"Böyle giderse vücut kimyamız gerçekten bozulacak! Vücut kimyasını bozan sadece kansere, tansiyona, şekere davetiye çıkaranlar zehirler, toksinler değil.
İlk sırada korku ve endişe nedeniyle artan stres hormonlarımız geliyor! Okuyup duyduklarımız günde en az birkaç kez vücudumuza stres banyosu yaptırıyor. Herkes, her şey bizi korkutuyor! Böyle giderse bizi hormon, antibiyotik veya böcek öldürücüler değil, bizi aşırı stres öldürecek" diye düşünenler var ve son derece haklılar. Son zamanlarda sağlık gündeminin ilk sırasında yiyecek ve içeceklerde bulunan kanserojenler ve yarattıkları tehlikeler bulunuyor. Her yerde bu konular konuşuluyor. "Durum bilim adamlarının anlattığı kadar kötüyse işimiz gerçekte zor olmalı" diye düşünenler artıyor. Bu konuyu biraz fazla abarttığımızdan, işin düzeltilebilir yanlarına odaklanmak yerine bir korku ve endişe filmi haline getirdiğimizden ben de kuşkulanıyorum.
ÇEVREMİZ KİRLENİYOR
Yiyip içtiklerimizin doğal halleriyle pek ilgisinin kalmadığı doğru. Neredeyse hepsi şu veya bu şekilde kimyasallarla temas ediyor. Üretimden tüketime uzanan yolda, çoğuna toksinler, sentetik bileşenler ekleniyor. Yapay gübrelerin, böcek öldürücülerin, tarımsal mücadele ilaçlarının bunları doğrudan kirletmeseler bile sulandıklarıı suyu ve ekildikleri toprağı kirleterek sorunu mücadelesi son derece güç bir noktaya taşıdıkları da biliniyor. Şimdi, hiç olmazsa bundan sonrası için önlem alınmaya çalışılıyor. Kısacası sağlığın en önemli belirleyicilerinden birinin temiz ve doğal bir çevre olduğunu fark ettik ama biraz geç kaldık.
İLİŞKİLER DE KİRLENİYOR
Kirlenen sadece çevremiz değil! İlişkilerimiz ve düşüncelerimizde kirlendi. Ekonomik şartların da zorlamasıyla eskisinden daha acımasız ve hoşgörüsüz insanlar haline geldik. Yani sadece ağzımızdan giren şeyler (yiyecek ve içecekler) değil, ağzımızdan çıkan sözler de aklımızdan geçen düşünceler de hızla kirleniyor! Kötümser bir tablo çizmek istemiyorum ama durum ne yazık ki böyle!
NE YAPMALI?
Sağlık bilgileri, sizi korkutmak veya telaşlandırmak için değil, bilgilendirmek, uyarmak ve daha formda, huzurlu, keyifli bir hayat sürmenize yardımcı olmak için gerekiyor. Bu bilgilerin çoğunun henüz yeteri kadar denenip araştırılmadığını unutmayın. Yiyip içtiklerinizi sorgulayın ama gereksiz endişe ve korkulara da kapılmayın. Okuduğunuz, duyduğunuz her öneriye inanmayın. Hepsinin üzerine hemen atlamayın! Bilginin kimden geldiğini, ne kadar denendiğini, ne kadar doğru olduğunu araştırıp öğrenin. Duyduğunuz ve okuduğunuz her şeye inanarak strese girmeyin. Yoksa "yiyeceklerimizin kimyası bozulmadan bizim kimyamız bozulacak" diyen hastam haklı çıkacak!
Korku çözüm değil
UNUTMAYIN
"Biz bütün bu olumsuzluklar içerisinde yine de doğruyu, temizi, doğalı arıyoruz. Eskiye duyduğumuz özlem biraz da bundan kaynaklanıyor. Bunu yaparken bilimadamlarından bizi korkutacak değil aydınlatacak, bunaltacak değil rahatlatacak, çaresizlik içinde kıvrandıracak değil, doğruya yönlendirecek çözümler bekliyoruz. Yoksa yiyeceklerdeki kimyasallardan önce ürettiğimiz iç kimyasallar bizi hasta edecek!" diyenlerin sayısı artıyor.
