Aşırı kilolu olmak mutsuzluk, hayal kırıklığı hatta depresyona yol açabiliyor.
Kilo fazlalığı, bilhassa şişmanlık düzeyine vardığında ruh sağlığını ciddi ölçüde etkiliyor. Özellikle depresyon, fazla kilolularda beklenenden daha sık görülüyor. Fazla kilolu olmanın mı depresyonu tetiklediği, depresyonda olmanın mı yeme bozukluğu ve aşırı gıda tüketimine yol açtığı ise her zaman tam olarak anlaşılamıyor. Kilolu veya şişman kişilerin daha kolay depresyona girmesinin nedenleri olarak onlara karşı olumsuz yaklaşımlar gösterilmesi, sözlü veya yazılı olarak hoş olmayan tiplemelerin yapılması, iş güvencesi ile ilgili endişeler gösteriliyor. Ayrıca, okullarda karşılaşılan sorunlar, kişinin kendisinde oluşan olumsuz bedensel imgelemeler ve sık sık yapılan yanlış diyetlerin getirdiği ruhsal çöküntüler de önemli bulunuyor.
MAHALLE BASKISINA DİKKAT
Özellikle kadınlar birkaç kilo bile fazla kiloları varsa hemen üzülüp bunalmaya, mutsuz olmaya daha yatkınlar. Fazla kilolu veya şişman kadınlar kiloları arttıkça çekiciliklerinin azaldığını, erkekler tarafından pek arzulanmayan, güzel ve hoş bulunmayan, iş ve arkadaş çevrelerinde dışlanan, başarısız biri olarak görüldükleri düşüncesine kapılıyor. Kilolu insanlar üzerinde yayın yoluyla (televizyon, gazete ve dergiler) oluşturulan "mahalle baskısı" da önemli bir faktör olarak ortaya çıkıyor. Kilolu olmak şu veya bu şekilde hoş görülmüyor. Kiloları sık sık yüzlerine vuruluyor. Herhangi bir toplulukta ilk konu "fazla kilolar" olunca, kilolu olmak sürekli bir sorunmuş gibi kabul edilince, baskı da başlıyor. Fazla kilolular, hak etmedikleri bazı önyargılarla da karşılaşabiliyor. Bazıları, bu insanları tembel ve beceriksiz kişiler olarak görme eğilimi içine girebiliyor. Özellikle kilo sorunu olan çocuklar okul ve oyun alanlarında dışlanma ve alay edilme tehlikesi ile çok sık karşılaşıyor.
Psychology Today’de yayınlanan bir çalışma, her dört kadından ve beş erkekten birinin daha zayıf ve ince bir vücuda sahip olabilme karşılığında, yaşam sürelerinden 3 yılını vermeye hazır olduklarını göstermiştir. Bu dikkati çeken bir işaret, bir uyarıdır!
BAZEN, DİYET KELİMESİ BİLE MUTSUZ EDİYOR
Diyet yapmak, belirli bir listeye ve yeme planına bağlanmak da ruhsal durumu olumsuz yönde etkiliyor. Bizim gözlemlerimiz de bunu doğruluyor. Kilolu hastaları depresyona yönelten şeylerin başında kilo sorunundan çok yanlış yapılan diyetler, boşa giden gayretler olduğu anlaşılıyor. Ayrıca, güvenilir bilimsel çalışmalar düşük veya çok düşük kalorili diyetlerin de depresyona girmeyi kolaylaştırdığını gösteriyor. Diyete bağlı ruhsal çöküntünün nedeninin altında, diyetlerin yarattığı yoksunluk duygusu, diyetin getirdiği sosyal ilişki kısıtlamaları, sosyal etkinliklere katılamamalar, verilen diyete bağlı kalamama korkuları ve verilen kiloları geri alma endişesi yatıyor.
