Paylaş
Pandemi günlerinde yeniden hatırlanan o atasözlerinden biri de “Bir musibet bin nasihatten iyidir” tavsiyesi oldu.
COVID-19 pandemisi bize hayatın pek çok alanında unuttuğumuz ya da ıskaladığımız vazgeçilmezleri yeniden hatırlattı.
Tabii ki bu pandemiden çıkarmamız gereken pek çok ders var. Bana sorarsanız alacağımız ilk
5 ders de şunlar olmalı...
PANDEMİ DERSİ 1: BİLİME MUHTACIZ
BU salgın bize bilime yaslanmadan hiçbir sorunu çözmenin mümkün olmayacağını net ve açık olarak gösterdi. “Sağlıkta çözümler, şarlatanlara, ot çöp tüccarlarına, çakma uzmanlara bırakılamaz” dedi.
Ayrıca şunu da ekledi: “Bilimi arkana veya yanına da almayacak, önüne koyacak, o ne emrediyorsa onu yapacaksın! Bilim insanlarının tavsiyelerini harfiyen uygulayacaksın”.
Biz de öyle yaptık. Öyle yapmaya da mecburduk. Salgının kökünü kurutmak için yeni ilaçlar, antikor ve aşılar bulmak zorundaydık ve onları bize sadece ve sadece bilim dünyası ve onun yetiştirdiği bilim insanları temin edebilirdi.
PANDEMİ DERSİ 2: SAĞLIĞA VE SAĞLIKÇILARA MUHTACIZ
KONU ‘düşmandan korunmak’ olduğunda meselenin sadece iç ve dış güvenlik tedbir ve güçleriyle çözülemeyeceğinin anlaşılması da çıkardığımız önemli bir ders oldu.
Sağlık sisteminin en az savunma sistemi kadar mühim, sağlıkçıların en az savaşçılar kadar değerli ve kahraman, sağlık organizasyonunun en az savunma organizasyonu kadar mühim birer faktör olduklarını pandemi sayesinde bir kez daha anladık.
PANDEMİ DERSİ 3: SOSYAL DEVLETE MUHTACIZ
BU salgında fark ettik ki devletlerin gücü sadece ekonomik güçle orantılı değil, yalnızca silahlı güçle de bağlantılı değil. Nüfus veya
toprak büyüklüğünüz de sizi güçlü devlet yapmaya yetmiyor.
Devletler ‘sosyal devlet’ olma kabiliyetleri varsa büyüyor. Sağlıkta ve sosyal yapıda organizasyonu mükemmel devletler pandemilerde daha kolay ayakta kalma şansı buluyor.
PANDEMİ DERSİ 4: DOĞAYA MUHTACIZ
YİNE bu salgın sayesinde fark ettik ki doğayı fena halde hırpalamışız. Ona ciddi ölçüde saygısız davranmışız. Doğaya yönelttiğimiz bu agresif işgal, doğal yaşamda yaptığımız sınırsız tahribat eğer durmazsa, sonlandırılmazsa bize yarın başka faturalar çıkarabilecektir.
Lütfen şu son 20 yıla dikkatli bir gözle yeniden bakın: Sadece salgınlar söz konusu olduğunda bile MERS, SARS, domuz gribi, COVID-19 derken neler neler yaşadık.
PANDEMİ DERSİ 5: BİRBİRİMİZE MUHTACIZ
ŞU çok açık ve net bir çıkarımdır: Sorun küreselse ülkesel çözümler yetmiyor. Bu nedenle “Her koyun kendi bacağından asılır” gibi yaklaşımlar bizi yolda bırakabiliyor.
Bazen, sadece ülkesel çözümlerle kalmamak, küresel/uluslararası işbirliklerini devreye sokmak da gerekiyor.
BİR BİLGİ: D VİTAMİNİNİZ EKSİKSE İŞİNİZ DAHA ZOR
D vitamini bağışıklık gücünün en önemli askerlerinden biri. Sadece güçlü değil, koordineli, dengeli ve verimli çalışan bir bağışıklık sisteminin de vazgeçilmezi.
Yeni bir çalışma zaten bildiğimiz daha doğrusu tahmin ettiğimiz ‘COVID-19-D vitamini’ ilişkisinin önemini bilimsel olarak da bize yeniden hatırlattı. İngiltere’de yapılan bir araştırmanın neticeleri incelendiğinde görüldü ki D vitamini seviyeleri düşük olanlarda COVID-19’dan ölüm olasılığı artıyor.
Lütfen güneşin bize yeniden gülümsediği bu karantina günlerinde D vitaminini depolamak için güneşlenmeyi unutmayın.
Sadece ayaklarınızın dizden, kollarınızın dirseklerden aşağıda kalan bölümlerini her gün 20-30 dakika güneşle buluşturmanız bile yeterince D vitamini depolamanızı sağlayabiliyor. Yani bu iş bu kadar kolay!
OKUR SORULARI
GÜNEŞ IŞIĞI BİZİ KORUR MU
Korumaz! Ultraviyole ışınlarının koronavirüs yayılmasını az da olsa önleyebilmesi mümkün ama uzun süre güneşlenmek size etkili ve güvenli bir koruma sağlamaz.
Tersine, güneşte uzun süre kalmak bağışıklık sistemini olumsuz etkiler, hastalığa yakalanmayı kolaylaştırır.
Buna karşılık ölçülü ve doğru güneşlenmek D vitamini stoklarınızı güçlendirerek hastalıktan korunmada işinize yarayabilir.
ULTRAVİYOLE LAMBALARI VİRÜSÜ PARÇALAR MI
Uv-C ışınları yayan lambalar açık alanlarda ortamı steril hale getirmek için suyu virüsle bakterilerden arındırmak amacıyla, havuzlarda da suyu mikroplardan temizlemek için kullanılıyor.
Ne var ki bu lambalara kesinlikle çıplak gözle bakılmaması, lambaların altında durulmaması, vücudun herhangi bir bölgesinin bu lambalara doğrudan maruz bırakılmaması lazım. Zira bu yanlışlar muhtemel bir kanseri tetikleyebilecek ölçüde DNA hasarına yol açabiliyor.
Paylaş