Paylaş
İlk alıntımızı da günümüzün en yaygın sorunlarından birine “bel ve göbek genişlemesi, kilo dengesi” problemine çözüm üreten eski bir notumuzdan seçiyoruz. Umarım bu notu okuduktan sonra siz de günlük yürüyüşlerinizin temposunu biraz daha arttırmaya karar vereceksiniz. Artık hepimiz biliyoruz ki yürümenin her türlüsü faydalı. Yavaşı da tempolusu da işe yarıyor. Ama söz konusu “bel inceltmek” veya “göbek eritmek” olduğunda “tempolu yürümeler” daha çok fayda sağlıyor. Bu nedenle eğer “ortopedik sorunu” veya “kalp, tansiyon, şeker” problemi nedeniyle fiziksel kısıtlaması olmayan biriyseniz yürüyüşlerinize “imkân ölçüsünde” tempo kazandırın. “Peki bu işi nasıl başaracağım hocam?” diyorsanız sıradaki kutuda özetlediğim 60 dakikalık örnek planı dikkate alın.
KESİP SAKLAYIN BEL İNCELTEN ÖRNEK BİR YÜRÜYÜŞ PLANI
Eğer aşağıdaki planı haftada 4-5 kez tekrarlayıp günde 2 kez 20 tekrarlı çömelme egzersizi ile birleştirebilirseniz harika bir “GÖBEK ERİTME” stratejisini devreye sokmuş sayılırsınız. İşte o strateji...
- 5 dakika, dakikada 80-90 adım
- 5 dakika, dakikada 90-100 adım
- 20 dakika, dakikada 100-120 adım
- 10 dakika, dakikada 120-140 adım
- 10 dakika, dakikada 100-120 adım
- 5 dakika, dakikada 100 adım
- 5 dakika, dakikada 80 adım
ÖNEMLİ UZAMIŞ DİNLENMELER NEDEN ZARARLI
Daha önce de yazdım; bir sandalye ya da kanepede 20-30 dakikadan fazla oturmak bedeni paslandırıyor, kronik iltihaplanmayı davet ediyor, şekerlenmeyi/glikasyonu tetikliyor. Neticede de sizi daha kötü ve daha hızlı yaşlandırıyor. Nedeni şu: Siz oturma eylemini başlattıktan en geç 20-25 dakika sonra kalça kaslarınızda “insüline direnç” hali başlıyor.
Bu tatsız gelişme ise kanda insülin artışına, şeker-yağ ayarının altüst oluşuna, kilo almaya, damar yaşlanmasına sebep oluyor.
İşte bu nedenle bu sayfada size sık sık “oturmak bedene yapılan en büyük ihanettir” uyarısı yapılıyor.
Netice şudur:
Çok gerekli değilse oturarak geçirdiğiniz süre 20-30 dakikadan uzun sürmesin. Ara verip hiç olmazsa 3-5 dakikalık kısa bir yürüyüş yapmayı lütfen ihmal etmeyin.
BASİT AMA ÖNEMLİ BİR AYRINTI ZEYTİNİN YEŞİLİ Mİ, SİYAHI MI
Mükemmel bir meyvenin ham hali ile olgunlaşmışını karşılaştırmak kolay değil. Ayrıca birinin diğerine üstünlüğünü savunmak da anlamsız ve gereksiz.
Bizim beslenme alışkanlığımızda siyah zeytin zaten açık ara önde. Kahvaltılarımızda da, atıştırmalıklarda da öncelik hep siyahta. Olgun meyve olarak siyah zeytin suyunu epeyce kaybetmiş olduğu için yağ açısından yeşil zeytine göre iki katı yoğunlukta.
Dolayısıyla kalorisi daha yüksek. Diyetisyenlerimizin “bir porsiyon” olarak tanımladığı “5-6 adet” (yaklaşık 15 gram) zeytinin yeşili 20, siyahı ise 50 kalori civarında.
Ayrıca siyah zeytinin posası, sodyumu ve fosforu da fazla. Yeşil zeytinde ise su içeriği daha yüksek, A vitamini daha güçlü. Zeytinin yeşili de siyahı da hidroksitirozol başta olmak üzere fenolik bileşimlerden son derece zengin.
Bu nedenle ikisi de “kanser savar” besinler listesinde. Ve yine ikisinde de bol bol terpen grubu antioksidanlar, en çok da oleuropein bulunuyor. Bu madde aynı zamanda güçlü bir ağrı kesici ve kemik koruyucu.
Özeti şu: Zeytinin siyahı mı, yeşili mi demeyin, günde 10-15 zeytini midenize afiyetle indirin. Ha “Benim kilo sorunum da var ama!” diyorsanız da işte o zaman zeytinin siyahını değil de yeşilini tercih edin.
İYİ BİLGİ SABAH BAŞ AĞRILARININ 5 NEDENİ
Sabah baş ağrılarının farklı nedenleri var. O nedenlerden ilk 5’i ise şunlar...
1- Genelde stres yoğunluğu aşırı, ruhu gergin, kafası karışık, güncel sorunlarını çözememiş ve o gece yatağa endişe ile girmiş kişilerde sabah baş ağrılarının sık görüldüğünü biliyoruz.
2- Sabah baş ağrıları gizli bir depresyon ilk işareti olabilir. Sessiz, derinden giden ya da yeni başlayan bir depresyonun ilk işaretlerinden birinin de sabah yataktan baş ağrılarıyla uyanmak olduğu iyi bilinir.
3- Gece kan şekerinin düşmelerinin ve sabah hipoglisemilerinin de mühim bir baş ağrısı sebebi olabileceği aklınızda olsun.
4- Farkına varmadığınız bir hipertansiyon probleminiz varsa bu da sabah erken saatlerde kendini başınızı ağrıtarak hatırlatabilir. Sabah baş ağrılarından yakınan herkesin ilk yapacağı işlerden biri kan basıncını öğrenmek olmalı.
5- Uykusuzluğun da sabah baş ağrılarıyla bir bağlantısı var. Uyku saatlerindeki değişimler ve her zamankinden daha kısa süren uyku dilimleri de başımızı ağrıtabiliyor. Uyku apneleri/uykuda solunum durması nöbetleri, horlamalar, burnu tıkayan farklı sorunlar nedeniyle ağızdan nefes almak zorunda kalanlar, kısacası beynine gece boyunca yeteri kadar oksijen kazandıramayanlar da sabahları yataktan baş ağrısıyla uyanabilirler.
Paylaş