Stres kırmızı hattı tetikliyor

Geçen hafta katıldığım bir TV programında sevgili Demet Akbağ "Nereden çıktı bu reflü salgını?" diye sordu.

Bir kerede burada yanıtlayayım: Bu reflü patlamasının da, sıklaşan spastik kolit mutsuz bağırsak sendromunun da arkasında "stres yoğunlaşması" yatıyor. Stres, mide ve yemek borusu arasında bulunan koruyucu sistemin bozulmasını kolaylaştırıyor, bağırsaklarda spazmlara yol açıyor. Stres yoğunluğu arttıkça reflü şikayetleri de, kolit şikayetleri de çoğalıyor. Bunun nedeni stresin beyinle sindirim sistemi arasındaki "kırmızı hat"tı tetiklemesi.

Stresiniz fazlaysa mide ve bağırsak problemleriyle daha sık karşılaşırsınız. Stres sindirim sisteminin tamamını etkiliyor. Stresini iyi yönetemeyen ya da sık sık akut stres atakları geçirenlerde reflü şikayetine, gastrit, ülser problemine, kalın bağırsak spazmları, gaz ve şişkinliklere daha sık rastlanıyor.

Hülya Aksular’ın da kötü bir stres yöneticisi olduğundan kuşku duymuyorum. Yaşadığı hazım sistemi sorunlarının arkasında yatan en önemli sebebin stres olduğunu bilmesinde fayda var. İşte bu nedenle stres yönetimi notu bir hayli düşük: 5

YANLIŞLARI ÇOK FAZLA

Hem stres yönetiminiz bozuksa hem de kötü besleniyorsanız işiniz daha da zorlaşacak, sindirim sisteminiz bu durumdan hoşlanmayacaktır. Düzensiz zamanlarda yemek, öğün atlamak, hızlı çabuk- yemek, özellikle mide ülseri ve kanaması delinmesi hikayesi olan biri için hiç yapılmaması gereken yanlışlar.

Hülya Hanım’ın beslenme alışkanlıklarının iyi olduğunu söylemek zor. Besin seçimleri de, yeme davranışları da yanlışlarla dolu. Öyle görülüyor ki Hülya Hanım uzun süre daha lansoprozol veya benzeri maddeleri içeren ilaçları kullanmaya ve beslenme bakımından da düşük not almaya devam edecek: 5. Notu daha da kırılabilir ama hayvansal yağları azaltması, zeytinyağını ön plana çıkarması, sebze ağırlıklı beslenmesi, yoğurt gibi tercihleri durumunu biraz kurtarıyor!

Hülya Hanım’ın hataları stres yönetimi ve beslenme yanlışlarıyla da sınırlı değil. Hülya Aksular kendi deyimiyle "çok sigara içiyor" (!). Sigaranın kalp-damar sistemine, akciğere verdiği zararlar bir tarafa, özellikle ülseri olanlarda bir tuz ruhu gibi ülser yarasının kapanmasını önlediği, yarayı derinleştirdiği, ülserde kanama ve delinmelere neden olduğu çok iyi biliniyor. Hülya Hanım yaşam tarzı alışkanlıkları bakımından da kötü bir notu hak ediyor: 5

UYKU RUHU YATIŞTIRIYOR

Hülya Aksular’ın hiç olmazsa uykusuna biraz dikkat etmesi gerekiyor. Gündüzleri uykunun dinlendirici etkisinden faydalanması güzel bir şey. Gündüz uykuları yalnız bedensel değil ruhsal gerginlikleri ve yorgunlukları da azaltıyor. Bununla birlikte gece uykularını mutlaka tamamlamak gerekiyor. 6-8 saatlik bir gece uykusunun yerini hiçbir şey tutmuyor. Hülya Hanım’a uykuya ayırdığı zaman bakımından da iyi bir not veremiyoruz: 5.

Hatırlama güçlüklerinin, migren tipi baş ağrılarının, yorgunluklarının arkasında yalnızca uyku probleminin değil stres yönetimine, beslenmesine yönelik dikkatsizliklerin de rolü olduğunu bir kez daha hatırlatalım.

