Genetik mirasınızda yazılı bir eğilim olsa da kilo alıp şişmanlayarak, pinekleyip tembellik yaparak şeker hastalığı, damar sertliği ve hipertansiyonu davet eden sizsiniz.
Yanlış beslenerek, bedeninizin ihtiyacı olan düzenli aktiviteyi ihmal ederek bütün bu patolojik süreçleri başlatan sizsiniz.
Glukoz, yiyeceklerle aldığımız şekerlerden sadece biri ve karbonhidratların en önemlisidir. Vücudumuzda dolaşan kanda serbestçe bulunur. Beyin, kas ve daha birçok doku ve organ tarafından enerji kaynağı olarak kullanılır. Kan glukoz seviyesi, yemek sonrasında yükselir, insülin hormonu ve ilgili diğer hormonal sistemlerin ahenk içinde çalışmasıyla birkaç saat sonra yeniden normal değerlere indirilir.
Öğünler arasındaki dönemlerde glukoz, glikojen şeklinde depolandığı kas ve karaciğerden kana yeniden verilir. Bu şekilde öğünler arasındaki dönemde ve gün boyunca kanınızda belirli bir düzeyde glukoz hep bulunur. Karaciğer ve kas dokusundaki glukoz depoları (glikojen), yemeklerden sonra yeniden doldurulup yenilenir.
İNSÜLİN HORMONU BAŞ OYUNCUDUR
İnsülin, kan glukoz düzeyini kontrol eden temel oyuncu ve en önemli hormondur. Pankreas bezindeki özel hücreler tarafından üretilen bu hormonun salgılanması, kan glukoz seviyelerine bağlıdır. Karbonhidratlı besinler yenildiğinde kan şeker seviyesi yükselmekte ve pankreastan kana bol miktarda insülin verilmektedir. İnsülin kandaki glukozun, kas gibi enerji kaynağı olarak kullanılacağı dokulara veya karaciğer gibi depolanacağı organlara girmesini kolaylaştırır. İnsülin hormonu yetersiz salgılanır veya etkisiz kalırsa kan şekeri yükselir.
Kan şekerini düzenleyen sistemin bozulması sonucu oluşan metabolik hastalık Şeker Hastalığı (Diabetes Mellitus) olarak bilinir. Bu hastalığın orta ve ileri yaşta görülen ve Tip 2 diyabet olarak bilinen formunda, pankreastan insülin üretimi tamamen durabilirse de bu genellikle nadirdir. Erişkin diyabetlilerin çoğunluğu kendi insülinlerini az miktarlarda da olsa üretebilirler.
Orta ve ileri yaşlarda başlayan diyabet hastalığında hastaların yüzde 80’inden fazlası bu nedenle dışarıdan insülin enjeksiyonuna gereksinim duymaz. Tip 2 diyabetlilerin çoğunda kilo fazlalığı sorunu da mevcuttur.
FAZLA KİLO ŞEKERİ TETİKLİYOR
Şeker hastası olsunlar ya da olmasınlar, kilo fazlalığı ve şişmanlık sorunu olanların normal kilolulara oranla daha fazla insülin üretmeleri fizyolojik bir zorunluluktur. Bu durum, genetik karakterli metabolik bir bozuklukla birlikte de olabilir. Metabolik Sendrom olarak bilinen bu çok önemli sağlık sorunu, Tip 2 erişkin diyabeti gibi hızla yayılmaktadır. Burada da tetikleyici faktör kilo fazlalığı veya obezitedir.
Şeker hastalığının orta ve ileri yaşlarda sık görülen tipi olan insüline bağımlı olmayan diyabet (Tip 2 diyabet) bütün dünyada büyük bir hızla yayılıyor. Özellikle kilo fazlalığı ve şişmanlığın büyük bir salgın gibi yayılması bu tip diyabet ile karşılaşma olasılığını da artırıyor.
Selahattin Duman neden hem haklı hem haksız
Fazla kiloları konusunda bir şeyler yapmak isteyip de bunu bir türlü beceremeyenlerin amansız takipçisi Selahattin Duman Bey haklıdır: Eğer aşırı kilolarınızdan kurtulmak istiyorsanız bunun olmazsa olmaz iki şartı vardır; az yiyeceksiniz, çok hareket edeceksiniz. Bir başka deyişle; ne yiyorsanız yarı yarıya azaltıp ne kadar hareket ediyorsanız iki katına yükselteceksiniz. Fit olmak için değil, fazla kilolarınızı vermek ve onlara ebediyen veda etmek için mutlaka düzenli egzersiz yapacaksınız. Yürümek yağ yakıcı egzersizlerin en ucuzu, etkilisi ve kolayıdır.
