Paylaş
Ayrıca treadmill’de yürüyüş yaparken televizyon izlemek keyif aldığım bir şey. İşte bu akşamüzeri yürüyüşlerim bazen televizyon haberlerine rastlıyor ve ister istemez sağlık haberlerini de izliyorum. İyi ki de izliyorum. Olan bitenden haberim oluyor!
Önceki akşam izlediğim iki haberi sizinle paylaşmak ve sizi uyarmak istiyorum. Çünkü “sağlık haberleri” nedeniyle yaptığınız girişimler sağlığınızı bozabilir.
PALAVRALARA İNANMAYIN
İlk haberde “estetik tıp uzmanı” olduğu belirtilen genç bir hanım doktor oksijenle zayıflamanın nimetlerinden (!) bahsediyordu. Ona göre “5-6 haftalık oksijen tedavisi kürü” ortalama 8-10 kilo yağ kaybı sağlıyor, bir değil, iki değil, neredeyse üç beden küçülmenizi garanti ediyordu. Doktor hanım oksijenin mucizelerinden (!) bahsederken hızını alamıyor, önemli bir bilimsel gerçeğin -böyle bir bilginin bilimle uzaktan yakından ilgisi yok- daha altını çiziyordu: “Oksijen uzun zincirli yağları kısa zincirli yağlara çevirerek onların erimelerini kolaylaştırıyor!” Parayı bastırıp 5-10 seans uygulattınız mı “ister göbeğiniz, kalçanız, isterseniz baldır ve bacaklarınız incecik oluyor!” (Ama doktor hanım bu arada mutlaka diyet yapmanız, tuzu, şekeri, yağı kesinlikle unutmanız ve her gün 1 saat yürümeniz gerektiğinin altını çizmeyi de ihmal etmiyordu. Kısacası kilo verseniz bile bu başarının arkasında palavradan oksijen tedavisinin mi, yoksa düşük kalorili beslenmenin mi olduğu pek belli değildi.)
Doktor hanım bununla da yetinmedi ve “oksijen tedavisiyle” kolajen liflerinin boyunu bile kısalttı! Ona göre oksijen, kolajen liflerinin uzunluğunu azaltıyor. Kısalan kolajen lifleri ciltteki kırışıklıklar ve sarkmaları kökünden sonlandırıyor.
Anlaşılan uzun süredir tedavülde olan (ve bir türlü işe yaramayan) ozonla zayıflama mucizesine (!) şimdi de “oksijenle kilo verme mucizesi” eklenmeye çalışılıyor. Haydi hayırlısı!
BİLGİSİZ KOÇ SAĞLIĞI BOZAR!
Sağlık haberleri hız kesmedi. Ekranda kara gözlükleri, spor giyimi ve kararlı yürüyüşüyle incecik bir hanımefendi arzı endam etti. Hanımefendi “sağlık koçu” olarak görev yapıyormuş. Ben bu “sağlık koçu” deyiminden oldum olası hoşlanmıyorum. Biri bana herhangi “sağlık koçu” olduğunu söyledi mi otomatik olarak araya bir mesafe koyarım. Birkaç yıl önce yaptığımız bir televizyon programının adını “Yaşam Koçu” devam ettirmekte ısrar ettikleri için programı sonlandırmak zorunda kalmıştım. Kara gözlüklü, incecik bedenli, fevkalade fit hanımefendinin marifeti şu:
Sabahleyin sizi o uyandırıyor. Kahvaltınızı o yaptırıyor. Yürüyüşe o çıkarıyor. Öğle yemeğinizi o yediriyor. Egzersiz programınıza o karar veriyor, o devam ettiriyor. Akşam ne yiyeceğinize, kaç saat uyuyacağınıza da o karar veriyor. Çünkü o sizin yaşam koçunuz! Yemenizden, içmenizden, aktivitenizden, uykunuz ve stres yönetiminizden, kısacası her şeyinizden o sorumlu. Yaşam değil, karar koçu gibi bir şey söz konusu. Aspirin gibi! Ağrıya da iyi geliyor, ateşi de düşürüyor ama sıra köklü bir tedaviye gelince pek işe yaramıyor.
