Sağlıklı bir yıl diliyoruz

Bu yıl da sağlık problemleri yaşayan, ailesinin, dost ve arkadaşlarının sağlık sorunları nedeniyle üzülenler oldu ama 2012’yi ülke ve dünya ölçeğinde etkili olabilecek sağlık sorunlarıyla geçirdiğimizi söylemek insafsızlık olur. Umalım ki 2013’ü de sağlıklı ve huzurlu bir yıl olarak tamamlarız.

Haberin Devamı

SAĞLIKLI halden hastalığa geçişte her zaman kesin ve keskin bir çizgi yoktur. Geçiş süreci bazen o kadar uzun sürer, hastalık durumu o denli yavaş ve “alıştıra alıştıra” gelişir ki siz sürecin farkına bile varmaz, değişimlerin “hastalık” anlamına geldiğini iş işten geçene kadar anlamazsınız.
Diğer bir deyişle sağlık “beyaz”ı, hastalık “siyah”ı temsil ediyorsa eğer beyazdan siyaha geçişte yaşanan yüzlerce “gri ton” vardır, zaten bu nedenle de çoğu hastalığın sorun “yumurta kapıya geldiğinde” farkına varılır. Bazı inanışlara göre “hastalıklarımızda Tanrı bize geri döner” (*). Bu düşünceye ben de katılırım. Bana göre de “hastalıklara işaret eden belirtiler (semptomlar) kutsal sinyaller” olabilirler.

SAĞLIK HİÇBİR ZAMAN HİSSEDİLMEZ

Bu çerçeveden baktığınızda hastalık işaretleri (semptomlar) “yalnızca incelenmek değil, bakılmak da ister” diye not düşmüş James Hilman. Haklıdır ve düşüncesi “iyi hekim hastalıkların sadece işaretlerini inceleyen değil, anlamlarını ya da ifade ettiklerini de çözmeye gayret edendir” diye özetlenebilir. “Huzurlu yaşama sanatı” gibi mükemmel bir kitabı bize kazandıran Toksöz B. Karasu’ya göre “İnsanlar hayata dair en temel şeyleri, yani bütünün parçası olduğumuzu, ebedi varoluşun zerreleri olduğumuzu, genellikle hayatlarını kaybetmek üzere olduklarız aman öğrenirler. Hastalıklarımız kendimize çekidüzen vermek ihtiyacımıza işaret eder ve bize hayatlarımızı yeniden biçimlendirme fırsatı tanır. Hastalık, başımıza geldiği zaman bizi hayattaki ve dünyadaki her şeye karşı keskin bir kutsallık hissi ile doldurur. Hastalıklar bizi hem bedenlerimizin hem de zihinlerimizin bilincine varmaya yaklaştırır. Bedendeki anatomik ve fizyolojik ilişkilerin karmaşıklığı ve iç içeliğini vücudun biyokimyasal sinerjisini ve sinir hücreleri arasında uyarıları taşıyan kimyasal aracıların o enfes orkestrasyonunu –sağlıklıyken- tam anlamıyla takdir etmeyiz, taa ki bir yerlerde bir şeyler aksayana dek. Tek bir bulut bile, güneşi karartabilir. Sağlığın o narin fiziksel dengesindeki bozulma, mide asidinin artışı kadar önemsiz ya da habis bir tümör kadar ciddi olabilir. Psikolojik etkilerinse uyuma zorluğundan düşünme bozukluklarına ya da şiddetli depresyona kadar pek çok çeşidi vardır. Fiziksel ve psikolojik sağlamlığımızı sorgusuzca varsayarız, çünkü SAĞLIK HİÇBİR ZAMAN HİSSEDİLMEZ.”

Haberin Devamı

ELİMİZDEKİNİN DEĞERİNİ BİLMİYORUZ

Haberin Devamı

Aklımızın sağlıklı durumumuza kayıtsız kaldığını ve sağlamlık halinin çoğu zaman farkına bile varmadığını vurgulayan Dr. Karasu şunların üzerinde de ısrarla duruyor: “Tuhaftır ki çoğu insan dış görünümüne büyük özen gösterdiği halde vücudundaki iç organlarla ilgilenmez ama vücudun bir kısmı sorun çıkarmaya başladığında yoğun bir takıntı başlar ve kişi hastalanan kısma, başka her şeyi dışlayan bir dikkatle odaklanıp derdine şifa bulmaya çalışır. Hastalık durdurulabilir bir hastalıksa vücut normale döner dönmez –çekilenler/yaşananlar- unutulur, kişi bu iç mekanizmaya karşı yeniden kayıtsızlaşıp sanki o mekanizma kendisine ait değilmiş gibi davranmaya başlar. Vücut fonksiyonlarına yabancı olmayan bazı hekimler bile –kendileri de- zatürree geçirdikten sonra ciğerlerini, kalp krizini atlattıktan sonra kalplerini düşünmeye 1-2 saniyelerini bile ayırmazlar ve eski yeme alışkanlıklarına geri dönebilir, egzersizi ihmal edebilir ve hatta sigara içebilirler.”

