Spermler nereye kayboluyor

Son 20-30 yılda erkeklerde ciddi bir sperm azalması sorunu var.

Bu sorun özellikle bazı ülkelerde daha yaygın. Mesela Ukrayna, Baltık kıyısındaki eski Sovyet Cumhuriyetleri ve İskandinav ülkeleri problemin yaygın olduğu bölgeler olarak gösteriliyor. Uzmanlar son yıllarda doğal üretim araçlarından yalnız arıların değil spermlerin de giderek azalmasından endişe duyuyor. Yani kaybolan yalnız arılar değil! Spermlere de bir şeyler oluyor.

ERKEK KISIRLIĞI YAYGINLAŞIYOR

Aslında spermlerin bir yerlere kaybolup gitmesi söz konusu değil. Problem üretimin eksikliğinden kaynaklanıyor. Uzmanlara göre vücudumuza giren toksin yükünün artması sperm üretimini baskılayan en önemli faktör. Bilhassa ağır metallerin bu konuda ciddi etkileri var. Mesela, cıva içeren balıkların ve o balıklardan elde edilen Omega-3 kapsüllerinin içilmesi vücudun cıva yükünü çoğaltıyor. Bilhassa kuzey denizinden ithal edilen balıklarda ve rastgele üretilen Omega-3 kapsüllerinde bu risk çok yüksek. Diğer taraftan sorun yalnız cıva ile de sınırlı değil. Besinlerde bulunan kimyasal toksinler örneğin tarım ilaçlarının da etkili olabilecekleri belirtiliyor.

HORMONAL PROBLEMLER DE ETKİLİ

Yanlış hormon kullanımlarının gözden kaçmış idrar yolu hastalıklarının ve bazı hormonal problemlerin de sperm sayısında azalmaya neden olabileceğini gösteren çalışmalar var. Sigaranın, alkolün ve aşırı sıcağında (spermler sıcağı sevmiyor), sperm üretimini engelleyebildiği biliniyor. Örneğin, sık sık sauna kullanmak, ısıtılmış araba koltukları da sperm sayısını azaltıyor. Çok sıkı iç çamaşırlarının da sperm sayı ve kalitesini azalttığı belirtiliyor. Stresin de etkili bir faktör olduğu biliniyor. Yoğun stres pek çok mekanizma ile spermin kalitesini ve sayısını düşürüyor.

Uzmanlara göre üreme çağındaki insanların yüzde 10-15’i kısırlık sorunu yaşıyor. Son yıllarda özellikle erkek kısırlığı sorununda ciddi bir artış gözleniyor. Bunun arkasında ise öncelikle işte bu ’sperm azalması’ sorunu yatıyor. Sperm sayısı azaldıkça gebelik şansı da azalıyor.

Çevresel kirlenme ve yeni yaşam değişiklikleri yalnız bizi değil gelecek nesilleri üretebilmemizde tehlikeli hale getirebilecek gibi görünüyor. Bizden söylemesi!

Hareket sistemi yorulunca

Kemik, kas, kiriş ve kıkırdağın ana öğelerini oluşturduğu hareket sistemi yanlış kullanım, yaşlanma, fiziksel aktiviteden uzaklaşma, kilo alma gibi nedenlerle yıpranmaya ve yorulmaya başlar. Yorulmanın ve yıpranmanın en önemli belirtileri de ağrı ve hareket kısıtlılığıdır. Ağrı kesicileri kullandıkça başta sindirim sistemi sorunları olmak üzere çeşitli yan etkiler oluşabilir. Kas gevşeticiler tansiyonu etkileyebilir, nörolojik sorunlar yaratabilir. Zaten midesinde ya da bağırsağında problemi olan hastanın eklemlerindeki ağrı ve acısını dindirirken başka sorunlar yaşamasına davetiye çıkarmak da olasıdır. Homeopatik tedavi yöntemi bu ve benzeri durumlarda bir seçenek olarak akla gelmelidir.

Eklem ağrıları dinlenme sırasında hissediliyor ve hareket ile düzeliyorsa "Rhus toxicodendron", tam tersine hareketle şiddetleniyor ve tam bir dinlenme ile düzeliyorsa "Bryonia alba", nemli havalar yakınmaları artırıyorsa "Dulcamara" gibi nedene yönelik ilaçlar ve "Natrum sulfuricum" ya da "Tuberculinum residuum" gibi temel ilaçlar da kullanılabilir.

