Paylaş
POLEMİK 1
MOR TİŞÖRT, MOR ATKI CAİZ Mİ?
Ruh sağlığı uzmanları “Erkeklerin yaşlandıkça renklenmeleri, daha doğrusu azıcık feminenleşmeleri normaldir” diyor ve onların mor kazaklar, kırmızı gömlekler, sarı pantolonlar giymelerine şaşırmıyor. Anlaşılan bu konuda herhangi bir sorun yok. Yaşı ne olursa olsun isteyen istediği renkte giysiler giyebiliyor.
POLEMİK 2
250 GRAM BİLE MÜHİM Mİ?
Mühim! “Yaş ilerledikçe daha az, daha hafif şeyler yemek” ve olabildiği ölçüde “hafiflemek” sizi sadece fit ve formda biri yapmıyor, sağlığınızı da iyileştirip ömrünüzü uzatıyor. Serdar Turgut da Ertuğrul Özkök gibi yapıp (eğer varsa) fazla yağlardan kurtulmalı, “bir gram bin ayıp örter” devrinin mazide kaldığını unutmamalı. Özeti şudur: Yaşınız ne olursa olsun “az yağ, güçlü ve bol kas” makbuldür. Mesele 250 gram yağ fazlalığı değil, fit ve formda olma ve kalma tutkusudur.
POLEMİK 3
BİLİMSEL BİR SEKS İNDEKSİ VAR MI? VARSA GEÇERLİ Mİ?
Üroandrolog, yani erkeklerin hormonal yapılanmaları konusunda uzmanlaşan arkadaşlarıma rica ettim, araştırıyorlar. Bu konuyu dikkatle inceleyip beni aydınlatacaklar. Ben de öğrendiklerimi size aktaracağım. Biraz sabır rica ediyorum. Gelecek haftayı bekleyin.
Asıl mesele beyni beslemek, zira...
Sık acıkan, açlığını da hemen ve anında duyuran yani açlık konusunda en sabırsız davranan organınız hangisi biliyor musunuz? Peki, enerji kaynağınız şekeri en fazla kullanan organınızın hangisi olduğunu hiç düşündünüz mü? Hemen söyleyeyim, iki sorunun da cevabı aynı: “Beyin!”
Beynin bedensel ve duygusal açlığa en az direnç gösteren ve en çok enerji kullanan organ olduğu kesindir. Beden ağırlığının sadece yüzde 2’sine karşılık gelse de beden enerji üretiminin neredeyse yüzde 20’sini o kullanır. Üstelik sadece uyanıkken değil, uykudayken de enerji tüketmeye devam eder. Özetle, beyniniz enerjisiz yapamaz. Beynin tükettiği enerjininse iki temel kaynağı var: Ruhsal motivasyon ve glikoz, yani şeker.
Motivasyon meselesini ruh sağlığı uzmanlarının konusu. Biz işin şeker, yani glikozla ilgili kısmından sorumluyuz. Beyin-şeker ilişkisini daha iyi anlamak için yandaki kutuyu dikkatle okumanızı öneriyorum.
UNUTMAYIN
O bir şeker canavarı
Beyin müthiş bir şeker yani glikoz canavarıdır. Bu doğru ama “kan şekeri” olarak bilinen ve ölçümlerde “yüzde 80-100 mg” aralığında olması tavsiye edilen kandaki glikozunuzun toplam miktarı da en fazla 5 gram kadardır. Yani neredeyse bir tatlı kaşığı! Hepsi bu. Ama yine de vücudunuz (daha doğrusu metabolik ayar sisteminiz) siz ne yaparsanız yapın; saatlerce aç da kalsanız bu miktarda şekeri kanınızda bulundurmayı hedefler. Bu hedefi gerçekleştirmek için de önce kullanmadığı fazla şekeri karaciğer ve kaslarda glikojen şeklinde saklama triplerine girer. Gerektiğinde de o glikojenden yeniden şeker/glikoz üretimini tetikler.
Bunun ikisi de mühim. Zira eğer bu süreçler doğru dürüst işlemeseydi kanınızdaki “kullanılabilir glikoz miktarı” sizi en fazla 1 saat kadar canlı tutabilirdi. İşte tam bu noktada karaciğer ve kaslarınızdaki depo glikoz yani glikojen devreye girer. Ondan üretilen glikoz da size en fazla 8-10 saat daha vakit kazandırır.
Eğer siz hâlâ bir şeyler yememeye, şeker ihtiyacınızı karşılamamaya devam ederseniz bu durumda da metabolizmanız yağlarınızı ve proteinlerinizi kullanmaya başlayacak, gerekli ihtiyacını oradan karşılayacaktır.
Aç kalmakta hâlâ kararlı mısınız? Bu bir süre sonra bitip tükenmeniz anlamına geliyor. İşte bu nedenle açlık tokluk sürelerinin ayarlanması oldukça önemli.
Evladım “yasak” mı, yoksa ara sıra “kıyak” mı?
Çocukların beslenme eğitimini aldıkları ilk nokta evlerimizdeki aile sofralarıdır.
Neleri, nasıl, ne sıklıkta yiyeceklerini ya da yemeyeceklerini önce o sofralarda öğrenirler.
Yasaklı ya da tavsiye edilen yiyecek ve içecekleri de yine önce o sofralarda fark ederler.
Siz yine de onlara yasaklı yiyecek listesi yaparken çok katı olmayın.
Sert ve katı tutum sorunlu besinlere daha çok istek/arzu oluşmasını kamçılar. Zararlı kabul edilecek yiyecekleri onlara dikkatle anlatın, sağlıklı olanların daha faydalı şeyler olduğunu sabırla ve örneklerle açıklayın.
Ama bunu yaparken de arzu ettikleri zaman o yasaklı besinlerin hiç olmazsa tadına bakmalarına müsaade edin.
Kahvaltının onlar için de en önemli öğün olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
Özellikle okul çocuklarını kahvaltı yapmadan asla okula yollamayın.
Günde üç öğün yeme düzenine onları da alıştırın ama çocukların “atıştırma” eğiliminde olduklarını da daima hatırlayıp onları sağlıklı atıştırmalıklar konusunda bilgilendirin.
Genelde pek istekli olmadıkları sebze yeme konusuna özel bir önem verin. Sebze ve bakliyat grubunu onlara mutlaka sevdirin. Çocukların “neofobik”, yani “yeni şeyler denemeye mesafeli” olduklarını da unutmayın.
Yeni bir şey deneteceğinizde onlarla uzun uzun konuşun, faydalarını anlatın.
Özeti şu: Yasakçı anne baba olmayın, ara sıra yapacağınız kıyakların yasakların daha kolay kabulünü sağlayacağını da aklınızdan çıkarmayın.
Yaşasın Hayat Sağlıklı Mutfak Okulu Şile’de faaliyete geçti
Şile’de hayata geçirdiğimiz Yaşasın Hayat Sağlıklı Yaşam Merkezi’nin hedefi yalnızca kilo yönetimi ve detoks çalışmaları değil. Merkezde “sağlıklı mutfak” konusunda da pratik ve teorik eğitimler veriliyor. Bu çerçevede faaliyete geçen mutfak okulu ise büyük ilgi görüyor. Daha ekonomik gıdalarla daha sağlıklı ve daha düşük kalorili lezzetlerle beslenmek isteyen herkesin bu okuldan faydalanması mümkün. Detaylar için diyet uzmanı ve program yöneticisi Gözde Ateş’le (0216 712 24 24/0532 766 10 56) temasa geçmenizi tavsiye ederim.
Paylaş