Ruh ve beden bütündür

Son beş yılda sağlık alanında önemli değişimler yaşandı. ‘‘Teşhis et-tedavi et’’ cenderesinin içine sıkışıp kalan ‘‘Batı tipi tıp yaklaşımı’’ oldukça değişti.

Tıp, şimdi yeniden binlerce yıl önceki özüne, Doğu tıbbını keşfetme ve modern tıp ile geleneksel tıbbı aynı çatının altına alma yolculuğunda. Hastalıklara tanı koymak ve tedavi etmek kadar sağlığı koruyup güçlendirmenin de önemli olduğu yeniden anlaşıldı.

KORUYUCU ve önleyici tıbbın önemi, günümüzde yeniden fark edildi. Bu yeni (aslında çok çok eski) yaklaşım ‘‘Sağlık hazinesini koru, çoğalt, güçlendir, hastalıklara erken teşhis koy-tedavi et’’ şeklinde özetlenebilir. Sağlığı korumanın kolay, ucuz ve daha akılcı olduğunda şimdi tam bir fikir birliği mevcut. Bu değişimin pek çok sebebi var. İşte bunlardan bazıları...

AYRILMAZ BÜTÜNLÜK

Beden ve ruh işbirliğinin önemi yeniden anlaşıldı: Önce sistemleri, sonra organları ve hızını alamayıp organların fonksiyonlarını dikkate alarak her iki-üç yılda bir alt gruplara ayrılan tıp bilimi, insanın bedensel ve ruhsal bir bütün olduğunu fark etti. Ruh ve bedenden oluşmuş bu mükemmel ve ayrılmaz bütünü parçalamak araştırmaları kolaylaştırsa da tanı ve tedavide de başarısızlığa yol açtığı nihayet farkedildi. Yeni yaklaşım teknolojinin sağladığı olağanüstü olanakları daha da iyi kullanmak, ama ‘‘insan’’lara sağlıklarında da ve hastalıklarında da bedensel ve ruhsal yapılarını ayırmadan bir bütün olarak yaklaşmak. İnsana bir bütün olarak ulaşmak. Bu yaklaşımları sürdürüp geliştirebilirsek daha başarılı olacağımız kuşkusuz. Eğer insanları anlamayı ve onlara ulaşmayı sürdürüp becerebilirsek! Onları biraz daha dinleyebilir, hissedebilir, onlara güvenebilirsek. Ve onlara daha yürekten ve daha içten bir yaklaşıma hazır olabilirsek...

OBEZİTE TEHLİKESİ

Obezite-şişmanlık bir salgın gibi yayılıyor: Obezitenin en az sigara kadar öldürücü bir sağlık sorunu olduğu geç de olsa fark edildi. Obezitenin sadece kozmetik bir problem olmadığı, kalp-damar hastalıklarında, kalp krizleri, beyin krizleri ve romatizmal hastalıklarda, bazı kanserlerde hazırlayıcı bir etken olduğu şimdi daha iyi biliniyor. Sadece yeterli ve dengeli beslenerek, tembelliği bırakıp hareket ederek obezite ve şişmanlıkla ilişkili pek çok hastalığı önlemek daha kolay ve daha akılcı değil mi?

TANSİYONUN ÖNEMİ

Kan basıncı sınır değerleri düşürüldü: Hipertansiyonun, kalp ve damar sağlığı için ne kadar önemli bir tehdit olduğunu artık biliniyor. Bellek bozukluğu (bunama-demans) ve Alzheimer'den korunmada da önemli bir etken olduğunun anlaşılması ve düşük kan basıncı değerlerinde damar sertliği sorununun çok seyrekleştiğinin belirlenmesi ise yeni bir uyarı oldu. Bu bilgiler önce kan basıncı yüksekliğini önleyici ve tedavi edici mücadelenin yoğunluğunu arttırdı. Sonra da kan basıncının üst değerlerinin 135/85 mmHg'ya düşürülmesini sağladı.

Tuzu az, potasyumu, magnezyumu, kalsiyumu ve posası fazla sebze ve meyveye dayalı bir beslenmenin, kilo kontrolü, daha az stres düzeyi, daha fazla bedensel aktivite ve kaliteli uykunun hipertansiyona karşı koruyucu rolü şimdi daha çok önemseniyor. İnsanlar sağlık hazinelerini hipertansiyon tehlikesinden korumanın farkına vardı.

UZUN GENÇLİK DÖNEMİ

Yaşlanmak gençleşmek haline geldi: Yaşlı insanlar da en az gençler kadar iyi görünmek, iyi görmek, hatırlamak ve duymak isteğindeler. Yaşlanınca da yeterince düşünmek, cinsel tatmin ve bedensel güçlerini sürdürebilmek konusunda ısrarlılar. Yaşlandıkça hastalanmayı değil, güçlenmeyi; ihtiyarlamayı değil, bilgeleşmeyi talep ediyorlar. Özellikle kadınlar ve eskisinden daha sık olarak da erkekler görünümleri ile daha çok ilgililer.

Estetik tıp ve plastik cerrahiyi daha yakından takip ediyorlar. Güzelleşme ve kendilerini iyi değil ‘‘daha da iyi’’ hissetme konusunda çekincelerini oldukça azalttılar. İyi değil, ‘‘iyiden de iyi olmak’’ istiyorlar. Haksız olduklarını hiç düşünmedim. Sevindirici ve keyif verici bir değişim bu. Ağız yolu ile kullanılan cilt koruyucu ve güzelleştirici ürünlerin (Nütrikozmatikler) neden çok fazla kullanılmaya başlandığının, yaşlanmayı yavaşlatan cilt ürünlerinin (Anti-age kozmetik ürünler) hem kadınlar hem de erkekler tarafından çok arandığının cevabını da bu değişimde aramalısınız.