FAZLA KİLOLU MU ŞİŞMAN MISINIZ
Anlatmak istediğimiz şey şu: Fazla kilolu olmak -bazılarında gereksiz yere- ruhsal sıkıntılara, gerginlik ve streslere, hatta depresyona neden olabiliyor. Herkesin ince, dal gibi olması, bir kas yumağı gibi dolaşması ya da manken, artist-aktris ölçülerini koruması gerekmiyor! Eğer şişman biri değilseniz fazla kilolu biri olmayı takıntı haline getirmeyin. Kilo verme çabasının bazen kendisi bile ruhsal sağlık için bir tehdit haline gelebiliyor. Özellikle motivasyonun dikkate alınmadığı, psikolojik desteğin yeteri kadar sağlanmadığı, diyetin adeta bir tehdit gibi kullanıldığı, katı kısıtlamaların ön planda olduğu yanlış diyetlerde bu tehlike daha sık görülüyor.
BİZİM ÖNERİMİZ
Eğer vereceğiniz kilolar 2-3 kilonun üzerindeyse bir diyet programına başlamadan önce dikkatlice düşünün. Tam olarak hazır mısınız? Sizi fazla kilolu yapan nedenler doğru olarak belirlenip tanımlandı mı? Sadece diyet mi yapacaksınız, yoksa yaşam tarzınızı değiştirmeniz de sağlanacak mı? Önerilen program sizi bir taraftan zayıflatırken diğer taraftan sağlığınızdaki değişimleri tıbbi olarak izleyebilecek mi? Program size kalıcı davranış değişiklikleri öneriyor mu? Ne fazla kilolarınızı gereğinden çok sorun yapın ne de kilo fazlalığından kurtulayım derken ruhsal ağırlıkların altında ezilmek, depresyona ve başka sağlık sorunlarına yakalanmak gibi yanlışlara kapılın. Vücudunuzla barışık kalmaya, ruh ve beden ilişkinizi bozmamaya çalışın.
Diyetisyenlerin top 10 listesi (2)
2) Tatlandırıcılı içecek tüketiminizi sınırlandırın. Diyet esnasında su kadar serbest tüketilen başka bir içecek de tatlandırıcılı içeceklerdir (kolalı içecekler, tatlandırıcılı soda, şekersiz meyve suları). Ancak bu içeceklerin tüketimi günlük su içiminizi azaltan önemli bir etkendir. Sağlıklı bir beslenme planında günde 8-10 bardak su içiminin yanı sıra 7-8 bardak kadar diğer sıvı içeceklerden tüketmek gerekir. Su dışındaki diğer sıvı kaynaklarını yeşil çay, papatya, rezene gibi bitki çaylarından almanız tatlandırıcılı içecek tüketiminizi azaltmaya yardımcı olacaktır.
3) Diyet yaparken haftada bir gün serbest öğün. Özellikle hafta sonu aile ile geçirilen bir akşam yemeği ve dışarıda bir alternatifi sebzesi bol ince hamurlu küçük boy bir pizza ile geçirmek ertesi gün planlarınıza mutlaka yürüyüş ilave etmek diyet esnasında kazanılacak bir alışkanlık olabilir. Serbest öğün de önemli olan listenizde hiç yer almayan (hamur tatlıları, börekler, kekler) besinlerden uzak durmanızdır.
4) Posa alımınızı artıran yulaflı kahvaltılık gevreklerini haftada 1-2 gün alternatif olarak kullanın. Beslenme planınızda özellikle rutinleşmiş kahvaltı içeriği zaman zaman kahvaltıları atlamaya başlamanıza neden olabilir. Hem posa alımınızı artıracak hem de farklı bir alternatif olacak süt veya yoğurt ile hazırlanmış yulaflı kahvaltılık gevreklerine diyetinizde yer verin.
(Devam edecek...)
Ig A yetmezliği olanlar daha sık hastalanıyor
Immünglobülin A (Ig A), bağışık sistemi bünyesinde yer alan özel bir proteindir. Kanda Ig A düzeyinin yetersizliği nedeniyle ortaya çıkan bağışıklık sorunları en sık rastlanan bağışıklık sistemi hastalıkları arasında yer alır. Çeşitli kaynaklarda bu oran 330.600 kişide bir olarak yer almaktadır. Ülkemizde görülme sıklığının yaklaşık 200 kişide bir olduğu belirtilmektedir.
