2020 tarihine kadar işleyecek kira borcunu ortadan kaldırmamaktadır.
TAHLİYE İSTENEMEYECEK
Bu süre içerisinde kira borcu devam edecektir. Ancak bu dönemdeki kira borçlarının ödenmemesi sebebiyle kira sözleşmesi kiraya verenler tarafından feshedilemeyecek ve kiracının tahliyesi istenemeyecektir. Kanuna göre özellikle belirtmek gerekir ki kira ödemeleri ertelenmemiş veya ortadan kaldırılmamıştır. Bu düzenlemeye göre bu döneme ilişkin ödenmeyen kira parasının tahsili için icra takibi de yapılabilecektir.
TÜKETİCİ hukuku alanında uzman avukat Buğcan Çankaya’ya tüm bu sorularınızı yönelttim. Eğitim ve öğretim hizmetlerinden yararlanan kişilerin tüketici olduğu için tüketicilere özgü mevzuatın dikkate alınması ve bu sorunun da öncelikle uzlaşı, karşılıklı anlayışla çözümlenmesi gerektiğini söyledi. Ücret iadesi taleplerinde “hakkaniyetli” davranılması uyarısı yapan avukat Çankaya, izlenmesi gereken yolu bakın şöyle anlattı:
KORONAVİRÜS MÜCBİR SEBEP Mİ?
“Öncelikle dünya genelinde yaşanan koronavirüs salgınının mücbir bir sebep sayılıp sayılmayacağını açıklamakta fayda vardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mücbir sebebi şu şekilde tanımlamıştır:
‘Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.’
Karar itibarıyla yaşadığımız sürecin bir mücbir sebep halini barındırdığı ortaya çıkmaktadır.
Salgın halinin mücbir sebep olarak kabulü halinde, eğitim ve öğretim hizmetlerini veren kurumların bu hizmeti ifa etmekten kaçınabileceği, tüketicilerin ücretini ödemek suretiyle dahi mücbir sebebe dayanan hizmet vereni ifaya zorlayamayacağı, diğer taraftan ise mücbir sebebin varlığı nedeniyle tüketicinin de hizmeti almaya ve ücret ödemeye zorlanamayacağı kabul edilmelidir. Mücbir sebep iki taraf için de eşit şartlar yaratmaktadır.
UZAKTAN EĞİTİMDE VERİLEN HİZMETE BAĞLI
Eğitim sistemini uzaktan eğitim yöntemine geçiren kurumlar, eğitim yükümlülüğünü sözleşme ve mevzuata uygun bir şekilde yerine getiriyorsa hizmetten yararlanan tüketiciler ancak hizmete bağlı olarak satılan diğer yan ve ek hizmetlerin iadesini, olayına özgü ve uygun olacak şekilde isteyebilecektir. Örneğin, eğitim ücretlerinin paket olarak verildiği özel eğitim kurumu tarafından, yurt ücreti, yemek ücreti, servis ücreti de tahsil edilmişse verilmeyen bu ek ücretlerin iadesi gerekmektedir. Bu bedeller halen ödenmemişse talep edilemeyecektir.
BİRÇOK okurum, virüs endişesi nedeniyle apartman yöneticisinden binanın dezenfekte ettirilmesini talep edip edemeyeceğini soruyor.
Evden çalışma sistemine geçenler komşu gürültüsünden şikâyetçi. Çalışmakta zorlandıklarını söylüyorlar.
Öncelikle karşılıklı saygı ve sabırla, en önemlisi “komşuluk hukuku” içinde kişisel önlemlerimizi alarak hep birlikte bu zor dönemi atlatmamız gerekiyor. Önce özetle o sorular:
S.A.: İstanbul’da 10 daireli eski bir apartmanda oturuyorum. Yöneticimiz yok. Arka bahçe ve kömürlükler pislik yuvası. Çok endişeliyiz. Ne yapabilirim?
D.B.: Ankara’da büyük bir sitede oturuyorum. Site yönetimimizden garaj gibi ortak alanları dezenfekte edilmesini talep etme hakkımız var mı?
