Paylaş
TAVSiYE 1 Şükretmeyi bilin
ŞÜKRETME konusunda muhakkak ki çok şey yazılmıştır ama ben en çok Dr. Toksöz B. Karasu hocanınkileri beğenirim: “Akıl, sağlıklı bedeni idrak etmeye ve onun normal işleyişine kayıtsız kalır. Böyle olmasaydı sonbaharda altın sarısı yaprakları, yazın masmavi gökyüzünü, kışın sakin sakin düşen kar tanelerini ve ilkbaharda aniden açıveren cançiçeklerini görebildiğimiz için her halimizle şükrederdik.
Kuşların cıvıltılarını, çocukların şen kahkahalarını, sevgilinin fısıltılarını ya da Beethoven’in ‘King Stephan’ uvertürünü işittiğimiz zaman derin bir minnettarlık duyardık. Yürüyebilmemize, koşabilmemize, yıkanabilmemize, bir kutuyu alıp açabilmemize, yazabilmemize, yemek hazırlayabilmemize hatta sırf yataktan kalkabilmemize bile hayran olurduk.” Şükretmek huzura ulaşmanın önemli anahtarlarından biridir. “Yetinmek”le “şükretmek” aynı şeyler midir bilemiyorum ama ben ikisini aynı başlığın altına koymanızı öneririm.
TAVSiYE 2 DOSTLUĞA ÖNEM VERİN
PAZARTESİ tavsiyelerinin ikincisi “güçlü sosyal bağlantılar kurmanız, dostluklarınızı güçlendirmeniz”dir. Şunu belirtmek isterim, dostluk konusunda erkekler kadınlardan daha çok sıkıntıdalar. Uzmanlara göre, kadınların dostlukları daha güçlü, köklü ve samimi oluyor. Erkeklerin bu konudaki sıkıntıları içinse şunları yazmış Dr. Toksöz B. Karasu: “Yaşlı erkeklerin kadınlara oranla daha ihtiyar, daha yalnız ve daha çaresiz oldukları gözlemlenir. Erkeklerin peşinde oldukları en önemli şey, yani iktidar (ve iktidarın getirdiği özgüven) -yaşları ilerledikçe- parmaklarının arasından kayıp gider. Kadınlarsa kayıplara göğüs germelerine yardımcı olan kalıcı kişisel bağlantılar geliştirir”.
İşte bu “kalıcı kişisel bağlantılar geliştirme” meselesi huzurlu bir hayat için çok ama çok önemlidir. Çünkü, kalıcı kişisel bağlantılar her şeyden önce mutlu bir evlilikle, huzurlu bir yuvayla, aileyle ve ille de güçlü dostluk ilişkileriyle sağlanabiliyorlar.
Psikolojik bir yuva
Karasu hoca devam ediyor: “Yaygın inancın tersine dostların ilişkilerini sürdürmek için düzenli görüşmeleri, sık sık telefon etmeleri, uzun mektuplar ya da e-postalar yazmaları gerekmez. Bir kez kurulmaya görsün, dostluk kişi için benliğin parçası haline gelir, özümsenmiş bir bağlılığa dönüşür ki gerçek dost hiç görüşmedikleri aylar, hatta yıllar sonrasında ilişkilerine kaldıkları yerden devam edebilirler, sanki hiç ayrılmamışlarcasına kucaklaşabilirler” demiş ve eklemiş “Dostluk, alternatif psikolojik yuvamızdır. Dostluk seçmeli bir gereksinim değildir; kişisel gelişimin gereğidir”.
TAVSiYE 3 Hastalanınca HAYATA küsmeyin
PAZARTESİ tavsiyelerinin üçüncü maddesinde “hastalık” konusu var. Bildiğim kadarıyla, hiçbir toplum ve inanç sistemi hasta olmaya bizim kadar pozitif ve kaderci yaklaşmaz. “Hastalık sağlığın zekâtıdır” cümlesinin başka hiçbir dilde var olduğunu zannetmiyorum. Bizim inancımız hastalıklar, “hayatın verdiği dersler değil kazandırdığı güçler”dir. Dr. Toksöz B. Karasu’ya göre, “Bir hastalıkla savaşmak, hastalanan kişiye daha evvel hiç tanımadığı bir güç verir ve çoğunlukla onu öyle kökten değiştirir ki, sevdikleri kendilerine ‘bu benim tanıdığım kişi mi?’ diye soracak kadar şaşırırlar”.
Davetiye çıkarmayın
Hastalıklar birer ceza ve ders değildir. Bana göre çoğu hastalık, bilerek ya da bilmeyerek ama bir şekilde davet edilmektedir. Kötü beslenmek, tembellikle ısrar, aşırı stres, uykusuzluk, yeteri kadar dinlenip eğlenmemek, beden ve ruh bakımını, sağlık kontrollerini ihmal etmek, hastalıklar için “kırmızı mumlu davetiyeler”dir. Karasu hoca diyor ki: “Hastalıklarımızda tanrı bize geri döner, hastalıklar bizi hem bedenlerimizin, hem ruhlarımızın bilincine varmaya yaklaştırır”.
TAVSiYE 4 BU Zarafeti örnek alın
PAZARTESİ tavsiyelerinin sonuncusu ise iyi ve güzel yaşlanmayla ilgili. İyi yaşlanma üzerine pek çok şey söylendi ama Dr. Karasu’nun yaklaşımı bence en mükemmellerinden biri: “Kişi güzellikle yaşlanmazsa, utançla yaşlanır. Yaşlanmayı kabul, beraberinde olgun bir hüzün ve hafif bir kaygı getirerek o zamana dek gerçekleşmiş olan kayıplara geçerlilik kazandırır. Yaşlanmayı inkârsa, beraberinde çiğ bir bunalım ve ağır bir kaygı getirerek kişinin benliğini geçersizleştirir. Kişinin yaşlanma konusunda seçim şansı yoktur, ama yaşlandığı için çile mi çekeceğine yoksa bu durumun avantajlarından mı faydalanacağına karar vermek kendisine kalmıştır.”
Vicdanınızı büyütün
Kısa bir süre önce kaybettiğimiz rahmetli Neslişah Sultan’ın seksenli yaşlarda çekilen hoş bir fotoğrafını anımsıyorum. Neslişah Sultan’ın fotoğraftaki o zarif, asil ve bilge duruşunun sırrı da bence yine Toksöz hocanın yukarıdaki yaklaşımında: “Çile, kendi ilahi değerinde saklıdır!” Eğer iyi yaşamak istiyorsanız cüzdanlarınızı değil, vicdanlarınızı büyütmeye, daha güçlü dostluklar kurmaya, şükretmenin gücünden daha çok faydalanmaya çalışın. Hastalıklarınızla kavga etmeyin ve sağlığınızın kıymetini iyi bilin.
(*) Huzurlu Yaşamı Sanatı/ Dr. Toksöz B. Karasu/ Boyner Yayınları/İstanbul
Paylaş