Ig A yetersizliğinin nedeni tam olarak açıklığa kavuşturulamamıştır. Bazı olgularda kalıtımsal olduğu düşünülmektedir. Özellikle Avrupalılarda rastlanan yetmezlik, genetik mirasın bir parçası olarak değerlendirilebilir. Birçok Ig A yetmezliği tablosu, Lupus ya da romatoid artrit gibi "otoimmün" (vücudun kendi hücrelerini yabancı ve hastalık yapma potansiyeli olan "antijen" olarak kabul etmesi) hastalıklarla birlikte görülebilir.
Özgün bir tedaviyöntemi yoktur
Ig A yetmezliği olanlar, solunum ve sindirim sistemi hastalıkları açısından yüksek risk taşırlar. Bu soruna sahip kişiler, Ig A yetmezliği olmayanlara göre daha fazla sayıda belirti ve bulguyu, daha uzun süreler yaşayıp daha ağır bir hastalık tablosu çizerler. Sinüsleri, akciğerleri tutan enfeksiyonlar, astım, allerjik rinit, egzama gibi hastalıklar Ig A eksikliği olanlarda sık görülür.
Ig A yetmezliğinin tanısı kan tahlili sonucuna göre kesinlik kazanır. Ig A düzeyinin 5 mg/dl’nin altında olması söz konusudur. Salgısal Ig A azalmıştır. Genellikle diğer immünglobülinler normal düzeydedir ya da artmıştır. Ig A yetmezliğinin özgün bir tedavi yöntemi yoktur. Hekimlerin genel kanısı, Ig A yetmezliği olanların nezle, grip gibi enfeksiyonlara kolayca yakalandıkları ve tıbbi desteğe daha çok gereksinim duydukları ve bu nedenle de koruyucu hekimlik-önleyici tıp yönünden yaklaşılması gereken olgular olduklarıdır.
Portakal yiyor musunuz
Portakal bilinen en güçlü vitamin ve mineral depolarından biridir. Portakalda yalnızca C vitamini olduğu düşünülür ama bu çok değerli meyve folik asit gibi B vitaminlerinden, potasyum gibi minerallerden, ayrıca antioksidan polifenollerden de zengindir. Güçlü bir posa-lif kaynağıdır. Kansere karşı destek verdiği düşünülen "pektin" de portakalda bol miktarda bulunmaktadır. Yalnızca 50-60 kalorilik orta boy bir portakal günlük C vitamini ihtiyacınızın neredeyse dörtte birini karşılamaktadır. Portakalda bulunan pektin isimli lifin kansere karşı koruma sağladığı, ayrıca kolesterolü düşürmeye yardımcı olduğu da bilinmektedir.
Portakalda "hesperidin" gibi folik asit, potasyum gibi başka doğal güçler de bol miktarda bulunmaktadır. Portakalın sağlık yararlarından daha fazla faydalanmak istiyorsanız düzenli olarak taze portakal yemeye çalışın. Mümkünse küçük ve ağır portakalları satın alın. Çünkü kabuklu meyveler ne kadar küçük ve ağırsa o kadar suludur. Portakal bulamadığınız zaman taze sıkılmış portakal suyu veya yüzde 100 portakal suyundan da faydalanabilirsiniz. Portakal suyunu meyveli soğuk içeceklerinize ekleyebilir, yoğurduğunuza portakal parçacıkları karıştırabilirsiniz. Salatalarınıza küçük portakal parçacıkları eklemeniz onların lezzetini farklılaştıracak, keyfini artıracaktır.
Hazır yiyeceklere niçin çok tuz ekleniyor
Bu durumun birçok nedeni var ama en önemli sebebi tuzun besinlerdeki suyu dışarıda tutarak bozulmayı önlemesi, bakterilerin üremeleri için ihtiyaç duydukları nemden mikropları yoksun bırakmasıdır. Tuz, bazı bakterilerin yaşamasını da olanaksız hale getirir. Ayrıca, tuz bir yiyeceği daha lezzetli yapmaktadır. Hafif tuz eklenmiş içecekler, pasta ve keklerin tatları artmakta, kraker, bisküvi, peksimet gibi yiyecekler de kuruluğu azaltmaktadır. Hazır çorbalara eklenen tuz besinin yoğunluğunu sağlamakta, ayrıca bazı yiyecek ve içeceklerde oluşabilen metalik veya kimyasal tatlar tuz ile kapatılmaktadır.