Bizim sabah-akşam her iki satırın arasına "Ne yapıp edip yürüyün" cümlesini sıkıştırıp durmamız bundandır. Yürüdükçe sadece kalori yakmaz, beden ve ruhunuzda biriken toksinlerden de kurtulur, hafifler, rahatlar, mutluluk hormonu endorfin ve serotoninin yararlarından da faydalanırsınız. Her gün en az 4,5 km. yürümek fikri benim yıllardır uyguladığım ve iyi sonuç aldığım kurallardan biridir. İlle de 4,5 km. yürümeniz şart değildir. Dört veya beş kilometre de olabilir.
Sevgili Selahattin Duman Bey haksızdır, çünkü Zafer Bey, Bay Mudo, Bay Samim ve Bay Mustafa’nın bir türlü başarılı olamamalarının nedeni benim tavsiyelerimi tek yönlü, taraflı ve eksik uygulamalarıdır! Bebek sahillerini her sabah ısrarla adımlayan bu 4 sevgili dost, teorinin ikinci bölümünü bilerek ve kasten unutmaktadırlar. Bu grubun en önemli sorunu daha yürüyüşe başlarken yürüyüşten sonra kaç poğaça, simit veya kruvasan tüketeceklerini, menemeni acılı mı yoksa peynirli mi yiyeceklerini, üstünü peynirli simitle mi, reçelle mi tamamlayacaklarını araştırmalarıdır. Bu muhteşem ve inatçı dörtlü eğer teorinin ikinci kısmına ihanet etmeye devam ederlerse, her gün 4,5 değil, 10 km. de yürüseler bir sonuç alamayacaklardır. Kısacası, kabahat teoride değil onu uygulayanlardadır. Saygı ile duyurulur.
BİR BİLGİ
Şeker hastalığı niçin tehlikeli?
Şeker hastalığı küçük damar hastalığıdır denilebilir. Kanınızdaki yüksek şeker seviyeleri ve birlikte olduğu diğer metabolik sapmalar (kolesterol, trigliserit ve ürik asit yüksekliği, pıhtılaşma eğilimi) damar sertliğini hızlandıran en etkin kimyasal değişimlerdir. Kan şekeri yüksekliği damar duvarlarınızın süratle sertleşmesine, plakalar oluşturarak daralıp tıkanmasına yol açacaktır. Bu hızlanmış ateroskleroz tablosundan büyük damarlarınızın da etkilenmemesi olanaksızdır.
Böbrek damarlarınızda meydana gelen harabiyet böbrek yetmezliğine, göz damarlarınızdaki sorunlar kanamalara ve katarakta, sinirlerinizi besleyen damarlardaki sorunlar ayaklarda yanma, uyuşma, kramp ve karıncalanmalara yol açacaktır. Beyin damarlarınızın etkilenmesi bellek sorunlarına ve belki de inmelere, büyük damarlarınızın etkilenmesi hipertansiyona, ayak damarlarınızın etkilenmesi ise kangrene kadar giden yaşamsal problemlere sebep olacaktır.
NOT ALIN
Diyabet tanısında kullanılan testler
Açlık kan şekeri: İki veya daha fazla açlık kan şekeri ölçümünde 126 mg/dl’nin üzerinde sonuç alınması, şeker hastalığı için tanı konulmasını sağlar.
HbA1c: Şeker hastalığı komplikasyonlarını oluşturma riskini belirlemede en güvenilir testtir. Son 2-3 aylık dönemdeki ortalama kan şeker düzeylerinin ifadesidir. Yüzde 6,5 ve üzerindeki değerlerde şeker hastalığına bağlı komplikasyonların oluşma olasılığı yükselmektedir. HbA1c’deki yüzde 1’lik küçülme, diyabet komplikasyonlarının oluşma olasılığında yüzde 25’lik bir azalma sağlamaktadır.
Tokluk kan şekeri: Tokluk kan şekeri anahtar bir testtir. Son çalışmalar teşhiste ve tedavinin takibinde bu testten daha fazla yararlanılmasını önermektedir. Şeker hastalığı tedavisinde kan şeker düzeyini açlıkta 110 mg/dl’ye, yemek sonrası 2. saatte ise (toklukta) 140 mg/dl’ye düşürmek gerekmektedir. Kalp-damar hastalığı riskini azaltmak için tokluk şekerinin takibi özellikle önem taşımaktadır.