Önce egzersiz gelir

Hormon yerine koyma tedavisinin taraftarları azaldı: Son beş yılda yapılan çok sayıda çalışma östrojen ve projestin desteklerinin yararlarını kuşkulu, zararları ve yan etkilerini yan etkilerini ise belirgin hale getirdi. Şimdi daha çok doktor ve menopoz kadını hormon destek tedavisini riskli buluyor. Daha az sayıda menapoz dönemi kadını hormon desteği talep ediyor. Doğal desteklere daha çok talep var.

Sadece düşük karbonhidratlı diyetler yetmiyor. Egzersiz önemi ön plana çıktı: Yüksek protein içerikli Dr. Atkins diyetinin protein ve doymuş yağ içeriğinin biraz azaltılıp, karbonhidrat sınırlanması kontrol altına alınarak uygulanması yaygınlaşacak ve daha yararlı olacak gibi görünüyor. Hepimiz egzersizin, günlük aktivitenin önemini yeniden keşfettik. Sadece kilo kontrolü için değil, formda ve kaliteli yaşamak için şimdi daha çok egzersiz yapma arzusu var.

GENETİK KADER DEĞİL

Genetik alanında olağanüstü başarılara imza atıldı: İleri yaşlarda ortaya çıkan bazı sorunların teşhis ve tedavisinde genetik biliminden daha da fazla yararlanma konusunda önemli adımlar atıldı. Genetik mirasın bir kader olmadığı anlaşıldı. Daha iyi beslenerek doğru yaşam biçimi alışkanlıkları edinerek bu mirasın olumlu yönde değiştirilebileceği, genetik risklerin azaltılabileceği ortaya kondu. Biyolojik potansiyelin iyi kullanılması halinde de genetik risklerin önemli ölçüde azaltılabileceğinden şimdi hiçbirimiz kuşku duymuyoruz. Genom projesi bir umut projesi gibi görünüyor. Tıp, genetik biliminin koruyucu gücünden çok şey bekliyor.

METABOLİK SENDROM

Metabolik sendrom çok önemli bir tıbbi gündem maddesi haline geldi: ‘‘Batı tipi beslenme’’ olarak isimlendirdiğimiz yüksek kalorili, doymuş yağ miktarı fazla, hayvansal proteinlerden zengin, fast-food besinlere fazlaca ağırlık veren bir beslenme tarzı ve ‘‘Batı tipi-sedanter yaşam’’ın hediyesi fiziksel aktivite azlığı ile hareketsiz ve tembel bir hayatın kesişme noktası, sadece kilo fazlalığı ve obezite sorunu değildir. Bu iki yanlış obezite sorunu yanında genetik bir temeli de olan ‘‘metabolik sendrom bombasını’’ da patlattı. Metabolik sendromun sadece yetişkinler arasında değil, çocuklar ve gençler arasında da hızla yayıldığının farkına geç de olsa varıldı. Şimdi pek çok laboratuvar ve klinik bu sendromun önlenmesi ile en az erken tanı ve tedavisi kadar meşgul.

Yeni bir milenyumu yaşıyoruz. Değişim bu nedenle de gerekli ve kaçınılmaz. İyiye ve güzele doğru olan her değişimin bizi kaliteli ve formda bir hayata daha çok yaklaştıracağından hiç kuşku duymayın. Değişimleri daha çok hissetmek ve onlardan daha çok keyif almak istiyorsanız size küçücük bir önerim var: Geçmişinizle bağlarınızı güçlendirin, gelenek ve göreneklerinizden korkmayın. Bayramlar bunun için en güzel fırsatlardır. Mutlu ve sağlıklı nice bayramlara...

Neden hálá fazla tuz

Bir zamanlar tuz, besinlerin bozulmasını önlemede kullanılan elde olan tek yöntemdi. Ancak bugün besin işleyicilerinin yeni pek çok yöntemi bulunmaktadır. Peki o zaman üreticiler işlenmiş besinlere neden hálá tuz ekliyorlar? İşte bazı nedenler:

Tuz, besinleri daha lezzetli yapar.

Çorba gibi bazı tuzlu yiyecekleri daha koyu ve kıvamlı hale getirir.

İçecekler, kurabiyeler ve keklerdeki tatlılığı arttırır.

İçeceklerde oluşan metalik ya da kimyasal tadın algılanmasını engeller.

Krakerlerdeki kuruluğu azaltır.

Daha formda ve daha sağlıklı bir hayat için azaltıp vazgeçmeniz gereken şeylerden biri de tuzdur. Beslenmenizde daha az tuz tüketmeye çalışın. Diyetinizde tuzu azaltmanın yolları:

Patates cipsi, donmuş hazır yiyecek ve salam, sosis gibi işlenmiş olan besinleri daha az tüketin.

Az sodyumlu ya da sodyumu azaltılmış olan işlenmiş besinleri seçin.

Besinlerinize tuz eklemeyin. Onun yerine baharatlar ve bitkileri kullanın.

Taze, meyve, sebze, yağsız et, kümes hayvanları, balık ve işlenmemiş tahıllar gibi besinleri daha fazla kullanın.
Yazarın Tüm Yazıları