Genetik mirasınızda bir eğilim olsa bile kilo alıp şişmanlayarak şeker hastalığı, damar sertliği ve hipertan-siyonu davet eden sizsiniz!
Yanlış besle-nerek, bedeninizin ihtiyacı olan düzenli aktiviteyi ihmal ederek bütün bu patolojik süreçleri başlatan sizsiniz.
GLUKOZ yiyeceklerle aldığımız şekerlerden sadece biri ve karbonhidratların en önemlisi. Vücudumuzda dolaşan kanda serbestçe bulunur. Beyin, kas ve daha birçok doku ve organ tarafından enerji kaynağı olarak kullanılır. Glukozun kan seviyesi, yemek sonrasında yükselir, ensülin hormonu ve ilgili diğer hormonal sistemlerin ahenk içinde çalışmasıyla birkaç saat sonra yeniden normal değerlere indirilir. Öğünler arasındaki dönemlerde glukoz, glikojen şeklinde depolandığı kas ve karaciğerden kana yeniden verilir. Bu şekilde öğünler arasındaki dönemde ve gün boyunca kanınızda belirli bir düzeyde glukoz hep bulunur. Karaciğer ve kas dokusundaki glukoz depoları (glikojen), yemeklerden sonra yeniden doldurulup yenilenir.
Ensülin, kan glukoz düzeyini kontrol eden temel oyuncu ve en önemli hormondur. Pankreas bezindeki özel hücreler tarafından üretilen bu hormonun salgılanması, kan glukoz seviyelerine bağlıdır. Karbonhidratlı besinler yenildiğinde kan şeker seviyesi yükselmekte ve pankreastan kana bol miktarda ensülin verilmektedir. Ensülin, kandaki glukozun kas gibi enerji kaynağı olarak kullanılacağı dokulara veya karaciğer gibi depolanacağı organlara girmesini kolaylaştırmaktadır. Ensülin hormonu yetersiz salgılanır veya etkisiz kalırsa kan şekeri yükselir.
Kan şekerini düzenleyen sistemin bozulması sonucu oluşan metabolik hastalık Şeker Hastalığı (Diabates Mellitus) olarak bilinir. Bu hastalığın orta ve ileri yaşta görülen ve Tip 2 Diyabet olarak bilinen formunda, pankreastan ensülin üretimi tamamen durabilirse de bu genellikle nadirdir. Erişkin diyabetlilerin çoğunluğu kendi ensülinlerini az miktarlarda da olsa üretebilirler.
Metabolik sendrom
Orta ve ileri yaşlarda başlayan diyabet hastalığında hastaların yazde 80'inden fazlası bu nedenle dışarıdan ensülin enjeksiyonuna gereksinim duymaz. Tip 2 Diyabetlilerin çoğunda kilo fazlalığı sorunu da mevcuttur.
Şeker hastası olsunlar ya da olmasınlar, kilo fazlalığı ve şişmanlık sorunu olanların normal kilolulara oranla daha fazla ensülin üretmeleri fizyolojik bir zorunluluktur. Bu durum, genetik karakterli metabolik bir bozuklukla birlikte de olabilir. Metabolik Sendrom olarak bilinen bu çok önemli sağlık sorunu, tip 2 erişkin diyabeti gibi hızla yayılmaktadır. Burada da tetikleyici faktör kilo fazlalığı veya obezitedir.
Metabolik sendrom sorununa salt şeker hastalığı veya şeker tolerans bozukluğu olarak bakarsanız yanılırsınız. Metabolik sendrom, diyabetten daha önemli ve daha fazla bir şeydir. Eğer doktorunuz sizde bir metabolik sendromun varlığından söz ediyorsa, kilo fazlalığı ve diyabet ile birlikte sizi çok genç yaşlarda kalp ve beyin krizleri ile baş başa bırakabilecek bir aterosklerozdan ve hipertansiyondan da bahsettiğini bilmelisiniz.
Yetişkin tipi diyabette
stresin kontrolü önemli
Yetişkin tipi diyabeti (Tip 2 Diyabet) olan hastalarda stresin önlenip azaltılması, kan şekeri kontrolünü kolaylaştırıyor. Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapılan bir çalışma stres yönetimi eğitimi verilen diyabetlilerde ortalama kan şekeri düzeyleri daha düşük bulunmuştur. Stresin üstesinden gelmek şeker hastalığının kontrol edilmesinde önemli bir faktördür. Diyabetlilere stres yönetiminin öğretilmesinin diyabet eğitim programlarına konulması faydalıdır.
Homosistein artışı bellek
kaybını hızlandırır mı
Yeni bir araştırmada, serum homosisteini yüksek, serum folat düzeyleri düşük bulunan yaşlılarda bu durumun belleği olumsuz etkilediği belirlenmiştir. Yüksek homosistein düzeyine sahip yaşlılar kelime hatırlama testinde düşük homosistein düzeyleri bulunanlara göre daha az puan almışlardır. Sağlık kontrollerinizde serum homosistein seviyelerinizi öğrenmeye ve yüksek homosistein düzeylerinizi düşürmek için B12 vitamini ve folik asit desteği almaya çalışın.
BESLENME ÇOK ÖNEMLİDİR
Şeker hastalığı tedavisinde dengeli beslenmenin ve diyetin önemli olduğu doğrudur. Bir diyabetli için doğru ve dengeli beslenme alışkanlıkları edinmek vazgeçilmez bir zorunluluktur. İşe karbonhidratlar, proteinler ve yağları dengeli olarak tüketmekle başlanır. Basit karbonhidrat içeren yiyecekler azaltılır. Bal, şeker, reçel, sütlü tatlılar, unlu tatlılar, meşrubatlar, meyve suyu konsantreleri, kompostalar, bira, kekler, kurabiyeler ve bisküviler iyice kısıtlanır. Karbonhidrat ihtiyaçlarının kompleks karbonhidratlardan karşılanması amaçlanır. Bunlar karbonhidratlar, kana daha yavaş karışan, kan şeker seviyelerini daha yavaş bir hızda yükselten besinlerdir. Tam tahıldan yapılmış ekmek, galeta, makarna ve bisküviler, baklagiller de bu gruptadır. Posalı-lifli besinlerin kullanımı artırılır.
HEDEF KİLO KAYBI
Şeker hastalarında ne kadar kalori alınacağı hastaların hangi kiloda oldukları ve ne iş yaptıkları ilişkilidir. Kilo fazlalığı sorunu olan diyabetlilerde kilo kaybı hedeflendiğinden günlük toplam kalori tüketimi azaltılır. Diyabetlilerde öğün atlanmaması ve ara öğünlere özen gösterilmesi önemlidir.
Orta ve ileri yaşlarda ortaya çıkan erişkin tipi diyabetin (Tip 2 Diyabet) beslenme hataları, kilo fazlalığı ve fiziksel aktivite noksanlığı ile yakından ilişkili olduğunu bilmelisiniz. Tip 2 diyabetin süratle yayılması ve daha genç yaşlara ve neredeyse çocuklara doğru çoğalma eğilimi göstermesinde bu yanlışların çok etkili olduğunu hep hatırlamalısınız. Özellikle ailenizde şeker hastası olan birinci derecede akrabalarınız da varsa, bu iki noktaya daha da önem vermelisiniz. Erişkin tipi şeker hastalığı önlenebilir ve tedavi edilebilir bir sağlık sorunudur. Orta ve ileri yaş şeker hastalığının fazla kilolu ve şişman çocuklar arasında neden büyük bir hızla yayıldığını bir başka yazımızda anlatacağız.