Mesleği gereği toplumla çok sık yüz yüze gelmek zorunda olan (ve bu nedenle cildine herkesten fazla özen göstermesi gereken) orta yaşlı hastam, cildinin kendisinden daha hızlı yaşlandığı düşüncesindeydi.
Ona -biraz da üzülerek- haklı olduğunu söylemek zorunda kaldım. Gerçekten de cildi kronolojik yaşından yani gerçek yaşından en az 5 yıl daha yaşlıydı. Sorun sadece genetik mirası değil, yaptığı hatalardı. İşte o hastama anlattıklarımın bir bölümü...
CİLDİNİZ SİZE İHANET ETMESİN
Cildin yaşlanma hızını etkileyen nedenlerin sayısı oldukça fazladır. En önemlisi ise zamanın, genetik ve dış faktörlerin oluşturduğu sorunlara sizin ne kadar önem verdiğinizdir. Aslında iyi bir vücut sağlığı programınız varsa ve siz genelde iyi yaşayan, iyi yaşlanan biriyseniz, çok ciddi hatalar yapmadığınız sürece cildiniz size kolay kolay ihanet etmez.
Cildiniz yaşlanırken ona destek olmak zorundasınız. Bunu yaparken de onu hem içeriden, hem dışarıdan beslemeniz, oluşan sorunları kısa sürede gidermeniz ve her şeyden önce ona zarar vermemeniz gerekiyor. Cildin nemini içerde tutmak, onu kurumaktan korumak, tahriş edici, zarar verici, iç ve dış sorunlardan uzak tutmak en az tedavi kadar önemlidir. Ayrıca güneş ışınları, sigara dumanı, alkol gibi çevresel zararlardan, kötü, kalitesiz kremler, parfümler, kolonyalardan, zararlı kimyasallarla yüklü deterjan ve şampuanlardan da uzak tutmalısınız. Çevresel zararlar kadar stres, gerginlik, korku, endişe, kötümserlik, kaygı gibi iç zararlıları da önleyip azaltmanız gerekiyor.
GÜNEŞE KANMAYIN
Bunları neden bir kez daha hatırlatıyorum diye düşünebilirsiniz. Sebebi henüz devam eden sıcak ve bol güneşli yaz günleri... Eğer gazete ve televizyonlardaki magazin sayfalarına bakılırsa halkımızın büyük bir kısmı -özellikle hanımlar- ciltlerini güneşe cömertçe sunmaya ve yakmaya devam ediyor.
Bana "Cilt yaşlanmasını en çok hızlandıran sebep hangisi?" sorusu yöneltildiğinde cevabım hiç değişmez: Güneş! Cilde güneş kadar çok zarar veren, oksitleyip paslandıran, yıpratan başka bir şey düşünemiyorum. Güneş ışınlarının en etkili serbest radikal üreticileri olduğundan hiç şüphem yok. Güneş ışınlarında bulunan ultraviyole ışınlarının oluşturduğu oksidatif stresle meydana gelen serbest radikaller hücrelerin DNA yapısını da, hücrelerin enerji üretim merkezleri mitokondriyaları da tahrip ediyor. Bu durum genetik materyal DNA’yı bozuyor, enerji üretimini azaltıyor. Hücre ya erken yaşlanıyor ya da kanser sorunu ile karşı karşıya kalıyor. Unutmayın, sigaranın, egzoz dumanlarının ve diğer çevresel zararlıların oluşturduğu cilt yaşlanmasının nedenleri de oksidatif stresin artmasıdır.
