Paylaş
Bu mühim soruyu “Yaş kayması” nedeniyle birkaç cümlede yanıtlamak pek kolay değil. Ama yine de elimizde bize “bir şeyler söyletebilecek” pek çok veri var.
Mesela, yüz yıl kadar önce, Fransız yazar Andre Maurois “Ne zaman yaşlıyız?” sorusuna yanıt ararken gençliği ilkbahar, yaşlılığı kışa benzetmiş, “İlkbaharın yaza, yazın sonbahara geçişi o kadar ağır olur ki çoğu kez fark bile edilmez. Sonrasında soğuk bir sabahta rüzgar, kar ve fırtınalarla kış kapınıza dayanıverir” diye yazmış. Haklı!
Kış ne zaman ve nerede tepemize binecek bilinmez ama o fırtına şimdilerde basit ve sıradan bir soğuk algınlığı ya da gribi takiben oluşan yaygın akciğer iltihabı, tıbbi adıyla pnömoni, bizdeki adıyla “zatürre”dir.
Yaşamının son yıllarını sağlıklı hayata adayan, bu alanda edindiği tecrübeleri bizimle paylaşmaya çalışan rahmetli Ertuğrul Akbay da anlaşılan o ki aynı fırtınaya yakalandı ve maalesef o fırtınayı atlatamadı. Allah rahmet eylesin. Huzur içinde uyusun.
İsterseniz gelin bundan sonrasını yine Andre Maurois’e bırakalım ve başlıktaki sorunun cevabını daha açık ve net biçimde ondan alalım.
Andre Maurois ne diyor?
Andre Maurois “Yaşama Sanatı” eserinde neredeyse 100 yıl önce şunları yazmış. “Bedeniniz ilkbaharı çoktan bitirmiş, yazın keyfini çıkarıp gününü gün etmiş, sakin bir sonbaharın huzurlu sessizliğini yaşarken ortaya çıkan bu fırtına yavaş yavaş gelen kışın da işaretidir.
Kış zaten vardır, uzun süredir kapınızdadır. Fırtına bahanedir, tetikleyicisi ise basit bir hastalıktır. Gençliğinizde sadece baş ağrısı, kırgınlık, hafif bir ateşle 3-5 günde geçirebileceğiniz nezleyi 10 günde bile atlatamaz, ağır bir zatürre depremi olarak yaşarsınız. “Hoş geldin yaşlılık!” diyebilirsiniz.
Kriziniz psikolojik mi metabolik mi?
Açlık ve tatlı krizleri ayrılmaz iki kardeş gibidir ve ikisi de ruhsal durumunuz ve metabolizmanızla bire bir ilişkilidir. Başlangıçta metabolik olan krizlere zamanla psikolojik süreçler, psikolojik/ruhsal olarak başlayan süreçlere de metabolik değişimler eklenir.
Bu nedenle açlık ya da tatlı krizi yaşayan herkesin hemen “insülin direnci testi” yaptırması önerilir. Nasıl mı? 10-12 saatlik bir açlıktan sonra laboratuvara gidilip kan örneği veriliyor. O kan örneğinde belirlenen “açlık insülin” değeriyle “açlık şekeri” değeri birbiriyle çarpılıp 405’e bölünüyor. Bulunan rakam 1.7’den yüksekse prensip olarak insülin direncinin başladığı kabul ediliyor.
2.5’in üzerindeki rakamlar ise size “Tedavi için gecikme” diyor. Tedavi için üçlü model kullanılıyor: İnsülin direnci beslenme modeli, düzenli kardiyometabolik egzersiz, metformin desteği.
İyi uyku ilaçtır!
Kanınızdaki melatonin seviyesi yüksekse uykunuz daha kolay derinleşiyor, derinleştikçe hipofiz beziniz daha fazla büyüme hormonu salgılıyor. Daha çok büyüme hormonu demek çocuklar için daha hızlı ve güçlü büyüme, daha çok sağlık, yaşlı yetişkinler için daha uzun ve sağlıklı hayat anlamına geliyor.
Melatoninin başka görevleri de var. Uzmanlar onun son derece güçlü bir antioksidan olduğunu kabul ediyor.
Kansere karşı bağışıklık sağladığı, enfeksiyon bağışıklığını güçlendirdiği düşünülüyor.
Mercimek mi kinoa mı?
Soruyu daha önce de yanıtladık ama tekrarda fayda var: Mercimek kinoayı yener. Nedenine gelince, her şeyden evvel daha ucuz.
Ayrıca posa gücü daha fazla. Bu sayede kabızlık ile mücadelede kinoadan daha etkili. Şekeri, kolesterolü, tansiyonu, kiloyu dengelemede daha başarılı.
Prebiyotik yeteneği de kinoaya göre daha fazla. Bağırsağınızdaki dost probiyotik bakteriler onu yedikçe çoğalıyor. Kinoanın protein gücü fazlası olmasına rağmen –ki mercimeğin de protein gücü yüksektir- birincilik mercimeğin hakkı. Kısacası mercimeğin çorbasını, köftesini, yemeğini, salatasını daha sık tüketin.
Melatonine sahip çık!
Sağlıklı ve kaliteli uyku için melatonin olarak bilinen ama nedense çoğu kez pas geçilen önemli bir hormonun varlığından haberdar olmanız gerekir. Beyinde özel bir salgı bezinden salgılanan bu hormonun görevi uykuyu düzenlemek, uyku ritmini yönetmektir.
İşte bu sebeple ona yeterli ve kaliteli uykunun antrenörü de deniyor. Bu hormon ayrıca biyoritmi düzenleme, yani biyolojik saati ayarlama görevini de üstleniyor. Karanlık bu hormonun salgılanmasını artırıyor. Bundan dolayı ona “karanlıklar hormonu” diyenler de var. Işık, özellikle ani ve parlak ışık ise melatonin seviyesini azaltıyor. Melatoninin uzun kış gecelerinde daha fazla, kısa yaz gecelerinde ise daha az salgılandığı biliniyor.
Eğer yeteri kadar melatonininiz varsa uykusuzluk sorununa yakalanma ihtimaliniz azalıyor. Uyku saatinizi kaçırırsanız melatonin seviyeniz düşüyor. Bunu uykuya dalmada zorlanma, uyku süresinin kısalması ve kalitesinin düşmesi izliyor.
Siz uyuduğunuzu zannediyorsunuz ama beyniniz ve bedeniniz bu uykudan pek bir şey anlamıyor. Sonrası gelsin sabah yorgunlukları, kaçsın uykular ve başlasın uyku bozuklukları. Karanlıklar hormonu olduğu için de aydınlıkta uyumak zorlaşıyor.
Uyusanız bile o uykunun bir hayrı da olmuyor.
Paylaş