Paylaş
Önce şu bilginin altını bir çizelim: Unutkanlık sorunu yaşayanların ne kadarında gerçek bir beyin hasarı var, ne kadarı psikolojik sorunları veya dalgınlık problemi nedeniyle unutkanlığa paçasını kaptırmış bu net ve açık olarak bilinmiyor. Bilinen şu: Yaşlılık zaten başlı başına bir unutkanlık sebebi. Kimi yaşlı, damar sertliğine bağlı sorunlar kimi de Alzheimer hastalığı nedeniyle yaşı ilerledikçe daha çok unutuyor. Peki unutkanların sayısı bu kadar fazlaysa ve giderek de artıyorsa bir unutkanlık alarmı vermenin zamanı geldi mi? Bence hayır! Çünkü “Unutkanım” diyenlerin çoğunun sorunu beyinlerinde değil, düşünce sistemlerinde ya da bazı maddelerle ilişkili eksikliklerinde. Ama yine de şunu unutmayalım: Unutkanlık sorunu ile önümüzdeki günlerde daha sık karşılaşacağız. Sevdiğimiz bir büyüğümüzün, bir can dostumuzun, can arkadaşımızın, akrabamızın, komşumuzun bu tatsız sorunla mücadele ettiğine daha sık şahit olacağız. Ve muhtemelen günün birinde biz de bu sorunla yüzleşmek zorunda kalacağız. Söz unutkanlıktan açılmışken gelin “Neden daha çok unutkan olduk?” sorusuna yanıt aramak ve “Alzheimer’ın ilk on uyarısı”nı yeniden hatırlamak için diğer kutulara bir göz atalım.
NEDEN DAHA ÇOK UNUTKAN OLDUK
- Ömür süremiz uzadı. Yaşlanan beynin doğal olarak zaten belirli bir kapasite kaybı yaşayacağını kabul ediyoruz.
- Stres ve depresyon gibi bellek tehdidi ruhsal problemler yaygınlaştı. Özellikle depresyon bilinen en tehlikeli bellek düşmanı.
- Beslenme yanlışlarımız çoğaldı. Yeni hayat bizi B12, omega-3 ve D vitamini fakiri yaptı. Bununla da yetinmedi beyinlerimizi ciddi bir şeker ve trans yağ bombardımanı ile baş başa bıraktı.
- Kilo sorunu ve insülin direnci yaşayanlar çoğaldı. Unutmayın bel kalınlaştıkça beyin küçülüyor. İnsülin direnci ve obezite ile Alzheimer arasında da bir bağlantının olabileceği söyleniyor.
- Hareketsizlik de mühim bir yanlışımız. Düzenli egzersiz sadece kaslara değil, beyne de iyi geliyor.
ALZHEİMER’IN İLK 10 UYARISI
- Önemli eşyaları yitirme ve bulamama, isimleri hatırlamada zorlanma
- Ruhsal durum ve davranışlarda önemli değişiklikler
- Karar verme yeteneğinde zayıflama
- Zaman ve yer bilincinde bozulma
- Konuşmada güçlükler
- Bilinen işleri yaparken bile zorlanmalar
- Çalışma ve iş becerilerini etkileyen unutkanlıklar
- Soyut düşünme konusunda sorunların başlaması
- Kişilik değişiklikleri
- Ruhsal durum ya da davranışlarda değişmeler, şüphecilik
- Girişkenliğin yitirilmesi
YÜRÜMEK Mİ? YÜZMEK Mİ?
ADETTENDİR, baharın getirdiği “egzersiz yapmak” motivasyonu ile başlayan “Yürüyelim mi, koşalım mı?” tartışmaları mevsim yaza dönünce yerini “Yürüyelim mi, yüzelim mi?” sorusuna bırakır. Soruyu geçen yıl da yanıtladım ama tekrarda zarar değil, yarar var. Özeti şu…
Kulaç atmak, yani yüzmek ideal egzersizlerden biri. Güçlü ve etkili yapıldığında o da tıpkı yürümek gibi dolaşımı ve metabolizmayı destekler. Bedenin üst kısmındaki adalelere güç ve dayanıklılık ekler. Ayrıca omurga yapısının esnekliğini de bir hayli arttırır. Yüzmenin mühim bir avantajı daha var: Suyun kaldırma gücünden faydalanıldığı için eklemlere de –diz ve kalça eklemleri- yük binmez. Eklemlerinde sorun olanlarda bile herhangi bir sakatlanma görülmez. Tamam ama bütün bu “iyiler” yüzmenin dört temel kusurunu görmezden gelmemize de engel olamaz.
