Paylaş
Kilo sorunu olanların çoğunun gözü “dal gibi ince” ünlülerdedir.
Onların ne yiyip içtiklerini, hangi diyetleri yaptıklarını merak edip diyetlerini tekrarlamak isterler. Peki doğru mudur? Hayır!
Şunu net ve açık olarak bilelim: Ünlülerin uyguladığı diyetlerin çoğu yanlış ve sağlıksız beslenme planlarından ibarettir.
Daha da kötüsü “incecik” ve neredeyse “sıfır yağlı” vücutlarıyla dolaşan ünlülerin pek çoğu parmakla kusarak, bağırsak boşaltan laksatif haplar yutarak, gün boyu aç kalarak yaşamlarını sürdürürler!
Kısacası pek çok ünlü (!) maalesef sizden daha becerikli, daha akıllı, daha yetenekli ve daha çok imkana sahip oldukları için değil, kötü beslenme planlarını ve sağlıksız yeme davranışlarını ısrarla uyguladıkları adeta “açlık oruçları” yaptıkları için incecik kalırlar.
Fazla kilolarınızdan kurtulmak istiyorsanız ünlülere bakarak değil, kendinize bakarak yola çıkın.
Onların uyguladıkları çakma diyetleri tekrarlayarak değil, bedeninizi ve ruhunuzu dinleyip kendinizi anlayarak metabolizmanızın nasıl çalıştığını, vücudunuzun nelere ihtiyaç duyduğu ya da duymadığını kavrayarak kilo vermeye çalışın...
PÜF NOKTASI
Her duşta sabunlanmayın
Başlıktaki tavsiye özellikle yaz aylarındaki güneşlenmelerin sonrası için geçerlidir.
Nedeni de az bilinen ilginç bir noktadır: Diyelim ki bir yaz sabahı kumsalda uzanıp güneşlendiniz, güneşten süzülen UVB ışınları cildinize temas etti ve cilt hücreleriniz D vitamini üretti.
Ürettiğiniz D vitamininin önemli bir bölümü cildinizin üzerinde bir yağ tabakası olarak duracaktır.
Eğer güneşlendikten hemen sonra duş jeli ya da sabunla yıkanırsanız cildinizdeki yağ ile birlikte D vitamini de akıp gidecektir.
Tavsiyem şu: Güneşlenirken ürettiğiniz D vitaminini kaybetmek istemiyorsanız her duş sonrasında bedeninizi sabunla ya da duş jeliyle köpürterek ovalamayın.
Sabunu bir kenara bırakıp sadece duş almakla yetininiz. İsterseniz koltuk altlarınızı sabunlayabilirsiniz.
Eğer böyle yaparsanız cildinizin üzerindeki D vitamini kaybolmayacak, cildinize nüfuz edecektir.
BİR BİLGİ
Beyin Omega 3’süz yapamaz
Yaklaşık 1 kilo 200 gram olan insan beyninin 250 gram kadarının Omega-3 yağ asitlerinden oluştuğunu biliyor musunuz?
Bu değerli madde olmasa beyin hücreleri arasındaki iletişim koparak depresyona zemin hazırlar. Şizofreni dahil pek çok psikotik bozukluk, Omega-3’ten fakir beslenen ailelerde daha sık görülüyor ve Alzheimer’a yakalanma ihtimali artıyor.
Doğum sonrası depresyonun nedenlerinden biri de, bebeğin hamilelik boyunca annenin kanındaki D vitamini, demir ve kalsiyumla beraber, Omega-3’ün tamamını da yiyip bitirmesidir.
Eğer çocuğunuzun akıllı ve zeki olmasını istiyorsanız, onu anne sütüyle beslerken Omega-3 açısından da zengin beslenmeye çalışın. Araştırmalara göre bu bebekler büyüdüklerinde IQ’ları diğer çocuklara kıyasla 4 puan kadar yüksek oluyor. Çocuğunuz büyürken de ona Omega-3 açısından zengin bir diyet uygulamaya özen göstermenizi tavsiye ediyorum.
BİR TAVSİYE
Şeker hastalarının dikkatine
Alfa lipoik asit, şeker hastalarında oluşan sinir sistemi sorunlarını geciktirirken, var olanları da hafifletiyor.
Oluşan sinir hasarının yol açtığı dayanılmaz ağrıları ve uyuşukluk hissini azalttığı da biliniyor.
Yapılan araştırmalar, şeker hastalarında görülen kalp aritmisinde de alfa lipoik asit ile başarılı sonuçlar alındığı yönünde.
Şeker hastalarına mutlaka önerdiğim bu besin takviyesi yaşlanma sonucu oluşan bellek sorunlarını geciktirirken, katarakt ve beyin felci riskini de azaltıyor.
Yeni çalışmalar, bu maddenin karaciğer fonksiyonlarını güçlendirerek toksinleri temizleme yeteneğini artırdığına da işaret ediyor.
Eğer bu mucize antioksidanı şeker hastalığı tedavinize bir destek olarak kullanmak istiyorsanız, günde 600 miligramlık bir doz öneriyorum.
OKUR SORUSU
D vitamini eksiğimi nasıl tamamlayayım?
Eğer kan analizleriniz D vitamini seviyelerinizin çok düşük (30’un altında) olduğunu gösteriyorsa, hele hele 20’li rakamlardan bile düşük bir değeriniz varsa hiç beklemeden D vitamini desteği almaya başlayın. Günlük ihtiyaç herkese, her yaşa ve sağlık durumuna göre değişebilir ama genelde 400-1000 mg civarındadır.