Bana göre gazetelere de, televizyonlara da sağlık haberleri konusunda güçlü birer sağlık editörü gerekiyor. Yoksa yanlış haberler nedeniyle sağlık mağduru olan, yani sağlığını zorla bozanların sayısı hızla artacak.
Koçluk konusuna gelince...
Bana sorarsanız kendi koçunuz kendiniz olun. Kendi işinizi kendiniz görün...
Patates kızartması her mutfağın favorisidir ama...
Aslında yalnızca kızartması değil, patatesin her türlüsü mutfakların gözdesidir. Türk mutfağında da patates çok seviliyor. Biz en çok kızartmasını kullanıyoruz gibi görünüyor.
Kızarmış patateste temel sorun kızarma sürecinde emilen yağlar.
Kızartınca patatesin kalorisi birkaç kat artabiliyor. Ayrıca aynı yağda tekrarlanan kızartmalar bazı sağlık sorunlarına da yol açabiliyor. Özellikle yağda biriken tortular tehlikeli olabiliyor. Patatesi çok kızgın yağda kızartmaya, kızartma yağlarını tekrar tekrar kullanmamaya özen gösterin. Eğer daha az yağla kızartmayı düşünüyorsanız mutfak teknolojisi üreten firmaların geliştirdiği bazı özel kızartma cihazlarından da (örneğin Actifry) istifade etmeyi düşünebilirsiniz.
Hipertansiyonunuz varsa
Eğer herhangi bir zamanda sizde kan basıncı yüksekliği belirlenmişse şu noktaları gözden kaçırmamanızda fayda var:
Gerçek bir hipertansiyon hastası mısınız, yoksa doktor, hemşire, hatta tansiyon aletini görünce kan basıncı yükselenlerden misiniz?
Eğer gerçek bir hipertansiyon hastasıysanız tuz tüketiminiz, beslenme seçimleriniz ve kilonuz, bel çevreniz de önemli. Ayrıca ilk fırsatta bir hekim tarafından muayene edilmeniz, hipertansiyonunuzun sebebi bakımından incelenmeniz gerekiyor.
Çünkü bazı hipertansiyonların arkasında böbrek yetmezliği, böbrek üstü bezi hastalığı, böbrek damarlarının darlığı ve başka sağlık sebepleri gizlenebiliyor. Ayrıca hipertansiyonla birlikte olabilecek risk faktörlerinin de araştırılmasında fayda var.
Kolesterol, trigliserid, ürik asit seviyeleriniz, kardiyovasküler risk faktörlerinizin tek tek incelenmesi gerekiyor.
Sperm analizi: Neler önemlidir
Mastürbasyonla elde edilen sperm örneğinde miktar, renk, sıvılaşma süresi gibi değerler yanında erkeğin dölleme yeteneği üç ana faktörden oluşur: Sayı, hareket, yapı.
Sayı: 1 ml.’de 20 milyondan fazla sperm hücresi olmalıdır. Sperm sayısı 12,5-25 milyon arasında olan erkeklerin yüzde 50’si, 12,5 milyon altındakilerin yüzde 25’i çocuk sahibi olabilmektedir. Bununla birlikte, çok düşük sayıda spermi olan erkeklerin de çocuk sahibi olduklarını biliyoruz ancak bu geç veya zor gerçekleşmektedir.
Ejakülasyondaki milyonlarca sperm’den sadece 200 kadarı yumurtaya ulaşabilmektedir ve sadece 1 tanesi yumurtayı döllemektedir.
Hareket: Hedefe varmak için, sperm hareket etmelidir. Vajinaya dökülen spermler rahim içine geçip tüplerden yol alırken kuvvetli kuyruk hareketi yapmalıdırlar.
Yapı: Normal spermin oval bir başı ve uzun bir kuyruğu olmalıdır ki, ileri doğru hareket edebilsin.
Paylaş