Paylaş
Zaten bu nedenle de ABD’de 24 eyalette hastanelerdeki doluluk oranı muazzam artınca tedbirler sıkılaştırıldı. İspanya’da ise salgının başlamasından bu yana hastanelerdeki doluluk oranı en üst seviyeye ulaşınca tedbirler yeniden sıkılaştırıldı. Kısacası ipin ucunu fazlaca gevşetmenin tehlikeli sonuçlara yol açabileceğinin işaretleri net ve açık olarak ortada. Yani iyi yolda ilerlemiş olsa da “TEDBİRLERDEKİ AŞIRI GEVŞETMELER” yeni ve sıkıntılı sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle yönetenlerin işi sıkı tutmaya devam etmesinde -ki öyle yapıyorlar- bizim de sizi bilgilendirmeye devam etmemizde fayda var. Bu nedenle bugün köşemi “SİZDEN GELEN SORULARA” ayırmaya karar verdim. Hazırsanız buyurun...
1) OMİKRON GEÇİREN BİRİNE DE YENİDEN AŞI GEREKLİ Mİ
OMİKRON enfeksiyonu geçiren birine, enfeksiyonun ağırlığı ne olursa olsun PCR testi negatifleştikten 3-4 ay sonra antikor seviyesine bakılmaksızın bir veya iki doz daha aşı yapılmasında fayda var. Daha önceden 2 doz aşısını yaptırmış olan biri, eğer daha sonra Omikron enfeksiyonu geçirecek olursa hatırlatma aşısını yaptırma konusunda acele etmemelidir. Dahası bu kişilerden bazılarının “süper immunite” adı verilen çok güçlü bir bağışıklık seviyesine ulaşabileceklerini ileri sürenler bile var.
2) OMİKRON HASTASI BİRİYLE TEMASLILARIN NİÇİN HEPSİ HASTA OLMUYOR
ÖNCELİKLE şunu iyi bilelim ki herkesin bağışıklık gücü aynı değil. Aynı ev/işyerindekilerin tamamı aşılanmış olsalar bile mevcut bir hastadan virüsü kapıp hastalığa yakalanmalarını belirleyen öncelikli faktör sahip oldukları bağışıklık gücüdür. Diğer taraftan aynı ev/işyerinde yaşasalar da o ortamdaki herkes o hastadan aynı miktarda virüs kapmayabiliyor. Özetle bağışıklığı daha zayıf ve kaptığı virüs miktarı daha yoğun olanlar, hasta birinden hastalığı daha kolay kaparken, tersi durumda olanlar sağlam kalabiliyor.
3) AŞILANINCA DA OMİKRON’A YAKALANABİLİYORSAK NEDEN ‘HATIRLATMA DOZU’ YAPTIRIYORUZ
HATIRLATMA dozu bağışıklık gücümüzün birincil savunucusu olan “ANTİKORLAR”ımızın yani “AKILLI FÜZELER”imizin güç ve kalitelerini arttırıyor. Bedenlerimizi birer “ÜLKE” yani savunulması gereken bir “SAVAŞ ALANI” gibi düşünelim. Omikron virüsünü ise ülkemize saldırabilecek saldırgan füzeler olarak kabul edelim. Antikorlarımız işte tam da bu noktada bizim hava savunma sistemimizin(!) akıllı füzeleri gibi çalışıyor. Virüsü kapsak bile o virüsler daha hücrelerimize temas eder etmez hatta etmeden antikorlar sayesinde etkisiz hale getiriliyor. Dolayısıyla akıllı füzelerimizin sayısı ne kadar fazla, gücü ne kadar yüksek, yetenek ve marifetleri ne kadar fazlaysa virüsün bedenimize girme ihtimali o ölçüde azalıyor. Ayrıca hatırlatma dozu sadece hava savunma sistemimizi de güçlendirmiyor. Şu veya bu nedenle sistemi aşıp bedenimize/hücrelerimize ulaşabilen virüsleri anında yok eden “SAVAŞÇI T HÜCRELERİ”mizin sayısını, gücünü ve yeteneklerini de arttırıyor. İşte bu nedenle 2 doz aşısını yaptıran herkesin bugünlerde hemen ve acilen 3. doz aşısını da yaptırması çok önemli bir nokta.