İhtiyacı yerine koymak söz konusu olduğundaysa farklı dozdaki D vitamini kapsüllerinden (1000’lik, hatta 5000’lik olanları var) ya da çok yüksek dozdaki D vitamini ampullerinden (300 binlik olanları bile var) faydalanabilirsiniz.
Kanda D vitamini seviyesi için ideal rakamlar 50-100 aralığıdır. Ben her yaş için güvenli aralığın 80 civarı olduğu kanaatindeyim, 100’den fazlasını pek doğru bulmuyorum.
Farklı düşünenler olabilir. Bu benim tecrübelerimle edindiğim kişisel yaklaşımım. Her halükarda 150’yi geçen rakamları hiç kimseye tavsiye etmem. D vitamini depolanan ve fazlası toksik etkiler yapabilen bir vitamindir.
Bu nedenle “eksiğinizi yerine koyarken” bir doktor ya da eczacıdan yardım almanız doğru olur.
OKUR SORUSU
B12 takviyesi neden önemli?
B12 eksikliği her yaş için mühim bir problemdir. Her yaşta düzeltilmesi gerekir.
Zira yorgunluk, halsizlik yapar. Konsantre olmayı, öğrenmeyi, öğrendiklerinizi belleğinizde saklamayı zorlaştırır.
Yaşınız biraz ileriyse unutkanlık süreçlerini de hızlandırır. B12 “depolanan” bir vitamindir. B12 deponuz yeterince doluysa eğer altı ay, hatta bir yıl B12 vitamini kazanmasanız da ciddi bir sorun yaşamazsınız.
Deponuz 400-500 güne kadar günlük ihtiyacınızı rahatlıkla karşılar. B12 eksikliğini anlamak basit bir kan testi sayesinde oldukça kolaylaştı. Eğer bu testteki rakam 300’ün altındaysa “acilen önlem almanız” gerekir.
300-500 aralığındaysa eksiğinizi en kısa zamanda geciktirmeniz tavsiye edilir. Rakam 500’ün üzerindeyse rahatlayabilirsiniz.
Benim tavsiyem, B12 rakamlarının 750-1000 aralığında tutulmasıdır.
Peki eksiklik nasıl kapanacak? Sorunun yanıtını yandaki kutuda bulacaksınız.
BİR BİLGİ
Açık nasıl kapatılacak?
Eğer mide ve bağırsağınızda B12 emilimine engel olacak bir problem yoksa B12’yi hap olarak ağızdan alabilirsiniz.
Eğer böyle bir probleminiz varsa B12 enjeksiyonları yaptırmanız lazım.
Yeri gelmişken yanlış bir bilgiyi de düzeltelim: B12 takviyesi kilo almanıza yol açmaz.
Tersine metabolizmanızı olumlu yönde etkileyerek kilo vermenize yardımcı bile olabilir. B12 takviyeleri özellikle enjeksiyon şeklinde yapıldığında kan seviyeleri laboratuvar analizleri ile takip edilmelidir.
Her ay bir veya iki kez B12 enjeksiyonu yapmak ve bunu kan ölçümleri dikkate alınmadan sürekli tekrarlayıp durmak aşırı B12 yüklenmesine yol açabilir.
Her vitamin gibi B12’yi de kontrolsüz kullanmamak lazım.
Yaz kış, her ay iki kez B12 iğnesi yaptırmak ve bunu kan seviyelerini izlemeden yapmak yanlış bir yoldur.
ÖNERİM
Gelenekselden vazgeçmeyin
Her ülkenin mutfağı “kendine özel” bazı güzellikler ve özellikler farklı lezzetler içerir.
Ve her ülkenin mutfağı mutlaka gelenekleri ve genleriyle de iç içedir.
Besinlerin gelenekleri, geleneklerin besinleri etkilediği de kesindir.
Aynı şekilde genler besinlerle, besinler de genlerle sürekli bir ilişki -alışveriş- içindedir. Bu yüzden mümkün olduğu kadar geleneksel beslenin.
Yerel ve genlerinize uygun besinleri tercih edin. Bana göre kavun mangodan, Osmanlı çileği altın çilekten, Amasya elması şili elmasından, Aydın üzümü Arjantin üzümünden –bizim için- daha iyidir.
Sadece besin seçerken de değil, besinleri pişirme ve hazırlama süreçlerinizde de gelenek ve göreneklerinize uygun davranın.
Geleneksel pişirme yöntemlerine öncelik verin. Geleneksel mutfağın uyguladığı yemeklere yönelin. Mükemmel bir mutfak kültürümüz var. Müthiş bir füzyon mutfağı geçmişine sahibiz.
Bu mutfağın Akdenizli yanını biraz daha öne çıkarabilirsek daha da iyi olacak.
AKLINIZDA OLSUN
Demir azlığının sinyalleri
Bu belirtiler tanıdıksa hemen bir demir tahlili yaptırın.
- Tırnaklarınız düzleşip çukurlaşıyor, kolay kırılıyorsa.
- Saçlarınız cansız ve mat görünüyor, kırılıp dökülüyorsa.
- Dilinizin üstündeki pütürler yok olmuş ve hassaslaşmışsa.
- Ağzınızın köşelerinde çatlaklar varsa.
- Kendinizi yorgun ve halsiz hissediyorsanız.
- Unutkan ve dalgınsanız.
- Depresyona eğilimliyseniz.
- Çarpıntı, nefes darlığı gibi şikayetleriniz varsa.
- Cildiniz soluk ve kuru ise...
Paylaş