Türkiye şişmanlıyor

Araştırmalar Türk toplumunun hızlı bir "kilo alma ve şişmanlama" sürecine girdiğini gösteriyor.

Kilo alma ve şişmanlama, bütün dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de en önemli sağlık problemlerinden biri durumunda... Sağlık ekonomistleri, kilo sorunu arttıkça sağlık harcamalarının da çoğaldığını söylüyor. Şişmanlayan, kalça ve göbekleri genişleyen ülkelerde şeker hastalarının, hipertansiyonluların, kalp-damar hastalarının ve hatta kanserlilerin de sayısı artıyor. Bu toplumlarda, diz ve kalça eklem romatizmasında neredeyse patlama yaşanıyor.

Diyabetlilerin, kalp hastalarının, hipertansiyon problemi yaşayanların ülkemizde de hızla çoğaldıkları biliniyor. Özellikle gençler ve çocuklar arasında bu hastalıkların eskisinden daha sık görüldüğü bilinen bir gerçek... Yani biz de şişmanlayan bir ülke olma sürecindeyiz.

NEDEN ŞİŞMANLIYORUZ

Bu durumun birden çok nedeni var. En önemli nedenler beslenme alışkanlıklarımızdaki değişimler ve bazı yanlışlarımız! Hızla şehirleşen bir ülkeyiz. Köylerden, kasabalardan şehirlere hızlı bir göç var. Bu sosyal değişim, beslenme kültürünü de etkiliyor. Şehir yaşamı daha fazla kalori tüketimine yol açıyor. Bu durum, bir de şehrin hareketsiz yaşam tarzı ile birleştiğinde doğal olarak önce kaloriler, sonra da yağlar vücutta birikmeye başlıyor.

Yeme-içme kültürümüzün değişmesi de önemli... Eskisinden daha fazla fast food besleniyoruz. Ayaküstü besin tüketiminde müthiş bir artış var. Hayatın hızlanması, zaman darlığı ve ayaküstü beslenmenin endüstrileşip daha çok alternatif sunmaya başlaması, daha çok insanı bu tür beslenmeye yöneltiyor. Evde, işyerinde, sokakta yaptığımız atıştırmalar, eskiden 50-60 kalorilik elmalar ya da 100 kalorilik "yarım avuç cevizler, fındıklar" iken, şimdi 200-300 kalorilik bisküvilere, gofretlere dönüştü.

ULUSAL BİR ÖNLEM PLANI GEREKİYOR

Sağlık Bakanlığı’mızın ülke genelinde ciddi bir sağlıklı beslenme kampanyası oluşturmasının zamanı çoktan gelmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’mızın okullarda sağlıklı beslenmeye özendiren daha etkili kampanyalar başlatması gerekmektedir. Eğer daha şişman bir Türkiye haline dönüşmek istemiyorsak, bize özel çözümleri bir an önce üretmek zorundayız. Bunu beceremezsek gelecekte daha fazla şeker hastamız, hipertansiyonlumuz, kalp hastamız ve romatizmalımız olacağından hiç kuşkunuz olmasın!

Herpes Zoster Aşısı

n Kimler aşı olmalı?

-
60 yaş ve üzerindeki kişilere bu aşı tavsiye ediliyor

n Ne zaman aşı olmalısınız?

-
Hayatta bir kez tek doz uygulanır

n Kimler aşı olmamalı?

-
Mevcut sağlık problemi olanlar

- Jelatin, bir antibiyotik olan neomisin veya bu aşının başka bir bileşenine alerjik olanlar

- HIV/AIDS’e bağlı bağışıklık sistemi zayıf olanlar

- Steroid kullananlar, radyasyon ve kemoterapi tedavisi görenler

- Kemik veya lenf kanseri hikayesi olanlar

- Aktif ve tedavi edilmemiş tüberkülozu olan hastalar.

Bu ’en’ler çok önemli

Elektronik postama gelen bir bilgi notunun sizin de işinize yarayacağını umuyorum...

n En güzel gün: Bugün

n En kolay şey: Hata yapmak

n En büyük engel: Korku, endişe

n En büyük hata: Yılgınlık

n Bütün kötülüklerin kaynağı: Bencillik

n En güzel eğlence: Çalışma

n En kötü yenilgi: Pes etmek

n En iyi öğretmenler: Çocuklar

n En önce gelen ihtiyaç: İletişim

n En mutlu eden şey: Başkalarına faydalı olmak

n En kötü kusur: Keyifsizlik, moralsizlik

n En kötü duygu: Öfke, hınç

n En güzel armağan: Bağışlama

n En hoş duygu: İç huzur

n En kısa yol: Emin adım

n En önemli gereksinim: Aile ocağı

n En iyi sığınak: Tebessüm

n En iyi çare: İyimserlik

n En büyük güç: Umut

n En yüce duygu: Sevgi

Sayın Adem Yakıncı’ya teşekkürler...