Son zamanlarda toplumumuzu hızla avucunun içine almaya başlayan başta "kanser sarmalı" olmak üzere birçok korku, birçok stres tuzağı ortaya çıktı. Bu stres kaynaklarına dikkat edin ve uzak durun! Bu tuzakların arkasından "Şu otu yiyin, şu bitki çayını için, bu mantarı tüketin, filanca taşı boynuza kolye, bileğinize bilezik yapıp takın" veya "Şu tahlili yaptırın, filanca testi deneyin, şöyle arının, böyle temizlenin" gibi öneriler gelmesi halinde daha da tetikte olun. Böyle giderse yıllar önce kurtulduğumuz "muskacılık" bile yeniden canlanabilir!
Daha çok domates yiyin
Domateste bulunan likopen sizi yalnız kanserden (prostat, meme ve sindirim sistemi kanserleri, kalp damar hastalıklarından) korumuyor. Domates özellikle yaz aylarında güneşin cildinizde yapabileceği kırışıklara da engel oluyor. Domatesi yemeden önce hafifçe ısıtmak ve üzerine birkaç damla zeytinyağı eklemekte fayda var. Isıl etki likopenin serbestleşmesini, zeytinyağı ise emilmesini kolaylaştırıyor. Kısacası bu yaz daha çok çoban salata, ızgara domates yemekte fayda var. Domatesi bulamayanlara salça ve domates çorbası tavsiye ediyoruz. Domates güçlü bir likopen, potasyum, C vitamini ve posa kaynağı. Kalorisi ise çok düşük: 1 orta boy domateste en çok 30 kalori var.
Greyfurt ve muzdan vazgeçmeyin
Muz ve greyfurt kalp dostu besinleridir. Muz vücudunuza bol miktarda potasyum pompalayarak kalbinizi korur, tansiyonunuzu düşürür. Günde bir tane greyfurt yemek, kötü kolesterolü azaltır, damar tıkanıklığını geciktirir.
Depresyon için yeni bir ilaç: Aktivite
Fizik aktivitenin depresyonu hafiflettiği belirtilmektedir. Aktivite ile hem yağ depolarınızdan kurtulabilir hem de salgılanan bazı hormon benzeri maddelerin (endorfin) yarattığı gevşeme, rahatlama ve iyilik halinden yararlanabilirsiniz. Antidepressan ilaçların çoğunun kilo aldırıcı yan etkisinden de korunmuş olursunuz.
Duke Üniversitesi’nde yapılan bir klinik çalışmada, majör depresyon tanısı konan, ilaç tedavisi yerine düzenli aktivite programlarına katılımı sağlanan olguların, yaklaşık 16 haftalık izlem sonucunda olumlu yönde değiştikleri anlaşılmıştır. Altı ay sonraki kontrollerde, aktiviteye devam edenlerde tekrarlama olmadığı gözlenmiştir. n Klinik Psikolog İlknur Yılmaz
Genital Herpes’e dikkat
Genital Herpes virutik bir hastalık. Seks ile bulaşıyor. Sessiz ve derinden seyrediyor ama can sıkıcı sonuçları var. Erkekte ve kadında cinsel organlar üzerinde ve etrafında ağrılı, kaşıntılı kabarıklara, ciltte döküntülere, yumrulara, bazen de cinsel organlarda, özellikle idrar yaparken ağrılara yol açıyor. Hastalığın ateşi yükseltmesi, lenf bezlerini şişirmesi ve büyütmesi de sürpriz değil. Genital Herpesten korunmanın en kolay, yolu çoklu seks ilişkilerinden kaçınmak ve korunmaktan geçiyor. Bu çok bulaşıcı virüsün genital bölgede de değil, ağızda da ürediği uçuk ve aft gibi rezyonlar yaptığı biliniyor. Virüs ağızdan ağza, ağızdan genital bölgeye ve genital bölgeden genital bölgeye rahatlıkla ulaşabiliyor. Erken teşhiste tedavi çok önemli. Tedavi bazen birkaç yıldan fazla sürebiliyor. Genital Herpes’i özellikle gençlerin ciddiye almalarında fayda var.