TEMİZLİK HASTASI GÜRÜLTÜCÜ KOMŞU
D.D.: Koronavirüs salgını nedeniyle evden çalışıyorum. 11 daireli apartmanın 2. katında mülk sahibiyim. Benim problemim üst kat komşum. Günün her saati çocuk odasının camından saatlerce eline ne geçerse yorgan, çarşaf, kıyafet, temizlik bezi dahil her şeyi silkeliyor. Saatlerce elektrik süpürgesi çalıştırıyor. Küçük kızımda astım başlangıcı var. Evde hava tedavisi görüyor. Kronikleşen sorunu nedeniyle camın önündeki yatağında yatıyor, odasının sürekli havalandırılması gerekiyor. Sürekli silkeleme yapması nedeni ile bu mümkün olmuyor. Bu konudaki rahatsızlığımızı kendisine ve apartman yöneticisine ilettim. Yöneticimiz toplantı yapıldığını, pazartesi ve salı günleri silkelemenin yapılabileceği şeklinde karar alındığını, karar defterine yazılmadığı için bu kararı da toplantıda olmayanlara sözlü olarak tebliğ ettiğini söyledi. Apartman girişine de bu konu ile ilgili bildirim asacağını belirtti. İki gün geçmesine rağmen ne girişe asılan bir bildirim, ne de değişen bir durum var. Çaresizim ne yapabilirim?
YÖNETİCİ ZORUNLU
Okurum G.Y.’nin sorusu, koronavirüs yüzünden tur ya da uçak bileti iptali isteyen okurlarımdan gelen soruların özeti. Bazı okurlarım da tüm turların koronavirüs gerekçesiyle iptal edilip edilemeyeceğini, nasıl ücret iadesi yapılacağını soruyor. Önce G.Y.’nin sorusu:
“İtalya turunu eşimle satın aldık. Tur 29 Temmuz’da olmasına rağmen iade talebimizi yerine getirmiyorlar. Sürekli yalan beyanda bulunuluyor. Tüketici hakem heyetine başvurmak istiyoruz. İkimiz adına eşimin başvurması uygun mudur?”
CAYMA HAKKI
Tur sözleşmeleri, hukuk sistemimizde “paket tur” sözleşmelerine dahil. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Paket Tur Sözleşmeleri Yönetmeliği (Resmi Gazete Tarihi: 14/1/2015 No: 29236) ile tüketicilere, satın aldıkları bir paket tura “mücbir sebep hali” veya “herhangi bir sebeple” katılmaktan vazgeçerek sözleşmeyi feshetme hakkı tanınıyor.
Paket tur sözleşmesinin imzalandığı tarihten itibaren, koşulları oluştuğu takdirde ve 14 günlük yasal süre içerisinde tüketicinin cayma hakkı var. Eğer bu süre zarfında tüketici beyanını satıcıya iletmiş ise sözleşme hiç kurulmamış kabul edilerek, tüketicinin ödemiş olduğu bedelin iadesi gerekiyor. (Taksitli veya mesafeli satış şeklinde satın alınan hizmetler)
30 GÜN KRİTERİ
Cayma hakkı süresinin geçmesi halinde ve eğer tur zamanına 30 günden fazla bir zaman kala iptal etmişseniz, tur şirketi yaptığınız ödemeleri, vergi/harç benzeri zorunlu masraflar hariç iade etmek zorunda. Tur zamanına 30 günden az bir zaman kala iptal talep etmişseniz sözleşmede belirtilen belirli bir oranda veya tutarda kesinti ile ücreti iadesi yapılıyor. Bunlar normal koşullarda geçerli.
UÇUŞA YASAK ÜLKELER İÇİN KORONAVİRÜS MÜCBİR SEBEP
Önce okurlarımdan gelen “Kötü komşumla nasıl mücadele ederim?” sorularına üç örnek:
M.A.K.: Dört katlı 14 daireli bir apartmanda girişte oturuyorum. Mülk sahibiyim. Dördüncü kattaki kişi devamlı izmarit, peçete, ıslak mendil gibi şeyleri aşağı atıyor. Rahatsız ediyor. Uyardım olmadı, zabıtaya gittim, ‘Bizi ilgilendirmez’ dedi. Apartman yöneticisi yok. Ne yapabilirim?
GECE EŞYA ÇEKİP GÜRÜLTÜ YAPIYORLAR
B.T.: Üst kattaki kiracı komşumuzdan çok şikâyetçiyiz. Geceleri yüksek sesle konuşuyor, terlikle geziyor, eşyalarını çekiyor. İçtiği sigaranın kokusu bizim eve doluyor. Her gün torunu geliyor, gece geç saatlere kadar koşturup gürültü yapıyor. Her sabah elektrikli süpürgeyle gürültülü ev temizliyor. Artık çekilmez hale geldi. Ne yapabiliriz?