GENETİK MİRASI KÖTÜ

Kendi sağlığına dikkat etmeyenlerin öncelikle başkalarını düşündüğüne inanmak güç! Hülya Hanım’ın yüksek kolesterolü var. Öyle anlaşılıyor ki genetik mirası da iyi değil. Hipertansiyon, hiperkolesterol problemleri ailesinde yaygın. Babasını da kalp krizinden kaybetmiş. Genetik miras bakımından da pek şanslı değil: 7.

Böyle bir mirasın kötü sonuçlarını azaltmak için yapması gerekenlerin tam tersini yaptığı da ortada. Hülya Aksular’ın "önce başkaları" demeye devam edebilmesi için kendine iyi, hem de "çok iyi" bakması gerekiyor. İşini severek yapması, geniş bir sosyal çevreye sahip olması, hoşgörülü yapısı olumlu özellikler. Ama stresini yönetmeyi, olur olmaz zamanlarda stres hortumlarına girmemeyi de öğrenmeli. Uykusunu ciddiye alması, sigarayı bırakması, kolesterol yüksekliği için bir uzmandan yardım alması faydalı olur. Ayrıca beslenme tarzını gözden geçirmesi, yıllık sağlık kontrollerine özen göstermesi, özellikle "damarsal risk" yönünden iyi izlenmesi ilk öncelikleri olmalı.

İYİ YÖNLERİ DE VAR

"Hülya Aksular’ın hiç mi iyi sağlık yatırımı yok?"
diye sorabilirsiniz. Var! Hülya Hanım’ın birinci artısı aktivite düzeyinin yüksek olması. Mesleğinin gerektirdiği yoğun aktivitelerin dışında pilates ve yogadan faydalanmasını, açık hava yürüyüşleri yapmasını, fırsat buldukça yüzmesini takdirle karşılıyor ve bedensel aktivitesi bakımından yüksek bir not veriyoruz: 9. Hülya Hanım’ın başka iyi notları da var. Öyle anlaşılıyor ki o olumlu biri. Her şeyi kafasına takmayan, boş vermeyi, hoş görmeyi, affetmeyi kolay başaran, coşkusu, neşesi, keyfi bol, çevresini ve kendisini kolay çoğaltan biri olduğunu düşünüyorum. Ama bu iyi vasıflar onun yukarıda aldığı kötü notları ve not ortalamasını yükseltmeye yetmiyor. Hülya Aksular’a sağlığı, huzuru, keyfi, umudu bol, mutlu, verimli bir yaşam diliyorum.

DAMAR RİSKİ YÜKSEK GENETİK MİRAS NE ANLAMA GELİYOR?

Bazı ailelerde damarlar daha erken sertleşip daralıyor ve tıkanıyor. Damar hastalığı riski yüksek bu ailelerin çoğunda kötü kolesterol LDL yüksek, iyi kolesterol HDL düşük, trigliserit fazla. Açık veya gizli diyabet daha sık görülüyor. Hipertansiyon olasılığı da fazla. Bu kişilerin çoğunda göbek çevresinden kilo alma, ensülin direnci sendromu/metabolik sendroma yakalanma olasılığı var. Kalp krizleri, kalp yetmezliği, kalp ritim bozukluklarına, inme-felç veya bunamaya, damar tıkanmalarına sık rastlanıyor. Birinci derece akraba bir kadının (anne, kız kardeş) 55, erkeğin (baba, erkek kardeş) 50 yaşından önce kalp krizi veya inme-felç geçirmiş olması önemli bir işaret kabul ediliyor.


DAMARSAL RİSK NE ANLAMA GELİYOR?