4) HASTALIK BELİRTİSİ OLMAYANLARA PCR TESTİ YAPILMAMASI DOĞRU BİR KARAR MI
HASTALIK belirtisi göstermeyen aşılanmamış kişilere de tarama amacıyla PCR testi yapılması çoğu ülkede olduğu gibi bizde de ertelendi. Ayrıca aşılarını yaptırmış “temaslı” kişilere de PCR testi zorunluluğu kaldırıldı. Ama kanaatime göre, sadece uçak yolculuklarında değil, her türlü toplu taşıma aracında özellikle şehirler arası otobüs, tren ve benzeri seyahatlerde aşısızlara PCR testi uygulamasının sürdürülmesinde fayda var.
5) ANTİKOR SEVİYESİ İÇİN KRİTİK/GÜVENLİ BİR DEĞER VAR MI
MAALESEF yok. Daha doğrusu hangi antikor seviyesinin bize daha güçlü ve güvenli bir savunma gücü sağlayabileceği konusunda uzmanlar henüz net bir rakam verebilmiş değiller. Ve maalesef bu oldukça önemli bir eksiklik.
6) TEMASLI KARANTİNASI VE FİLYASYON UYGULAMASININ KALDIRILMASI DOĞRU OLDU MU
AŞILARINI eksiksiz yaptırmış birinin temaslı karantinasından muaf tutulması kabul edilebilir bir karar. Temaslılar için filyasyon taramalarının yapılması ise vaka yoğunlukları dikkate alındığında neredeyse imkânsız noktaya ulaşmış bir süreç haline geldi, bu nedenle bu kararı da doğru buluyorum.
7) PANDEMİ, ENDEMİYE DÖNÜYOR MU
EĞER şaşırtıcı bir gelişme olmazsa çok değil 3-4 ay sonra “pandemi” yerini “endemi”ye bırakabilir. Yani virüs ve oluşturduğu hastalık yılın belirli dönemlerinde görülen, özellikle kış aylarında ve belirli bölgelerde yoğunlaşan daha masum bulaşıcı bir kış hastalığı haline gelebilir. Zaten çoğu uzman da bu sürecin yavaş yavaş başladığını düşünüyor. Peki, tersi mümkün mü? Virüs yeni bir mutasyonla yeniden ve daha tehlikeli bir virüse de dönüşebilir mi? Bu da mümkün! Ama bu olasılık pek çok uzmana göre oldukça düşük bir ihtimal.
8) SALGIN NE ZAMAN BİTER
GENEL kanaat şu: Salgında yavaş yavaş MUTLU SONA yaklaşma sürecine giriyoruz. Nisan ayı başlarında, bu son dalgada da hızlı bir düşme bekleniyor ve ilkbahar sonu, yaz başına doğru iyice rahatlayabileceğimiz belirtiliyor.
9) AŞILAMA DEVAM EDECEK Mİ
EĞER beklenen güzel gelişmeler olur ve bu virüs de endemik ve evcil bir kış hastalığına dönüşürse tıpkı grip aşısı gibi özellikle riskli grupları için bilhassa kış aylarına girerken bu aşıları da tekrarlamamız gerekebilecek gibi görünüyor.
10) EVDE HIZLI TESTLER İŞE YARIYOR MU
EĞER güvenilir firmalar tarafından üretilmiş ve güvenilir otoriteler tarafından da etkinlikleri onaylanmışsa evde bizzat kendimizin şüpheli durumlarda erken tanı için uygulayabileceğimiz “EV YAPIMI TESTLER”in oldukça güvenli ve işlevsel olduklarını düşünüyorum.
Paylaş