S.K.: Üst kata kiracı taşındı. 8-9 ay oldu ve o gün bugündür hayatımızı cehenneme döndü. İnanılmaz derecede saygısız insanlar. Ne kavgaları ne de gürültüleri bitiyor. Bir kere karakolluk olduk ama orada bizi barıştırdılar ve şikâyetçi olmadık. Ama hiçbir düzelme yok. Yıllarca kirada oturduktan sonra ilk defa evimiz oldu diye sevinirken sevincimiz kursağımızda kaldı. Diğerleri bizim kadar etkilenmedikleri için imza atmaya yanaşmıyorlar. Biz tek başınayız. Annemin psikolojisi bozuldu. Ailemin huzurunu geri istiyorum. Bize bir yol gösterin.
Okurum M.A.K.’nın sorusuyla yanıtlamak istiyorum. Kat Mülkiyeti Kanunu’na (KMK) göre apartmanda sekiz veya daha fazla bağımsız bölüm varsa, yönetici atanması zorunlu. Okurum da öncelikle apartmanda yönetici seçilmesini talep etmeli. Komşularıyla apartman yönetiminde anlaşamaz veya toplanıp bir yönetici atayamazlarsa, sulh mahkemesine başvurup yönetici atanmasını istemesi gerekir.
RAHATSIZ ETMEMEK KANUNİ ZORUNLULUK
KMK’nın 18. maddesine göre ister kiracı, ister üç okurum gibi ev sahibi olsun, komşular “birbirlerini rahatsız etmemek, doğruluk kaidelerine uymak, haklarını çiğnememek, yönetim planına uymakla” yükümlüler. Bu kanuni bir zorunluluk. “Rahatsızlık”, kişiden kişiye değişen soyut bir kavram olmakla birlikte Yargıtay uygulamasıyla kriterleri belirlenmiş durumda. Belli bir seviyenin üzerine çıkan ses ve gürültü, ısı, soğuk veya koku, kat maliklerinin can ve mal güvenliğini tehdit eden veya örf, adet ve ahlak kurallarına aykırı tutum ve davranışlar “rahatsızlık verici” kabul ediliyor.
Doğalgaz faturaların cep yakmaya başladığı bu soğuk günlerde komşusunun kombisini yakmadığından şikâyet eden okurlarımın telefon ve e-posta bombardımanına tutuldum. Önce okurum Ş.A.’nın bu konuyu özetleyen örnek sorusu:
“Binamız bireysel kombi ile ısınmaktadır. Benim doğalgaz faturam şubat ayı için 692 TL geldi. Alt kat komşum kombiyi yakmıyor. Birçok odanın peteklerini kapatıyor. Kendisine en fazla 150 civarı fatura geliyor. Onun alt katı da çok yakıyor. Haliyle ben de üstten yakınca kendisinin yakmasına gerek kalmıyor. Ben bu kadar faturaya rağmen evi ısıtmada güçlük yaşıyorum. Bu durumla ilgili cezai bir yaptırımı var mı? Bir yere başvurabilir miyim?”
KOMŞULUK HUKUKUNA AYKIRI
Tüketici hukuku konusunda uzman avukat Buğcan Çankaya’ya sordum. Avukat Çankaya’nın hukuki çerçeveyi de özetleyen yanıtı bakın şöyle: “Okurumuzun sorusu, ikamet ettiği binadaki komşularının mevsimsel gereklilik olmasına rağmen ekonomik düşüncelerle bireysel ısıtma sistemini yeterli veya hiç kullanmaması nedeniyle, kendisi üzerine düşen ısıtma maliyetinin artmasına ilişkindir. Yargıtay içtihatlarına göre, bir kişinin mülkünü kullanmasının etki alanı içinde bulunan kimseler komşu sayılır. Komşu taşınmaz kullanıcısının, komşuluk hukukuna aykırı ve katlanma sınırlarını aşan eylemlerden kaçınması gerekmektedir. Bu nedenle okurumuzun yaşadığı sorun komşuluk hukuku kapsamında çözümlenebilecek niteliktedir.