Artroz, yıllar içerisinde kıkırdak dokunun kaybı ile ortaya çıkan, hareketlerin giderek kısıtlanması ve ağrıların şiddetlenmesi ile yaşamı zorlaştıran bir sağlık sorunudur. Homeopatik ilaçlar, bu yıkımı yavaşlatma, yakınmaları azaltma ve ağrı kesicilerin yarattığı yan etkileri engelleme konusunda yardımcı olur.

Alkol tansiyonu yükseltiyor

Bu bilgi özellikle erkekler için daha önemli. Çünkü erkeklerde alkol kullanımı, kan basıncı yükselmesi ataklarına yol açabiliyor. Eğer alkol tüketimi abartılırsa kan basıncını ayarlamak güç hale gelebiliyor. Erkekler için günde 60 ml’den fazla alkol tüketimi zararlı bulunuyor. Kadınların alkolü erkeklerden daha çok ve hızlı emdiklerinden 30 ml’den fazla alkol almamaları gerekiyor. Alkolün fazlası hem doğrudan kan basıncını arttırabiliyor hem de tansiyon ilaçlarıyla etkileşime girip istenmeyen reaksiyonlara yol açabiliyor. Alkol kan şekeri ve trigliseridi de yükseltiyor. Ayrıca kilo aldırdığı için de kan basıncı ayarını zorlaştırıyor.

BİR DUYURU

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Jan Klod KAYUKA güncel sağlık haberleri ve yorumlarıyla bizimle birlikte olacak. 20 yılı aşan deneyimi ve bilgi birikimini bizlerle paylaşacak. Sağlık konusunda merak ettiğiniz her şeyi e-posta ya da telefonla ona yöneltebilir, yanıtlarını sayfamızdan izleyebilir-siniz.

Ferruricacid içeren cilt ürünleri çok etkili

Ferruricacid son zamanların en gözde cilt antioksidanlarından biri olarak gösteriliyor. Bitkisel kaynaklı bir antioksidan olan bu güçlü yaşlanma geciktiricinin cilt yoluyla kullanımda da etkili olduğunun anlaşılması dermokozmetik üreticilerini harekete geçirdi. Ferruricacid ile ilgili ilk çalışmalar Düke Üniversitesi’nden geldi. Düke Üniversitesi dermatoloji bölümünde yapılan araştırmalar, ferruricacidin cilt yaşlanmasını geciktirebilecek güçte bir antioksidan olduğunu ortaya koyunca üreticilerde C vitamini, alfalipoik asit ve E vitamini içeren cilt ürünlerinin arasına bu doğal antioksidanı da yerleştirdiler. Ferruricacidi içeren ürünler ülkemizde de eczanelerde kolaylıkla bulunabiliyor.

Kaç yaşındasınız?

Feal Age isimli kitabıyla büyük bir başarı sağlayan Dr. M. Roizen’in önerdiği aşağıdaki test biyolojik yaşınızı tahminde işinize yarayabilir: avucunuzu bir masanın üzerine koyun. Öbür elinizin başparmağı ve işaret parmağı ile masaya koyduğunuz elinizin başparmak-işret parmağı arasında kalan bölgeyi beş saniye süreyle çimdikleyerek sıkıştırın ve bırakın. Derinin normale dönme süresini takip edin. Eğer 40 yaşın altındaysanız derinizin iki ila beş saniye içinde normale dönmesi gerekiyor. Takvim yaşınız 40 veya üstünde ise normale dönme beş ila 10 saniye sürüyor. Cildinizin normale dönmesi 10-15 saniye arasındaysa takvim yaşınız 40 ve üstünde ve cildinizin normale dönmesi iki saniyeden kısa sürüyorsa yaşınızdan daha genç olduğunuzu düşünebilirsiniz. Takvim yaşınız 40’ın altında ve cildinizin normale dönme süresi beş saniyeden uzunsa biyolojik yaşınız takvim yaşınızdan daha fazla demektir.

Beyaz un mu buğday unu mu?