Cildinize kışın da iyi bakmalısınız
Kış cildinizi en az yaz kadar etkiliyor. Çoğumuz soğuk kış aylarının cildimize iyi bakılmadığında en az yaz sıcağı kadar zarar verdiğini bilmeyiz. Dermatologlar, cilt sağlığımıza kışın da gereken özeni göstermemiz konusunda uyarıyorlar. Özellikle, fazla güneş yok diye koruma faktörlü ürünleri bırakmamanızı tavsiye ediyorlar. Bu ürünleri yaz-kış kullanmak gerekiyor. Kışın en karanlık günlerinden bile sokağa çıkarken en az 15 koruma faktörlü bir ürünle cildinizi güneş ışınlarına karşı korumaya almanız öneriliyor. Özellikle kayak merkezlerinde karlı ve güneşli ortamlarda korumanın daha da artırılması gerekiyor.
Cildin kış aylarında karşılaştığı önemli bir problem de kuruluktur. Cilt kışın yaza göre daha fazla kuruyor. Bunun nedeni kapalı ortamların kalorifer, soba veya havalandırıcılarla ısıtılmasıdır. Elektrikli ısıtıcıların cildi kurutucu etkisi daha da yüksek oluyor. Ayrıca dış ortamlardaki rüzgar ve soğuk buharlaşmayı artırarak, damarları büzerek, cildi kurutuyor. Bu nedenle kurumaya karşı cildi nemlendirmek "primrose oil" gibi bitkisel Omega-6 kaynaklarıyla desteklemek tavsiye ediliyor.
Çocuklarınıza şekerli içecekleri sınırlayın
Beslenme uzmanları okul öncesi dönemde meyve suları konsantreleri de dahil olmak üzere her türlü tatlı içecek tüketiminin azaltılmasını öneriyor. Bu önlemin çocuklarda kilo yönetimini kolaylaştıracağını, obezite riskini azaltacağını belirtiyorlar. Meyve suları vitamin içerse de taze meyvelere göre daha az sağlıklı, posa miktarları daha düşük. Amerikan Pediatri Akademisi okul öncesi çocuklarda günlük meyve suyu alınımını 120-180 ml civarında olmasını, günlük meyve suyu alınımının 1 bardak ile sınırlanmasını ve çocukların meyve yemeye yöneltilmesini öneriyor. Özellikle gazlı, tatlı içeceklerin meyve suyu konsantrelerin sağlıklı oldukları düşünülerek çocuklara kısıtlamadan verilmesinin kilo probleminin çözümünü zorlaştıran bir sorun haline gelebileceğini unutmayın.
Yemek yemek istemiyorum
Sürekli diyet yapmaktan bıktım. Artık yemek yemek bile istemiyorum. Ne öneririsiniz?
Herhangi bir zamanda, herhangi bir konuda, hiç yanlış yapmadan ilerlediğiniz oldu mu? Hiç hata yapmadan iyi sonuçlar elde ettiniz mi? Cevaplarınızı duyar gibiyim. Diyet ve yemek konusunda bu kadar kendinize kızmayın. Yemek yemeden asla vazgeçmeyin! İnadına yemekten zevk alın. Her yemekten sonra şükredin. Diyet bile yapsanız ilk önce sevdiğiniz yiyeceklerin listesini oluşturarak yeniden başlayın. Yeniden ama sağlığınızı riske atmadan... Unutmayın etrafınıza bakarken, yemek yerken yakaladığınız her artı sizi mutluluğa götürür. Şükretmek kendinizi huzurlu hissetmenizi sağlar. Kendinize bir daha şans verin! "Diyetten bıktım" demeniz yanlış, size uygun olmayan tedaviler ya da tedavi olarak gördüğünüz yöntemleri denediğinizi gösteriyor. Sadece moda olduğu için ya da başkaları denediği için yanlış yöntemlerle vücudunuzu oyalamayın. Sağlıklı kilo kaybı için mutlaka uzmana danışın. Size yardımcı olan kişilerin obezite konusunda uzman olup olmadıklarını sorgulayın.