KANUNİ YÜKÜMLÜLÜK
Diğer yandan genel düzenleyici işlemlerini de irdelemek faydalı olacaktır. Yürürlükte bulunan 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 18. maddesinde, ‘Kat malikleri, gerek bağımsız bölümlerini, gerek eklentileri ve ortak yerleri kullanırken doğruluk kaidelerine uymak, özellikle birbirini rahatsız etmemek, birbirinin haklarını çiğnememek ve yönetim planı hükümlerine uymakla, karşılıklı olarak yükümlüdürler’ düzenlemesi bulunmaktadır.
HÂKİMİN MÜDAHALESİ İSTENEBİLİR
ÖNCE okurum N.S.’nin sorusu: “Komşumuz izin almadan ve apartman karar defterine de yazılmadan balkonunu bir metre tuğla ile ördü ve geri kalan bölümü camla kapattı. Bu yasal mı? Hukuki yönden ne yapabilirim?”
“Cam balkon yasal mı yasak mı?” diye soran birçok okurum da var.
“Balkonumdaki tadilattan komşuma ne? Niye izin gerekiyor” diye tepki gösteren de.
Bu soruların yanıtından önce bir gerçeğin altını çizmek gerekiyor. Bina ve sitelerde balkonlar genellikle “yaşam alanı” olarak değil, “depo, çamaşır kurutma bölümü” gibi kullanılıyor. Kısmen, tamamen kapatılarak salona, odaya, mutfağa dahil ediliyorlar. Binalarda bazı balkonların kapalı, diğerlerinin açık olmasının mimari projeye aykırı ve binanın görünümünü değiştirdiği de açık.
YASAYA GÖRE KORUMA MECBURİYETİ
Hukuki duruma ve okurlarımın sorularına gelelim. Kat Mülkiyeti Kanunu’nun (KMK) 19. maddesi binayı koruma ve tadilat için “yazılı komşu rızası” şartı getiriyor. Bakın şöyle:
“Kat malikleri, ana gayrimenkulün bakımına ve mimarı durumu ile güzelliğini ve sağlamlığını titizlikle korumaya mecburdurlar. Kat maliklerinden biri, bütün kat maliklerinin beşte dördünün yazılı rızası olmadıkça ana gayrimenkulün ortak yerlerinde inşaat, onarım ve tesisler, değişik renkte dış badana veya boya yaptıramaz.”
BALKON TADİLATINDA DA YAZILI RIZA GEREKİR
OKURUM 71 yaşındaki N.D. yaşlı bir anne. Aynı evde yaşadığı çalışmayan öz oğlunun sürekli para istediğini, dövdüğünü ve öldürmekle tehdit ettiğini anlattı. Telefonda, “Dizide gördüm. Ben de oğlumu evlatlıktan reddedip mirasımdan tek kuruş almasını istemiyorum. Nasıl yapabilirim?” diye sordu.
Bu replik N.D. gibi 1970’lerin Yeşilçam filmlerinden, yerli dizilerden aklınızda kalmış olabilir. Fabrikatör baba, fakir kızla evlenmek isteyen oğluna “Seni evlatlıktan reddediyorum!” diye bağırır. O da fakir ama gururlu bir şekilde evden ayrılır. Bu bir film repliği. Gerçek hayatta geçerliliği yok.
Yeşilçam’ın iki unutulmaz ismi Hulusi Kentmen ve Tarık Akan, baba-oğulu oynadıkları birçok filmde evlatlıktan ret sahnelerini canlandırmıştı.
GENÇCAN: TÜRK HUKUKUNDA YOK
Aile hukuku davalarının temyiz incelemesini yapan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan’ın konuya ışık tutan paylaşımıyla N.D. ve benzer sorular yönelten okurlarıma yanıt vermek istiyorum. Gençcan’ın paylaşımı şöyle:
“Türk hukukunda ‘evlatlıktan ret’ şeklinde bir hukuki düzenleme yoktur. Yerli film ve dizilerde çok yer aldığı gibi çocuğunuza ‘Seni evlatlıktan reddediyorum’ diyemezsiniz. Evladınız size ve yakınlarınızdan birine karşı ağır bir suç işlemişse ya da aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse en çok onu mirasçılıktan çıkarabilirsiniz. İnanmayın siz filmlere ve dizilere.”
MİRASÇILIKTAN ÇIKARABİLİR