Mikroalbüminüri: Şeker hastalığına bağlı böbrek sorunlarının en erken habercisidir.
C-Peptit: Düşük C-Peptit düzeyi çocuk-genç tipi diyabet (Tip 1 diyabet) için karakteristik bulgudur. Yetişkin tipi diyabette C-Peptit düzeyleri yüksektir. Özel bir testtir. Sadece belirli amaçlarla ve deneyimli laboratuvarlarda yapılmalıdır.
Hücre antikorları: Bazen genç ve yetişkin tip diyabetin ayırıcı tanısında, muhtelif hücre antikorları testlerinden yararlanılabilir.
n Doç. Dr. Nezih Hekim / Biyokimya Uzmanı
GÜNÜN SORUSU
Şeker hastaları neden artıyor?
Batı tipi beslenmenin başlıca kusuru gereğinden çok enerji yükü (kalori) ihtiva etmesi, buna karşılık vitamin, mineral, flavanoid, karotenoid gibi değerli besin unsurlarından fakir olmasıdır. Fazlaca işlenmiş, bu nedenle posasını ve doğal yapısındaki pek çok önemli etkenini yitirmiş, ayrıca margarinler, sanayi şekeri ve katkı maddeleri ile doldurulmuş hazır atıştırmaların (cipsler, barlar, şekerlemeler) glisemik indeksleri genellikle yüksektir.
Bu tür bir beslenmeyle alınan karbonhidratlar kana hızla karışır ve pankreas bezinden yoğun "insülin" salgılanmasına sebep olurlar. Bir süre sonra insülin direnci sorununun ve pankreas bezi yetersizliğinin ortaya çıkması, kilo fazlalığı, şişmanlık ve şeker hastalığını da beraberinde getirecektir. Fast-food besinlere ve atıştırmalara özellikle çocukların ve gençlerin eğilimli oldukları göz önüne alındığında, aslında orta ve ileri yaşlarda görülmesi gereken Tip 2 diyabetin çocuk ve gençler arasında neden hızla yayıldığı kolayca anlaşılacaktır. Batı tipi beslenme, çocuklarımızı ve gençlerimizi işte bu nedenle erkenden yaşlandırıyor. Oysa çözüm son derece kolay: Geleneksel Türk mutfağı ve Akdeniz mutfağının iyi planlanmış bir sentezi ya da harmanlanması!
Erişkin tipi şeker hastalığının yaygınlaşmasında bedensel aktivite eksikliğinin önemli bir rolü olduğunu bilmelisiniz. Modern yaşamın bedenimize yönelik en büyük tehditlerinden birincisi yanlış beslenme ise diğeri de hareketsizlik ve tembelliktir. Pek çoğumuz yürümüyor, merdiven kullanmıyor, egzersiz yapmıyoruz. Bedensel aktivite düzeyimiz neredeyse kalp atışlarımız ve soluk alıp vermelerimizle sınırlı bir hale geldi. Kahvaltımızı yatakta yapmak, garaja asansörle inip arabamıza kurulmak, garaj kapısını uzaktan kumanda ile açıp işyerinde otomobilimizi garaj görevlisine teslim ederek yine asansörle çalışma masamıza ulaşmakla sınırlı bir aktivite ile en fazla 50 kalori harcayabildiğimizi düşünürseniz, sorunun önemini kolayca kavrarsınız.
BİR ÖNERİ
Hedef kilo kontrolüdür
Şeker hastalarında ne kadar kalori alınacağı, hastaların hangi kiloda oldukları ve ne iş yaptıkları ile ilişkilidir. Kilo fazlalığı sorunu olan diyabetlilerde kilo kaybı hedeflendiğinden, günlük toplam kalori tüketimi azaltılır. Diyabetlilerde öğün atlanmaması ve ara öğünlere özen gösterilmesi önemlidir.
Orta ve ileri yaşlarda ortaya çıkan erişkin tipi diyabetin (Tip 2 diyabet) beslenme hataları, kilo fazlalığı ve fiziksel aktivite yetersizliği ile yakından ilişkili olduğunu bilmelisiniz. Tip 2 diyabetin süratle yayılması ve daha genç yaşlara, neredeyse çocuklara doğru çoğalma eğilimi göstermesinde bu yanlışların çok etkili olduğunu hep hatırlamalısınız. Özellikle ailenizde şeker hastası olan birinci derecede akrabalarınız varsa, bu iki noktaya daha da önem vermelisiniz. Erişkin tipi şeker hastalığı önlenebilir ve tedavi edilebilir bir sağlık sorunudur.