Haberin Devamı

Deneyimli hekimler pek güzel bilirler ki “Akıl –maalesef-, sağlıklı bedeni idrak etmez, bedenin sağlıklı işleyişine kayıtsız kalır”. Kültürümüzdeki “Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür” deyimi burada da geçerliliğini sürdürür! Keşke böyle olmasaydı. Keşke sağlığın değerinin her zaman, her yerde, her koşulda farkında olabilseydik... (*) Huzurlu Yaşama Sanatı/Toksöz. B. Karasu/ Boyner Yayınları

Not: “Böyle olmasaydı ne olurdu?” sorusunun yanıtını merak ediyorsanız Toksöz Hoca’nın düşüncelerini içeren yukarıdaki “akıl sağlıklı bedeni idrak edebilseydi” başlıklı notu dikkatle okumanızı öneririm.

YENİ YILA SAĞLAM KAFAYLA GİRMENİN 10 YOLU

Saatte yarım duble hız iyidir

Haberin Devamı

1 Bol bol su için! Alkolün ve zengin yılbaşı sofralarının yaratacağı “dehidratasyon”dan (sıvı eksikliği) korunmanın ilk koşulu 31 Aralık sabahından itibaren gün boyu bol su, bitki çayı, yeşil çay, meyve suyu vb. tüketmektir.
2 Aç karına asla! Sağlığa, mutluluğa kadeh kaldırmaya başlamadan mutlaka bir şeyler yiyin. Boş mideye içilen içkinin yaratacağı sorunlarla boğuşarak gecenin tadını kaçırmayın.
3 İlaç kullanıyorsanız alkol ile etkileşiminden haberdar olun! Bazı ilaçlar, örneğin antibiyotikler, anksiyolitikler, sedatifler, antidepressanlar alkolden etkilenir. Bu ilaçları yazan doktorunuza danışın.
4 Karıştırmayın! Akşama başlarken tercih ettiğiniz içki gecenin devamında da kadehinizdeki içki olsun. Aralarda su, meyve suyu gibi sıvılarla mola alın ama farklı içki türlerini denemeyin.
5 Sayın! Tütün de alkol gibi “asetaldehid” tetikleyicisidir. Uzun ve eğlenceli gecelerde içilen sigara sayısı da artar. Nasıl kadehlerimizi hızla değil ama zevkle kaldırıyorsak sigarayı da arada bir “tellendirmek” daha az zararlıdır!
6 Tadını çıkarın! Alkolün vücuttan atılımı saatte 0.1–0.15 g/L’dir; karaciğer, böbrek ve diğer sistemler, bir dubleyi bir buçuk saatte süzer. Erkekler için 2 saatte 5, kadınlar için 4 içki “hızlı” bir kutlamadır ve sonuç “geceyi erken bitirmek” olabilir. Saatte yarım duble hızla gitmek kazaları (!) önleyebilir.
7 Arabanızı almayın! Kutlamalar sırasında kendinizi kısıtlanmış hissetmeyin. Başkalarının yaşamını da kendi yaşamınızı da riske atmayın. Alkollü araç kullanmayın!
8 Yatmadan önce... Son kadeh ile uyku saatinizin arasında bir saat fark olsun. Bu sürede su, bitki çayı gibi sıvılar alabilirsiniz.
9 Alkolsüz de olur! Yeni yıl coşkusu için alkollü içecekler zaruri değil! Coşkuyu yüreğinizde ve birlikte olduklarınızda aramayı ve bu yıla alkolsüz başlamayı da denemeniz mümkün.
10 Dua edin, dilek tutun! Yeni yılın ilk uykusunu çekmeden önce ya da ilk sabahına uyanır uyanmaz “sağlık, huzur, iyiliklere ilişkin dileklerde bulunmayı” ihmal etmeyin.

Yazarın Tüm Yazıları