Paylaş
Bazı yorgunluk sebepleri var ki onlarla diğerlerinden daha sık karşılaşılır. Bunlardan biri de “hipoglisemi”dir.
“Hipoglisemi” teşhisi son zamanlarda eskisinden daha sık konuluyor. Bu durum, hipogliseminin “moda bir sağlık sorunu” olmasından filan da kaynaklanmıyor!
Sebep, beslenme biçimimizin hipoglisemiye yol açacak şekilde değişmesi, yanlış ve kötü bir yola girmesidir. Özellikle beyaz un ve şeker ile yapılan yiyecekleri (ekmek, bisküvi, makarna, unlu tatlılar, şekerlemeler, şeker eklenmiş meyve suları ve her türlü meşrubat, kolalı içecekler) daha sık yemeye başlamamız hipoglisemi ve yorgunluk problemindeki yaygınlığın temel nedenlerinden biri haline getirdi. Nedeni şu...
ŞEKER-UN-İNSÜLİN SARMALINA DİKKAT!
Çünkü beyaz un ve rafine şeker- ve tabii ki nişasta bazlı şekerler- bağırsakta müthiş bir hızla emilerek kana adeta “roket hızıyla” ulaşıyor. Kan şekeri birdenbire yükselince de onu düzenlemek için pankras bezi çok ama çok yüksek miktarlarda insülini kana birdenbire veriyor. Sonuçta da kan şekerimiz hızla ve fazlaca düşüyor.
Kanda aşırı insülin birikimi bir süre sonra kas ve karaciğer hücrelerinde insülin reseptörlerini susturuyor ve insülin direncine yol açıyor. “Kronik hiperinsülinemi” ve “insülin direnci” problemi bir süre sonra “reaktif hipoglisemiye” neden oluyor. Yemeklerden hemen sonra kanda şekeri süratle yükseliyor sonra da tepkisel olarak şiddetli ve hızlı biçimde düşüyor.
Neticede sürekli ve kalıcı bir hipoglisemi ve buna bağlı kronik bir yorgunluk hali başlıyor. Hipoglisemi o kişinin kendini bitkin, takatsiz hissetmesine, sabahları yorgun, keyifsiz, sinirli hatta biraz depresif, duygusal bir yapılanma içinde endişe ve kaygılarla uyanmasına, gün içinde tekrarlayan derin yorgunluk atakları yaşamasına sebep oluyor.
Bunların çoğunda yorgunluk özellikle yemeklerden bir-iki saat sonra belirginleşiyor. Öyle ki bazı hipoglisemikler yemeği takiben uyuklamaya, terleme, odaklanma güçlüğü ve dalgınlık gibi problemler yaşamaya başlıyor. Huzursuzluk, sarsıntı, baş ağrısı, sinirlilik, ani öfkelenmeler de çok geçmeden bu tabloya ilave oluyor.
NE YAPMALI
BENİM ÖNERİM
Kronik yorgunluktan yakınıyorsanız probleminizin hipoglisemi ile bağlantılı olabileceği aklınızda olsun. Özellikle yorgunluğa ek olarak açlık atakları, tatlı krizleri, çarpıntı nöbetleri, panik halleri, ilerleyen bir unutkanlık, dalgınlık hali, odaklanma güçlüğü, yemek sonrası uyuklamalar, huzursuzluklar hatta panik atak nöbetleri benzeri problemler yaşıyorsanız ve yine yorgunluğa ek olarak, korku ve endişe durumu, terleme, baş dönmesi, kulak çınlaması sersemlik gibi anlamsız şikâyetleriniz de varsa bir hipoglisemi araştırmasından geçmenizde fayda olabilir.
Kronik yorgunluktan yakınıyorsanız, un, şeker, nişasta içeren yiyeceklerden uzak durun. Yorgunluğunuzu gidermek için meşrubat, meyve suyu içmeyin. Tatlılardan, özellikle de unlu-şekerli tatlılardan uzak durun. Ekmeği, pirinç pilavını, fırın-pastane ürünlerini olabildiği kadar azaltın. Sık ve az yiyin. Öğün atlamayın...
Tatlı krizleri yoruyor!
ÖNEMLİ
Sık ve çabuk acıkmak, kolay kilo almak ve tekrarlayan “şeker krizleri” yaşamak da adeta bu tablonun ayrılmaz parçaları! Daha da önemlisi çoğu hipoglisemik bu problemlerin neden meydana geldiğini bilmediği için çözümü şekerli içecekler, meşrubatlar, bol şekerli bir çay ya da limonata içmekte, bisküvi, gofret, grisini, kurabiye, açma, poğaça atıştırmakta arıyor ve tabii ki geçici bir iyileşmeden sonra benzer şikâyetler çoğu zaman daha da şiddetli olarak bir-iki saat içinde tekrarlayıveriyor. Kısacası tam bir “kısır döngü” durumu söz konusu.
Paylaş