Vitamin D hayatı uzatıyor

Londra King’s College’de yapılan bir araştırma, D vitamininin yaşamı uzatıcı bir etki gösterdiğini düşündüren bazı sonuçlar ortaya çıkardı. Araştırmanın sonuçlarına göre, vücutta bulunan 25-hidroksi vitamin D miktarı ile hücre yaşını belirleyen DNA’nın telomer kısmı yoğunluğu arasında belirgin bir ilişki mevcut.

Araştırmacılar, yüksek seviyede D vitaminine sahip olanlarda telomerlerin daha uzun olduğunu belirlediler. Bu bulgulardan yola çıkarak D vitamininin yaşlanmayla ilgili hastalıklardan, özellikle kanser ve kalp hastalıklarından koruyabileceğini ileri sürdüler. Sağlıklı bir yaşam için vücuda D vitamini kazandırmalısınız. Ortalama bir yetişkinin günde 400 ünite kadar D vitaminine ihtiyacı var. D vitamininin en iyi kaynağı güneş ışınları ile ciltte üretilendir. Süt ürünlerinden de D vitamini kazanmak mümkündür.

Kış için sıcakkanlı bir içecek: Salep

Salep, orkide çiçeğinin toprak altında kalan yumrularından elde ediliyor. Bu yumrular nişastaya benzeyen son derece besleyici maddeler içeriyor. Salep sadece soğuk kış günlerinde insanın içini ısıtan bir içecek gibi görülmemeli. Salebin öksürüğe ve soğuk algınlığına iyi geldiği, bronşit tedavisini kolaylaştırdığı, göğsü yumuşattığıbiliniyor. Özellikle üzerine zencefil serpilerek içildiğinde öksürüğü azaltıyor. Salebin zihinsel performansı artırdığını ve cinsel gücü desteklediğini ileri sürenler de var. Salep geleneksel ve lezzetli bir içecek olması yanında sağlığa olumlu etkileri ile de bu kışın favori içecekleri arasında yer alacak gibi görülüyor. Kilo sorunu olanlara salebin tok tutucu ve doyurucu bir gücünün olduğunu da hatırlatalım. n Dyt. Ali Dereli

Her fast foot kötü mü?

Evet! Fast food besinlerin hepsi az veya çok sağlığa zararlıdır. Bununla birlikte bazı fast food’lar diğerlerinden daha sağlıklıdır. Çabuk hazırlandığı, her yerde bulunabildiği ve ekonomik olduğu için fast food beslenme dalgası daha uzun bir süre devam edecektir.

Fast food’un zararları fazla miktarda kalori, şeker, yağ (özellikle doymuş ve trans yağlar), kolesterol ve tuz içermesinden ileri geliyor. Bu tarz beslenmenin obezite, hipertansiyon, şeker hastalığı, kalp-damar hastalığı ve kansere karşı riskleri artırdığı iyi biliniyor. Fast food besinlerden kaçınamıyorsanız, biraz daha sağlıklı olanlarına yönelmeye çalışın.

Bunun için:

n Kremasız çorbaları tercih edin

n Mayonez yerine hardal veya ketçap kullanın

n Hazır salata soslarını kullanmayın

n Düşük yağlı salata soslarını tercih edin

n Kızarmış tavuk yerine ızgara tavuk isteyin

n Büyük porsiyonlar yerine küçük porsiyonlar sipariş edin

n Sebzeli pizza siparişi verin

n Tatlı yerine meyve isteyin

Sık sık kilo alıp vermek çok zararlı

Danimarka’da yapılan bir araştırma, şişman ama sık sık kilo alıp verenlerin hiç kilo vermemiş, kilosunu korumuş kişilere oranla daha sağlıksız olduğunu ortaya koydu. Sık tekrarlayan kilo dalgalanmalarının ve sağlıksız kilo kaybı programlarının sağlığı daha çok bozduğu anlaşıldı. Bilinçsiz, amaçsız, ticari hırslarla uygulanan hızlı kilo kaybı programlarının organ ve dokuların zayıflamasına, bağışıklık sisteminin çökmesine, kalp-damar sisteminin hasarlanmasına yol açtığını gösteren önemli bulgular ortaya çıktı.