Çağla Şikel’i yorumlamaya neden böyle uzun bir cilt senfonisi ile başladım? Açıklayayım: Çağla Şikel’in de basında çıkan haberlere bakılırsa güneşten ve denizden çok hoşlandığı anlaşılıyor. Cildini güneşin zararlı etkilerinden korumak -öncelikle mesleği bunu zorunlu kılıyor- istiyorsa güneşlenmeyi abartmamasını tavsiye ediyorum. Ayrıca güneş hasarından korunmada oldukça yararlı bulunan likopen’den (domates, karpuz), polifenoller’den(üzüm, kiraz, nar, şeftali, kayısı) zengin bir beslenme planı öneriyorum. Likopen ve polifenol içeren besin desteklerinden de yararlanabilir. Yeşil çayda bulunan kateşinler’in de çok etkili güneş koruyucuları oldukları anlaşılıyor. Yeşil çayın antioksidan etkisinden faydalanmak için günde 2-4 bardak -sıcak veya soğuk fark etmiyor- yeşil çay içebilir ya da yeşil çay özütlerinden faydalanabilir. Biz cilt desteği olarak antioksidan ürünlerden faydalanmayı seviyoruz. Bu ürünleri sabah ve gece kullanmasını tavsiye ediyorum. Daha önce de belirtmiştik ama favori cilt desteklerini bir kez daha hatırlatalım: Alfa lipoik asit, EPO ve koenzim Q-10.
BESLENME VE AKTİVİTE İYİ
Çağla Şikel’in besin seçimleri son derece akıllıca. Pişirme usullerine, soslara ve kullanılan yağlara dikkat ettiği anlaşılıyor. Kısacası beslenme yönünden söylenecek pek bir şey yok gibi görülüyor. Notu da bu nedenle yüksek: 8
Bir başka yüksek notu da egzersiz-aktivite planına gösterdiği özen ile kazanıyor. İyi planlanmış bir aktivite planı var. Aktiviteleri çeşitlendirmesi, beden ve ruh dengesine katkısı olan aktiviteleri de unutmaması altı çizilmesi gereken noktalar. Çağla Şikel’in aktivite notu da yüksek: 8
HİÇ DUYMAMIŞ OLAYIM!
Stresle mücadelede başarılı olduğunu düşünen keyifli, neşeli ve huzurlu bir hayatı olduğunu ifade eden birinin, beden-ruh dengesi yönünden de iyi bir not kazanması gerekiyor: 8
Çağla Şikel, ailesinde kalp krizi geçirenlerin ve kalp krizine yakalananların fazla olduğunu belirtiyor. Bununla birlikte hipertansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği gibi sorunların olmadığı anlaşılıyor. Fena bir miras değil! Yine de dikkatli olması gerekiyor. Genetik miras notu: 7 (ama bu mirasa yakışmayan ciddi yanlışlar yaptığının da altını çizmek şart).
Çağla Şikel sigara ve alkol kullanıyor! Sigara kabul edilemez bir zehirdir. Alkol her insanın karaciğerini, beynini, kalbini zorlar ama bu iki zararlının Çağla Şikel gibi "kalp mirası sorunlu" birinde oluşturabileceği hasarlar çok daha önemlidir. Çağla Hanım yukarıda aldığı yüksek notları bu kötü alışkanlıkları nedeniyle bonkörce harcıyor. Kişisel alışkanlıkları ve yaşam tarzı bakımından çok düşük bir not alıyor: 4. Bu kötü not nedeni ile muhtemelen "kurul kararı" ile geçebilecek gibi görülüyor.
Çağla Şikel’in zor, hareketli, sık seyahat etmeyi gerektiren, ciddi bir kilo kontrolünü zorunlu kılan, formda ve güçlü olmayı bir mecburiyet haline getiren mesleğini uzun süre başarı ile sürdürebilmesi için yukarıdaki önerileri dikkate almasında, özellikle sigara ve alkolle ilişkisini sonlandırmasında yarar var.
Çağla Hanım’a sağlıklı, keyifli ve mutlu bir hayat diliyorum.
MANKENLERDE SELÜLİT OLUR MU?