Vücudunuzdaki her hücre, her doku, her organ önemli ama damarlarınız biraz daha önemli! Bedeniniz kilometrelerce uzunluğunda yoğun bir "damarsal ağ" ile örülmüştür. Yiyecek ve içeceklerle aldığınız enerjiyi, besin maddelerini, oksijeni hücrelerinize damarlarınız taşır. Hücrelerinizin faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan atıkları, zararlı toksinler ve karbondioksidi böbreğinize, karaciğerinize, akciğerinize, cildinize vücuttan dışarı atılmak üzere damarlarınız taşır. Vücudunuz bir ülke, organlarınız birer şehirse, damarlarınız bu şehirleri birbirlerine bağlayan otoyollar, şehirlerde mahalleleri birbirine bağlayan caddeler, mahalleleri semtlere bölen sokaklardır. Eğer bu otoyollar, caddeler, sokaklar daralıp tıkanırsa bedeninizdeki trafik altüst olur.

Damar sağlığını tehdit eden kolesterol, tansiyon, şeker, ürik asit, trigliserit, homosistein yüksekliği gibi sorunlardan, uykusuzluk, depresyon, yoğun stres, öfke, korku, endişe, güvensizlik, kıskançlık, düşmanlık gibi duygulardan uzak durmalısınız. Sigara ve alkol kullanmamalı, hareketli, aktif bir yaşam tarzı oluşturmalısınız. Yıllık sağlık taramalarınızda yukarıdaki risk faktörlerinin mutlaka gözden geçirilmesini sağlamalısınız. Olanağınız varsa erken "ateroskleroz" işaretleri kabul edilen damar duvarı değişikliklerini fark edebilmek için doppler ultrason, vasküler CT taramaları gibi görüntülüme tekniklerinden de faydalanmaya çalışmalısınız.

Hülya Aksular (41)

Balerin

Sağlığım genelde iyi ama kendime dikkat etmem, önce başka insanlar diye düşünürüm hep. Kalp kapakçığımın bir tanesi doğuştan yamuk. Çok büyük sorun yaratmadığı için balerin olmayı ve doğum yapmayı başardım. En önemli sağlık sorunumu 2000 yılında geçirdim: Aşırı stres, yorgunluk ve açlıktan midem delindi. Ölümden döndüm. O dönem ülserim vardı, şimdi yok. Midem için lansor kullanmaya devam ediyorum. Yüksek kolesterolüm var. Yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ailemde yaygındı. Ayrıca babamı kalp krizinden kaybettim. Kalıtımsal olarak aşırı alerjik bir cilde sahibim. Gençken kanımdaki iltihap sebebiyle çıbanlar çıkıyordu. Doktor halam beni tedavi etti.

Bir balerin olarak zaten aktif bir hayatım var. Dansa paralel şekilde yoga ve pilates yapıyorum. Bunun yanında açık havada yürüyüş yapıyorum, zaman zaman koşuyorum. Yazları ise sürekli yüzüyorum.

Mesleğimden dolayı öğünlerim düzensiz. Öğün arası ve geceleri abur cubur yiyorum. Buna karşılık kilom pek değişmez. Ayrıca çok hızlı yemek yerim. Boşnak asıllı olduğum için böreğe bayılırım. Biber dolması favori yiyeceğim. Domatessiz ve yoğurtsuz bir sofra düşünemem. Eskiden daha beyaz et ağırlıklı beslenirdim, son dönemde yine kırmızı ete dadandım. Aşırı tuz ekiyorum. Üç yıl önce hayvansal yağlarla bağımı kopardım, zeytinyağı kullanıyorum. Sebze ve salatayı porsiyon porsiyon tüketebilirim. Ama meyve yemekten sıkılıyorum. Sık sık kahve içiyorum. Çok sigara içiyorum, içkiyi sadece keyif almak için içiyorum.

Yoğun çalıştığımda veya aşk acısı çektiğimde kilo veririm. Uykuyu şu amaçla kullanıyorum: Hayatımda bir sorun varsa deşarj olmak için yatarım ve 5 dakika da olsa mutlaka uyur ve problemleri unuturum. Sıkıntılı ve stresli dönemde gerilim tipi baş ağrısı çekiyorum. Bu bazen migren tipi baş ağrısına dönüşüyor. Son bir yılda hatırlama güçlüğü de çekiyorum. Bence en büyük artım, işimi çok severek yapmam ve sağlıklı sosyal ilişkilere sahip olmam.
Yazarın Tüm Yazıları