Paylaş
Ve yine anlaşılan o ki bu önemli problem maalesef daha da büyüyerek sağlık gündemimizin ilk maddelerinden biri haline gelecektir. Bu gelişmenin önemli sonuçlarından biri de artan kalp krizleridir. Ama bilelim ki uykusuzlarda kalp krizlerinin beklenenden daha sık görülebileceği bilgisi yeni değildir. Mesela 2011 yılında 8 farklı ülkede, farklı yaş ve etnik kökenden yarım milyondan fazla erkek ve kadının incelendiği önemli bir çalışmada bu bilgi net ve açık olarak gösterilmiştir. O çalışmada giderek kısalan uyku süresinin ve bozulan uyku kalitesinin 7 ila 25 yıllık bir dönem içerisinde “koroner kalp hastalığına yakalanma” ve/veya “koroner kalp hastalığından ölme” riskinde “yüzde 45” gibi muazzam bir artışa yol açabileceği anlaşılmıştır.
Uykusuzluğun kalp krizlerini kolaylaştırma ve ağırlaştırma yönündeki etkisinde farklı mekanizmaların devreye girdiği anlaşılıyor. Bu mekanizmalardan bazılarını sıradaki kutuda görebilirsiniz..
İYİ BİLGİ
KEMİK ERİMESİNİ ÖNLEMEK İÇİN 4 FARKLI ÖNERİ
KEMİK erimesini (osteoporozu) önlemede kalsiyum, magnezyum gibi mineralleri, D3 ve K2 gibi vitaminleri, kollajen gibi besinleri yeteri kadar kazanmamız tabii ki öncelikli ve en etkili korunma yöntemleridir. Ne var ki en az bunlar kadar önemli olan ama çoğu zaman da maalesef gözden kaçan bazı ufak ayrıntılar da yok değil. Mesela mı?
1- AŞIRI VE HIZLI KİLO KAYBI TEHLİKELİ: Araştırmalar aşırı ve hızlı kilo kaybının ve çok düşük bir kilo aralığında ısrarla ve uzun süre kalmanın kemiklere yüklenen ağırlığı azaltarak kemik erimesini hızlandırabileceğini söylüyor.
2- HAREKETSİZLİK RİSKLİ: Egzersizler, özellikle de kemiklere yüklenerek yapılan egzersizler kemikleri daha güçlü hale getirir. Yürüyüş, koşu ve benzeri egzersizler hafif ağırlıklarla yapıldığında kemikler daha çok güçlenir. Uzmanlar “ayaklarınızın yere bastığı”, ağırlık kaldırmak, şınav çekmek gibi çalışmalar ve yüzme gibi kas direncini zorlayan egzersizlerin kemiklere daha çok güç kazandırdığını söylüyor. Yine aynı uzmanlar her gün ortalama 10’ar dakikalık hızlı yürüyüşlerin bile zayıf kemikleri güçlendirebileceğini düşünüyor.
3- DÜŞMEYİN: Kemikleriniz ne kadar güçlü olursa olsun, basit ve önemsiz olduğunu düşündüğünüz düşmelere karşı önlem almanız da önemli ve çoğu zaman gözden kaçan bir ayrıntı. Bu basit düşmelerle oluşan ve çoğu zaman fark edilmeyen omurga çatlakları ise çok mühim bir problem. Zamanla çoğalabilen bu çatlaklar kişilerin hareketlerinde ciddi kısıtlamalara yol açabiliyor. Bu kısıtlamalar da kemik kaybını hızlandırıyor.
4- SİGARA İÇMEYİN: Sigara içmek kemik erimesini doğrudan etkileyen önemli, gizli ve sinsi bir risk faktörü. Araştırmalar sigara içenlerde kemik kırılma riskinin sigara içmeyenlerden çok daha yüksek olduğunu gösteriyor.
ÖNEMLİ
UYKUSUZLUK KALP KRİZİNİ NASIL TETİKLİYOR
Uykusuzluğun oluşturduğu KAN BASINCI ARTIŞI kalbi zora sokuyor.
Uykusuzluğa bağlı KALP HIZI ARTIŞI krizi davet ediyor.
Uyku kaybı ile artan KORTİZOL VE BÜYÜME HORMONU üretimi de önemli faktörler.
Uykusuzluk KAN ŞEKERİNİ yükselterek de muhtemel bir krizi tetikleyebiliyor.
Önemli bir faktör de uykusuzluğun KRONOBİYOLOJİYİ yani uyku uyanıklık döngüsünün doğal ritmini bozması.
ÖNEMLİ
KONTROLSÜZ STRESİN 10 İŞARETİ
EN aşağıdaki işaretlerden 2 veya 3’ü sizde de mevcutsa yönetebileceğinizden daha fazla stres yükü altında olabileceğinizi bilmelisiniz.
1- Tekrarlayan baş ağrıları.
2- Nükseden sırt ağrıları.
3- Sebepsiz çarpıntılar.
4- Kulak çınlamaları.
5- Baş dönmeleri.
6- Avuçlarda terleme.
7- Mide ağrıları.
8- Gaz ve şişkinlik.
9- Uyku sorunları.
10- El titremeleri.
OKUR SORUSU
Trigliserid mi, insülin mi daha tehlikeli
KANINIZDAKİ trigliserid mi yoksa insülin artışı mı sağlığınız için daha büyük bir tehdit? Bir başka deyişle “hipertrigliseridemi” mi yoksa “hiperinsülinemi” mi daha önemli?
Bana göre ikisi de zararlı. Yani burada da tam bir “Al birini, vur ötekine (!)” durumu var. Ayrıca bu ikisi arasında zararlı olma potansiyeli yönünden ciddi bir işbirliğinin olduğu da kesin. Bu ikilinin birbirinin “davetçisi” olduğundan da hiç şüpheniz olmasın.
Hiperinsülinemisi (açlık insülininin 8’den yüksek olması, tokluk insülininin 40’ı aşması) olan ve bu nedenle “insülin direnci”ne paçasını kaptıranların bir süre sonra trigliserid yüksekliği problemi yaşadıklarını biliyoruz. Trigliseridi 200’den yüksek olanların önemli bir bölümünün de gizli ya da açık bir insülin direnci sorunu yaşadığını basit bir testle gösterebiliyoruz.
ÖZETİ ŞUDUR: Bozulan ayarlarımız ikili gibidir ve ikisi de birbirinden daha fazla tehlike işareti olarak bilinmelidir.
Paylaş