DİYET GÜNLÜĞÜ
Aldığım kaloride bir değişiklik yapmıyorum ancak kilo veremiyorum. Diyeti değiştirmem mi gerekiyor?
Neden kilo veremiyorsunuz
Genellikle zayıflama diyetlerinin üçüncü, dördüncü aylarında başlayan takılmaların altında sadece "az yemenin" bu işi çözeceği fikri ile ilerlemenin olduğunu söyleyebilirim. Ancak aldığınız günlük kalorinin karbonhidrat, protein, yağ oranındaki değişimler ki genellikle kendi kendinize farkında olmadan yaparsınız, kilonuzda takılmaların gizli bir nedeni olabilir. Gelin birlikte bir diyetin başlangıç ve üçüncü ay sonunda kahvaltı öğününde meydana gelen değişiklikleri inceleyelim.
Sabah (200 kalori): 1 ince dilim az yağlı beyaz peynir + 1 ince dilim kepekli ekmek + 5 adet yeşil zeytin (yağ ilavesiz)+ Domates, salatalık, biber
3. ay sonunda hafta içi iki gün bir kahvaltı (200 kalori): 1/2 adet simit + 5 adet zeytin + 1 tatlı kaşığı bal
İki kahvaltıda da aynı kalori alınmış olsa bile içerik olarak birinci kahvaltı protein, karbonhidrat ve yağ kaynaklarını yeterli ve dengeli bir biçimde içermektedir. Birinci kahvaltının glisemik indeksi düşük iken ikinci kahvaltının glisemik indeksi basit karbonhidrat alımı ile (bal, beyaz un) artmıştır. Bu durum bile iki kahvaltıda alınan kalorinin vücut tarafından kullanımını etkiler. Protein içeren birinci kahvaltı ile aldığınız enerjiyi, glisemik indeksi yüksek ikinci kahvaltının enerjisine göre daha verimli kullanacağınızdan emin olabilirsiniz, kalorileri aynı olsa bile.
Sürekli gazetelerde diyet bölümlerini takip ediyorum. Bazı gazetelerde tek tip yiyeceklerden oluşan diyet reçeteleri veriliyor. Siz köşenizde bunları değiştirmeye çalışıyorsunuz.
Niye hálá insanları böyle diyetlere yönlendiriyorlar, ne düşünüyorsunuz?
Sağlığınızı tehlikeye atmayın
Biz olması gerekeni, bilimsel gerçekleri hayatınızla birleştirmeye çalışıp, kalıcı alışkanlıklar yaratmaya çalışırken, diyetisyen olmayan "diyetisyen"lerin yazdığı listeler hálá insanları kandırabiliyor. Herkesin yaşam tarzı, sevdiği yiyecekler, kalori ihtiyacı, yaşı, hormonal yapısı, kan bulguları birbirinden farklıdır. Tüm bunlara rağmen o listeyi alıp uygulamaya çalışıyorlar. Sağlığınızı tehlikeye atmayın. Eğer bir sağlık probleminiz var ise mutlaka bir uzman doktora başvurun. Doktorunuz tahlil sonuçlarına göre uygun "size özel bir beslenme programı"nın hazırlanması için diyetisyene yönlendirecektir. Gittiğiniz yerde doktorunuzu uzmanlığına, diyeti yazan kişinin bir diyetisyen olduğuna, okuduğunuz yazıların uzmanlar tarafından hazırlanıp hazırlanmadığına dikkat etmek sizin elinizde. Arkadaşınızdan, internetten, size göre hazırlanmamış diyet reçetelerinden uzak durmanın vakti geldi de geçiyor!