Paylaş
Şekerli içeceklerin her türlüsünün ciddi birer sağlık tehdidi oldukları biliniyor. Hem gazlı hem de şekerli olanlarda ise bu tehdit üçe, beşe katlanıyor.
Harvard Üniversitesi beslenme bölümü dünyanın en ünlü besin araştırması kurumlarından biri. Bu kuruluşun düzenli olarak yayınladığı “beslenme mektupları”, “beslenme-sağlık ilişkisi” ile ilgili çalışmalarda hekimler ve beslenme uzmanları tarafından da referans olarak kabul ediliyor. Harvard Üniversitesi’nin yaptığı büyük bir çalışma da uzun süre gazlı içecekleri fazla miktarda tüketenlerde şişmanlama riskinin yüzde 31, kötü kolesterolün yükselme olasılığının yüzde 32, kan şekeri artışının ise yüzde 25 oranında yükseldiğini gösteriyor.
Araştırmanın sonuçlarına bakılırsa, gazlı içecekleri fazlaca tüketenleri bekleyen bir başka tehlikede hipertansiyona yakalanma olasılığının artması.
Bana göre, gençlerde görülme sıklığı giderek artan sorunlardan biri de hipertansiyon. Ve bu sorunun da arka planında “gazlı-şekerli” içecekler var. Çocuklarınızı da, kendinizi de bunlardan uzak tutun, onları mutfağınıza sokmama kararlılığınızı ısrarla sürdürün.
HAŞiMOTO DEPRESYONU TAKLiT EDEBiLiYOR
Tiroid bezi tembelliğinin nedenlerinden biri de Haşimoto Hipotiroidisidir. Haşimoto hastalığının yol açtığı tiroitten belleği de etkileyen sinsi bir sağlık sorunudur. Çoğu zaman hafif belirtilerle seyreder. Bu nedenle de gözden kaçar. Kimi zaman sıradan bir yorgunluk, gözden kaçabilen bir unutkanlık, geç farkına varılan bir konsantrasyon eksikliği, önemsenmeyen uyku bozuklukları, kabızlıklar, cilt kurumaları, kimi zaman da dört dörtlük depresyon bulguları ile seyreder. Bu gibi durumlarda da teşhis ve çözüm gecikir.
Boş yere yutulan depresyon hapları ve yorgunluk ilaçları devreye girer. Bu nedenle depresyonun söz konusu olduğu her durumda bir TSH testi yaptırmakta Haşimoto veya başka sebepli bir hipotiroidi yaptırmakta da fayda var.
HANGİ SALÇA?
BİBER Mİ DOMATES Mİ?
Konu salça olunca, hele bir de ev yapımıysa her ikisini de öneriyorum. Ama müthiş likopen gücü nedeni ile meme ve prostat kanseri kalkanı, kalp damar ve beyin dostu, cilt sağlığının yorulmaz savaşçısı, domates salçasını bir tık öne çıkarıyorum.
BACAK VE KALÇALAR NASIL SIKILAŞIR?
Yer çekiminin etkisi kas ve ciltdeki kolajen kayıbı birleşince hele bir de yaş kırkları geçti mi, bacak ve kalçalar yere yaklaşma yani “sarkma” telaşına düşüyor! Bunu önlemenin yolu da kas ve kolajen kaybını önlemekten geçiyor. İlk yapılması gereken ise günde 3-4 kez tekrarlamalık çömelme egzersizi. Bu egzersizi daha çok ve sık yapmak daha da işe yarayabiliyor. CLA ve Carnitin takviyeleri ile L-Arginin destekleri de denenmeli. Kolajen takviyeleri de imkan varsa devreye girmeli. Ama yine de çömelme egzersizinin yerini hiçbiri tutamıyor...
ŞEKER KOLAJENİN DÜŞMANIDIR
Şekerin sinsi, ciddi ve de etkili bir zehir olduğu kesin. Şeker tüketimi arttıkça her şeyimiz gibi cildimiz de kırışıyor, kuruyor ve de pörsüyüp yaşlanıyor. Gelin bu konuyu biraz daha ciddiye alalım. Şekeri yalnızca kilo canavarı gibi görmeyi bırakıp onun cildimiz için de bir sağlık canavarı olduğunu unutmayalım. Kanda artan şeker oranının cilt proteinlerinin (kolajen ve elasten) yapısını bozarak, onların esnekliğini azaltıp kırılganlığını arttırarak cildi kırıştırdığını da aklımızda tutalım. Bitmedi! Aşırı şeker yükü, ciltte kolajen üreten “fibroblast” isimli hücrelerimizin de faaliyetini aksatıyor. Kısacası “şekerin fazlası”, “kolajen düşmanı”dır.
GÜNDE KAÇ ÖĞÜN YEMEK DAHA SAĞLIKLI
Önce şunu iyi bilelim: Fabrikasyon ürünler değiliz. Hepimiz, her birimiz farklıyız, biriciğiz. Hepimizin farklı fabrika ayarları imalat şartnameleri var. Metabolizmamızın nasıl çalışacağına, kimin neyi, ne zaman, ne sıklıkta yiyeceğine işte o ayarlar yani “genetik kurgumuz” karar veriyor. Ayrıca yaş, cins vs... de mühim. Kısacası kiminin 3-5 öğün yemesi gerekirken, kimine iki öğün bile yetiyor. Peki ya sizin durumunuz?
İşte, tam da bu noktada metabolik testler devreye giriyor. Zaten bu nedenle de hiç kimsenin ama hiç kimsenin metabolik yapısını bilmeden diyet yapmaması gerekiyor.
NAR GELDi, HOŞ GELDi
Nar, doğanın bize sunduğu şifalı bitkilerden biri. Nar meyvesinin taneleri, çekirdeği, suyu çok güçlü antioksidanlar, yüksek dozda vitamin ve mineraller, bol miktarda posa ile dolu.
Narın antioksidan gücü yeşil çayın 10, portakal ve greyfurt suyunun 5 katı civarındadır. Nar da tıka basa C vitamini, Demir, Potasyum mevcut. Bu meyve B vitamininden de oldukça zengin.
Kış geliyor! Nardan daha fazla istifade etmeye çalışın.
Nar çekirdeğinde bol Omega 5 yani punisik asit var.
Ayrıca puni elajik asit de narda, özellikle taneleri saran incecik zarda bol bulunan bir madde.
Paylaş