Paylaş
Ve yine bilelim ki hayatımızın herhangi bir döneminde hepimiz can sıkıcı sorunlar, üzücü problemler, zaman zaman da yerine koyulamaz kayıplar ile karşılaşabileceğiz. Ve bu süreçler ruhsal dünyamıza biz ne kadar dirençli olursak olalım az ya da çok ama mutlaka “keder” duygusu olarak giriyor ve girecek. Ve yine bilelim ki ruh sağlığı uzmanları “keder”i bir ölçüye kadar normal, beklenen, yaşanması gereken bir duygu olarak kabul ediyor. Hatta bazıları “dozu abartılmazsa kederin -bazı durumlarda, bazıları için- faydalı yanlarının bile olabileceğini” söylüyor. Kısacası kederde de “doz ve süre meselesi” çok önemli. Dozunda ve makul süredeki kederler kayıplarımızı kabullenmemize, kayba ilişkin yeni stratejiler, olumlu düşünceler geliştirmemize yardımcı olabileceği gibi bize sevdiğimiz kişiye ya da eşyaya bir “veda fırsatı” da verebiliyor. “Dozu kaçırılmış ve süresi uzamış keder”in ise can sıkıcı hatta bizi hasta edici sonuçları olabiliyor. O sonuçları merak ediyorsanız yandaki kutuya geçebilirsiniz...
BİR UYARI
KEDERİ UZATMAYIN
UZAMIŞ ve dozu abartılmış keder fiziksel yansımaları (baş ağrısı, yorgunluk, mide, bağırsak spazmları, kalp çarpıntıları), uyku düzeninde oluşturduğu bozuşmalar, bağışıklık sistemine yaptığı baskılar ve daha pek çok nedenle bir süre sonra bize hastalık olarak dönebiliyor. Ayrıca kederle baş etmek isteyenlerin gereksiz yere toksik olabilecek yanlış ilaçlara sarılmaları, hatta alkol gibi zararlı maddelere yönelmeleri gibi sorunlar da söz konusu. ÖZETİ ŞUDUR: Uzmanlara göre, kederin “üç aya kadar olanı” hoş görülebilir. Yoğun ve uzamış keder süreci, özellikle altı aydan daha fazla devam ederse bir ruh sağlığı uzmanından yardım almak gerekir.
DİKKAT EDİN
ÇOK YORGUNUZ
YORGUNLUK sorunu özellikle son günlerde en önemli sağlık problemlerinden biri olarak öne çıkıyor. Sadece yaşlılar, çalışanlar, fiziksel ve bedensel enerjilerini kullanarak hayatlarını kazananlar değil, neredeyse çocuklar ve gençler bile yorgunlar. Peki, neden? Sorun ruhta mı bedende mi? Bu giderek derinleşen yorgunluğun nedeni duygusal mı fiziksel mi?
Daha önce de yazdım ama şimdi daha net ve açık olarak söylüyorum: Kişisel kanaatim “Ben yorgunum” diyenlerin en az yüzde 75’inde sorunun fiziksel değil ruhsal olduğu kesindir.
İYİ BİLGİ
MAGNEZYUM KRAMP ATAKLARINI ÖNLEYEBİLİR
KAS krampları da tıpkı yorgunluk sorunu gibi son günlerde sıklığı giderek artan sağlık problemlerinden biri oldu. Bunda uyku bozukluklarının, özellikle uykuyu bozan nöropsikiyatrik sorunların, mesela rahatsız ayak sendromu gibi problemlerin rolü olduğu kadar başka pek çok fiziksel ve ruhsal sorunun payı var. Mesela, diyabetin yaygınlaşması özellikle insülin direnci ve gizli şekerlilerin çoğalması önemli bir faktör. Özellikle kan şekerini iyi kontrol edemeyen şeker hastalarında “periferik nöropati” gelişimi nedeniyle ayaklarda tekrarlayan kramp ataklarına çok sık rastlanıyor. Muhtemel bir neden de kullandığımız ilaçlar, özellikle de idrar söktürücüler. Farkında olmayabilirsiniz ama yuttuğunuz tansiyon ilaçlarının çoğunun içinde idrar söktürücüler de var ve bunların neredeyse tamamı kanınızdaki elektrolit dengesini bozuyor. Sadece sodyum ve potasyum değil, magnezyum kaybına da sebep olabiliyor. Kramp davetçileri listesine alkol kullanımının yaygınlaşmasını da eklememizde fayda var. Peki, ne yapmalı? Tabii ki öncelikle krampı tetikleyen nedeni bulup onu ortadan kaldırmaya çalışmalı. Takviye olarak da magnezyumdan zengin besinlerden (ceviz, badem, fındık, fıstık, bakliyat, kabak çekirdeği...) veya magnezyum desteklerinden daha sık yararlanılmalı. Peki, hangi magnezyum desteği? Kramp sorununun çözümünde MAGNEZYUM SİTRAT içeren takviyelerin daha etkili olduğu biliniyor.
HATIRLATMA
ZATÜRRE AŞINIZI YAPTIRDINIZ MI
AKCİĞERLERİN en tehlikeli iltihaplanma biçimlerinden biri de zatürre problemidir. Akciğerdeki hava keseciklerini doğrudan etkileyen bu problem sadece nefes alıp vermenizi zorlaştırmaz. Enfeksiyonun kendisi de hayatı tehdit edici neticelere yol açabilir. Zatürrenin nedenleri farklıdır. Mikroplar, yani bakteriler ve virüsler kadar mantarlar da zatürreye yol açabiliyor. Ama prensip olarak en yaygın görüleni bakteriyel kaynaklı zatürreler oluyor. Bakteriyel kaynaklı zatürrelerin de farklı çeşitleri var. Ama en sık görüleni evde, okulda ya da işyerinde kapılan pnömokok bakterileriyle meydana gelendir. İşte bu tür zatürrelerin önlenmesinde kullanılan aşılar uzun süredir gündemde. Özellikle yaşlıların, organ yetmezliği olanların, bağışıklık sistemi aşırı baskı altında bulunanların bu aşılardan faydalanması lazım. Zatürre aşıları son derece güvenli. Özellikle altmışlı yaşların üzerindeyseniz, hele bir de solunum yetmezliği, kalp yetmezliği vb. problemleriniz varsa kış bastırmadan zatürre aşısı yaptırma konusunu doktorunuzla tartışmanızı öneriyorum.
Paylaş