Olur! Herkeste olduğu gibi mankenlerde de selülit olabilir. Ama çoğu kez hafif düzeydedir. Bunun nedeni de onların diğer kadınlara oranla kilolarını daha dikkatli yönetmeleri, beslenmelerine daha çok özen göstermeleri ve daha aktif, egzersizi yoğun bir hayat sürmeleri. Selülitin neredeyse her on kadından dokuzunda az veya çok bulunabileceği düşüncesine biz de katılıyoruz. Çözüm, doğru olmayan, denememiş ve işe yaramayan selülit çözümlerini bırakmak, akıllı, bilimsel ve doğru çözümlere odaklanmaktan geçiyor. Yani selüliti sürgüne yollamak istiyorsanız, mücadeleye mümkün olduğunca erken başlamalı "yapmamanız gerekenleri yapmamalı" ve "yapmanız gerekenleri bir yaşam tarzı şeklinde kazanmalısınız." Pürüzsüz ve duru bir cilt istiyorsanız, cildinize daha çok su kazandırmalı, onu bir yağ torbası olmaktan korumalı, glukozaminoglikan (GAG) adı verilen maddelerin miktarını arttırmalı, kollajen ve elastin iskeletini yoğunlaştırmalısınız. Selülitin oluştuğu hücrede bağ dokusu hasarını onarmak için dışarıdan sürülen kremlerden ve/veya ağız yoluyla alınan besin desteklerinden de yararlanmanız mümkündür. Selülit oluşumunu yavaşlatmak veya azaltmak amacıyla kullanılan kremlerin en etkilileri içinde metilksantin, kafein, alfa lipoik asit, peptitler, yeşil çay ve nar özleri ile zeytinyağı, gingko biloba, polifenolleri içerenlerdir. Ağız yoluyla kullanılan destekler içinde GAG yapımını hızlandıran glukozamin destekleri son yılların en çok rağbet gören ürünleridir. Ayrıca temel yağ asitlerinin, özellikle evening primrose oil (EPO) kapsüllerinin, B vitaminleri, magnezyum, çinko gibi minerallerle oluşturulmuş vitamin-mineral desteklerinin de yararlı olabileceğini ileri sürenler vardır. Selülit konusunda oldukça başarılı çalışmaları bulunan Amerikalı Dermatolog Dr. Murad özellikle lesitini ve nar özütlerini tavsiye etmektedir. Lesitin birçok yiyecekte bulunan ama özellikle yumurta, ıspanak, karnabahar, elma, portakal gibi besinlerde bolca olan bir aminoasittir. Lesitini hazır kapsüller şeklinde de vücudunuza kazandırmanız mümkündür.
Selülit bir hastalık, bir kadın sağlığı problemi değildir. Sıradan ama nedense çok önemsenen- estetik bir sorundur. Temelde genetik faktörlerle, hormonal ve metabolik değişimlerle ilişkilidir. Bazen bütün çabalarınıza rağmen ilerlemeye, yerleşmeye, kalıcı olmaya devam eder. Siz elinizden geleni yapmaya gayret edin ama bu problemi çözmek için ne kendinizi ne de cüzdanınızı fazla hırpalamayın. İyi haberi bir kez daha hatırlatalım: Uzmanların çoğu selülit sorunu yaşayan kadınların cinsel bakımdan daha aktif olduğu düşüncesinde. Nedeni her ikisinde de yüksek hormon düzeyinin etkili olması!
NASIL YAŞIYORSUNUZ?
Sağlımı mükemmele yakın diye tanımlayabilirim. Bugüne dek hiç ciddi bir sağlık problemi yaşamadım. Sık kilo alıp vermem, sabah kahvaltımı düzenli yer, öğünler arası sık atıştırırım ama öğünlerimi biraz hızlı yerim. Sabah kahvaltısında tatlandırıcılı iki çay içerim, gün boyu arada yeşil çay içer, hiç kahve içmem. En sevdiğim yemeklerin ilk üçünde kebap, sebze ve meyve var. Kızartma hiç yemem, tuz kullanmam. Hayvansal yağ hiç kullanmam, zeytinyağı tercih ederim. Haftada birden fazla balık yemeğe özen gösteririm. Maalesef sigara ve alkol kullanıyorum.
Günlük yaşantım oldukça hareketli ama uykularım çok düzenlidir. Egzersiz benim için bir alışkanlık. Tenis oynar, yüzer, yoga ve pilates yaparım. Kendime gülmeyi önemli buluyorum ve stresle mücadelede yeterince hızlı olduğumu düşünüyorum. Genel olarak huzurlu biriyim.
Düzenli olarak kullandığım bir ilaç yok. Ailemden kalp krizi geçirenler oldu. Maalesef 80 yaşın üzerinde sağlıklı yaşayan aile bireyim çok az.