İdeal kilonuzu korumanız ve haftada en az 3-4 kez, 45 dakika civarında egzersiz yapmanız gerekmektedir. Düzenli ve dengeli beslenme alışkanlıkları edinmek, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve sigara kullanımı gibi diğer risk faktörlerinden özenle kaçınmak zorundasınız. Kan şeker seviyelerinizi, özellikle tokluk kan şekerinizi dikkatle takip etmenizde, belirli aralıklarla doktor gözetiminden geçmenizde ve stres düzeyinizi azaltacak bilgiler edinmenizde yarar var. Özellikle insülin direnciyle birlikte metabolik sendromun bir parçası olarak ortaya çıkan hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ile birlikte artmış pıhtılaşma eğilimi ve hızlanmış aterosklerozun eşlik ettiği bir şeker hastalığınız varsa, yaşlanmanızın daha da hızlanacağını ve yaşlılığınızın oldukça sorunlu geçeceğini bilmelisiniz.
BİR SORU
Adet dönemi öncesi iştahım çok artıyor ve tartıya çıktığımda hep birkaç kilo almış olduğumu görüyorum. İştahımı bastırmak için ne yapmalıyım?
Adet dönemi
Adet dönemi öncesi ve sonrasında kişide yeme davranışında değişiklikler olur. Adet dönemi öncesi bir hafta tatlı yeme isteği artarken bir sonraki hafta çok protein ağırlıklı besinler daha iştah açıcı bir hale gelmektedir. Hormonal değişiklikler sonucu ortaya çıkan bu durumda östrojen düzeyinin yükselmesi karbonhidratlı besinlere olan ilgiyi(!) artırmaktadır.
Adet dönemi öncesi bir haftalık zamanda kadınların metabolizma hızında 200-500 kalorilik artış görülebilir. Buna karşın kadınlar vücutta biriken artışı azaltmak için yiyecek tüketimini sınırlayıp enerji alımlarını kısıtlamaktadırlar. Artan metabolizma hızı nedeniyle aşırı bir enerji kısıtlamasına gitmeye gerek yoktur. Sadece tüketilen yiyeceklerin bu dönemde dengeli bir şekilde alınmasına dikkat edilmelidir.
Tercih edilen karbonhidratlı besinin glisemik indeksinin düşük olması, tatlı yeme isteğinizi azaltır. Örneğin tüketilen karbonhidrat kaynaklarının hamur tatlıları, çikolata, kek, yerine meyve, sütlü tatlı, yoğurt şeklinde tercih edilmesine özen gösterilmeli.
Diyetisyen Nilüfer Bayram
BİR SORU
Ben 5-6 kg. fazlamın olduğunu düşünüyorum. Kendi kendime yediklerimi azaltarak zayıflamaya çalışıyorum. Çevremdekiler ekmeği kesmemi söylüyorlar. Gerçekten ekmek kilo aldırır mı?
Uygun miktarda ekmek kilo aldırmaz
Kilo kaybı sadece alınan toplam enerjinin azaltılması ile sağlanmaz. Kilo kaybı için vücudun bir günde harcayabileceği enerji miktarını kısıtlayacak fakat vücudun ihtiyaçlarını karşılayacak ve onu zorlamayacak derecede bir diyet hazırlanmalıdır. Bu diyet vücudun ihtiyacı olan karbonhidrat, protein, yağ, su-sıvı, posa, vitamin ve minarelleri içerebilmelidir.
Sizin yaşam tarzınıza uygun olarak planlanmış, tüm besin gruplarının dengeli bir şekilde yer aldığı bir program olmalıdır. Tek besin grubuna dayalı bir diyet sağlığınıza hem psikolojik hem de fizyolojik yönden zarar verir. Ayrıca ekmeğin ya da diğer besinlerin kilo aldırma özelliği yoktur. Önemli olan ne kadar tükettiğiniz yani miktardır.
Ekmeği tamamen diyetinizden çıkarmak yerine sizin kaç dilim ekmeğe ihtiyacınız olduğunu saptamak ve ona göre ekmek tüketmek daha yararlı olacaktır. Beyaz ekmek yerine tam undan yapılmış ekmekleri tercih ederseniz yine glisemik yükü azaltmış olacaksınız.Diyetisyen Güneş AYIR