O kusurları yandaki kutuda bulacaksınız. İsterseniz gelin biz yeniden başlıktaki sorunun yanıtına dönelim: Yürümek kalça, bacak ve baldırdaki büyük ve güçlü adaleleri çalıştıran bir kardiyo antrenmanıdır. Bedenimizdeki kasların % 80’inden fazlasının göbek noktasının altında olduğu düşünülürse yürümekle yüzmekten daha çok kas kullanırsınız. Dolayısıyla daha fazla kalori yakar, aynı zamanda da kan dolaşımından daha çok insülini temizleyip insülin direncini kırmada daha etkili sonuçlar alırsınız. Eğer diz ve/veya kalça eklemlerinizde sorunlar varsa ve bu nedenle yürümeniz problem yaratıyorsa tercih edeceğiniz ilk egzersiz yüzme olsun. Eğer böyle bir sorununuz yoksa ve de kilo almaya eğilimli, insüline dirençli biriyseniz bütün bir yazı sadece yüzmekle geçirmeyin, ikisini birleştirip yürümeyi de ihmal etmeyin.
YÜZMENİN 4 KUSURU
- Beceri ve eğitim gerektirir. İsteyen herkes ayağa kalkıp yürüyebilir ama yüzme eğitim gerektirir.
- Boğulma riski hep vardır, en iyi yüzücüler bile riskli durumlarda tehlikeyle karşılaşabilir.
- Yüzülebilecek temiz ve derin bir su her zaman her yerde öyle kolay kolay bulunmaz.
- Kilo kaybı konusunda ise yüzme yürümeden daha az etkilidir.
KAYISIYA GEL
HERKESİN bir favori yaz meyvesi vardır. Olmalı da. Benimki kayısıdır. Bunun kayısının o dayanılmaz lezzeti dışında da bazı nedenleri var. Her şeyden önce kayısı düşük kalorili bir meyve. 100 gram kayısı sadece 50 civarında kalori içerir. Üstelik mükemmel bir betakaroten, önemli bir likopen (ikisi de harika antioksidanlardır) kaynağıdır. Kayısının antioksidan gücü C vitamini zenginliği ile daha da artar. Bitmedi, kayısı iflah olmaz bir potasyum bombasıdır. Tansiyonunuz, kas sorunlarınız, kramplarınız varsa seçiminizi kayısıdan yana kullanın derim. Ayrıca bol posalı olduğu, içeriğindeki sorbitol nedeniyle bağırsakları hareketlendirdiği, kısacası kabızlık sorununa da iyi geldiği kesindir. İçinde başka neler mi var? B6 ve K vitaminleri, kalsiyum, magnezyum, çinko, demir ve bakır. Yetmez mi?
KELLERİN KALP RİSKİ DAHA MI FAZLA?
SANIRIM siz de farkındasınızdır, erkeklerde iki sorun farklı hızla yayılıyor: Birincisi, kalp damar hastalıklarından, daha doğrusu kalp krizlerinden ölenlerin sayıları hızla artıyor; ikincisi, kellik problemi neredeyse salgın derecesinde yaygınlaşıyor. Peki bu iki sorun arasında herhangi bir ilişki olabilir mi? Tokyo Üniversitesinde yapılan büyükçe bir çalışmanın sonuçlarına bakılırsa evet olabilir. O çalışmada elde edilen sonuç ise özetle şu: Saçlarınız eğer ön, tepe ve üst bölgelerden dökülmüşse koroner arter hastalığına yakalanma riskiniz saçlı kişilerden % 69 daha fazla. Dökülme sadece üst ve tepe bölgesinde ise bu oran % 52’ye iniyor. Sadece ön tarafta dökülme varsa % 22’ye geriliyor.
Paylaş