Bizim gözlemlerimiz de vücut ağırlığının yüzde 5’ini geçen kilo kayıplarının, doğru programla ve uygun sürelerde yapılmadığında ve sık kilo alıp vermelerle tekrarlandığında sağlık için çok tehlikeli neticeler doğurabileceği yönündedir. Eğer kilo vermek istiyorsanız bunun ciddi, kalıcı ve süreklilik gerektiren çabalar istediğini unutmamalısınız. Bu kararlılığınızdan emin değilseniz yola çıkmamalısınız.

Sofrada uzun süreli oturmayın

Yemek masalarının iyi bir sohbet alanı olduğunu biz de kabul ediyoruz, ama kilo sorunu olan biriyseniz, özellikle bir kilo yönetimi programı uyguluyorsanız, sofrada uzun süre kalmamanızda fayda var. Sofrada uzun süre kalmak atıştırmaya devam etmeye, bir şeyler yemeyi sürdürmeye neden olabiliyor. Eğer yiyecek tutkunu biriyseniz sofrada fazla kalmamaya, mutfakta fazla oyalanmamaya, göz önünde ve el atında atıştırmalık bulundurmamaya özen göstermeniz kilo kontrolünüzü kolaylaştıracaktır. n Dyt. Süheda İmamoğlu

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için: Tel: (0212) 236 73 00

Yeme stilinizi belirlemeye yönelik sorularımıza devam...

Yemek yerken meşgul müsünüz

Kesinlikle benim diyorsanız; e-mail’lerinize cevap verirken, televizyon izlerken veya telefonda konuşurken atıştırma halindeyseniz, siz ’atıştırmayı görev edinmiş’ biri olabilirsiniz. Ve uzun vadede bu süreç sizi aşırı besin tüketen ve bunu alışkanlık edinen biri haline getirebilir.

Meşgulken bir şeyler yemek-içmek, yiyeceklerle aranızda olması gereken iletişimi ortadan kaldırır. Ve bu durum ne yediğinizi ve ne kadar yediğinizi hatırlamanızı engelleyen bir hafıza kaybına(!) neden olabilir. Ne yediğinizin farkında olmamak bir alışkanlık halini aldığı zaman, porsiyon kontrolünüzü elinizden alır ve damak tadınızın kaybolmasına yol açabilir. Bir şeylerle uğraşırken yediğinizin yiyeceklerin çok veya az kalorili olduğunun kesinlikle farkında olmazsınız.

Bu nedenle bu alışkanlığınızı değiştirmeye yönelik girişimlerde bulunurken yanınızda daha çok düşük kalorili yiyecekler bulundurabilirsiniz. Soyulmuş iki adet mandalina, iki adet grisini, bir-iki adet domates, bir-iki adet salatalık, başlangıç olabilir. Bu alışkanlığınızı değiştirmeye çalışırken, yemek esnasında televizyonunuzu kapatmayı da unutmayın!

Sorun makarna değil

7 aydır diyet yapıyorum. Makarna gibi hamur işi besinleri çok seviyorum ama 7 aydır hiç yemedim. Hatta artık görünce midem bulanıyor. Bu durum normal mi?

Bazı yiyeceklere karşı düşkün olmanız, fizyolojik ya da psikolojik nedenlere bağlı gelişmiş olabilir. Araştırmalar, sevilen besin maddelerinin diyetten çıkarılmasının, o besinlere karşı ilgiyi artırdığınu ortaya koymuştur. Yani makarnayı en kısa zamanda diyetinize sokmanızı tavsiye ediyorum. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, ekmek ve ekmek yerine geçenler grubundan sayılan makarnanın miktarı, sosu veya içine ilave edilenlerdir. 2 dolu yemek kaşığı (çorba kaşığı) sade, yağsız makarna, 1 dilim (25 gr) ekmek yerine geçer. Haftada bir gün ekmek grubundan hakkınızın bir kısmını makarna olarak tüketebilirsiniz. Glisemik indeksi düşük olan kepekli makarnayı domates-salça soslu yaparak da içine güzel bir antioksidan olan likopeni ilave etmiş olursunuz.
Yazarın Tüm Yazıları