Tam buğday unu beyaz undan daha sağlıklıdır. Mutfakta hamur işi yiyecekleri hazırlarken beyaz un yerine tam buğday ununu kullanmaya çalışın. İlk denemeleriniz moralinizi bozmasın. Yiyeceklerinizin tadı da görünümü de eskisinden farklı olacaktır. Alışmak için değişimi yavaş yavaş uygulayın. Mesela önce bir ölçü tam buğday ununa üç ölçü beyaz un karıştırarak başlayın. Daha sonra yavaş yavaş beyaz un oranını azaltın. Bu seçim size daha fazla posa, vitamin, mineral kazandıracak, unun ve yaptığınız yiyeceğin glisemik yükünü yani kilo aldırıcı etkisini azaltacaktır.

İkiz gebelik: Bilinmesi gereken 11 şey

1- 30-40 yaş arası ikiz gebelik ihtimali artar.

2- Alınması gereken folik asit miktarı iki katıdır.

3- İkiz gebelikte doktora daha sık ihtiyaç duyulur, doktorda geçirilen zaman artar.

4- Sabah bulantıları ikiz gebelikte daha çok olur.

5- İkiz gebelikte kanamalar daha sık görülür.

6- Bebeklerin hareketi tekiz gebeliktekinden daha önce fark edilmez.

7- İkiz gebeler daha fazla kilo alırlar.

8- Gebelik diyabetine yakalanma riski artar.

9- Gebelik zehirlenmesi riski artar.

10- Erken doğum eylemi daha sık ve erkenden başlar.

11- İkizlerde sezaryen oranı daha fazladır.

Sahurda sağlıklı seçimlere devam...

3. SEÇENEK

İki adet yumurta akı ve bir tam yumurta ile yapılmış sebzeli omlet.

Kepekli ekmek.

Ceviz.

Az yağlı süt.

Meyve.

4. SEÇENEK

Kepekli sandviç ekmeğinin arasına domates, salatalık gibi çiğ sebzelerin yanına aşağıdaki seçenekleri koyabilirsiniz:

Az yağlı beyaz peynir.

Haşlanmış tavuk.

Az yağlı kaşar ve hindi salam.

Az yağlı yoğurt veya ayran.

Meyve.

5. SEÇENEK

Sebzeli börek.

Az yağlı beyaz peynir veya az yağlı yoğurt.

Zeytin.

Meyve.

6. SEÇENEK

Sebze yemeği.

Makarna veya bulgur pilavı.

Az yağlı yoğurt.

Söğüş sebze.

Meyve.

DÜZELTME

4 Eylül’deki yazımızda belirttiğimiz iftar ve sahurda uzak durulması gereken yiyecekler, bahsettiğimiz rahatsızlıklarda tetikleyici etkileri nedeniyle kullanılmaması gereken yiyeceklerdir.

RAMAZAN ÖZEL...

Aşırı tuz tüketiminden sakının.

Et ve sebze yemeklerinizi sarımsak, soğan, domates, mantar, hardal ve karabiber kullanarak lezzetlendirebilirsiniz.

Beyaz et veya balığa, dilimlenmiş limon veya limon suyu ilave edin.

Karbonhidrata dikkat: Karbonhidrat alımınıza dikkat edin ve özellikle posadan zengin (kepekli pirinç, kepekli makarna gibi) karbonhidrat kaynaklarını tercih edin.

Tatlıyı tadında bırakın: Aşırı miktarda şeker ve şekerli besinler tüketmekten sakının. Şeker ihtiyacınızı meyveden karşılamaya çalışın.

Sigara tüketiminize dikkat edin: Fazla miktarda içilen sigara; bu dönemde ihtiyacınız olan vitaminleri, metabolitleri ve vücudun enzim sistemini olumsuz yönde etkiler.

Egzersizi unutmayın: İftardan yaklaşık iki saat sonra egzersiz yapın. Yürüyüş, bisiklet gibi hafif egzersizleri tercih edin. İftardan sonra yavaşlayan metabolizmanızı canlı tutmak bu dönemde kilonuzun kontrolüne yardımcı olacaktır.

Diyetisyeniniz hep yanınızda! Kilo kontrolünüz için diyetisyeninizle işbirliği kurmaya çalışın. Unutmayın, oruç tutarken amaç kilo vermek değil kilonuzu korumak olmalıdır.
Yazarın Tüm Yazıları