Paylaş
Oysa on yıl önce böyle bir haberle yer yerinden oynardı! Şimdiki ilgisizliğin birçok sebebi var. En önemlisi günümüz insanının hayatın süresinin değil kalitesinin önemli olduğunun biraz geç de olsa farkına varması. Ayrıca herkes artık çok iyi biliyor ki, yaşlanmayı durdurmak filan mümkün değil. Yaşlanmak o içten gelen, ilerleyici, doğal ve az çok da yıpratıcı bir süreç. Ama iyi yaşlanmak her zaman mümkün...
Yaşlanmaya nasıl baktığınız çok önemlidir. Yaşlanmaya yalnızca bir "yıpranma, yoksunluk, yalnızlık, hastalanmaya hazır olma" veya "unutkanlık, az görüp zor işitme, yorgunluk, eklem ağrıları" gibi bakarsanız işiniz zorlaşır, yanlış bir yola girmiş olursunuz. Yaşlanmanın da iyi, güzel ve eğlenceli tarafları vardır. Daima genç kalmayı değil, mümkün olduğu kadar uzun bir süre sağlıklı kalmayı hedefliyorsanız, doğru yoldasınız. Eğer yeterli önlemleri alırsanız, yaşlanınca karşılaşmaktan korktuğunuz şeylerin çoğu başınıza gelmez. İnsan bedeni iyi bakılır, vaktinde onarılır, zaman zaman gözden geçirilip, uygun ve temiz yakıtlar kullanılırsa yaklaşık 100 yıl size sadakatle hizmet eder!
YAŞLANMAK BİR YOLCULUKTUR
Hangi yaşta olursa olsunlar insanların yaşlanmayı asla istemeyen bir kalbi vardır. Hiçbirimiz bir gün bizim de başkaları gibi yaşlanmayla yüzleşeceğimizi düşünmeyiz. Çoğumuz yaşlanma sürecinin hatta yaşlandığımızın farkına bile varmayız. Alain Maurois "İlkbaharın yaza, yazın sonbahara geçişi o kadar ağır olur ki, çoğu kez fark edilmez. Sonra soğuk bir sabah karlarla, fırtınalarla kış gelir" diyor. Bu ilk fırtına, sadece bundan sonra yaşayacağınız sürenin yeni bir dönem, "yaşlılık dönemi" olduğunun ilk habercisidir. Fırtına yavaş yavaş gelen kışı ortaya çıkarmıştır, kış uzun süredir zaten kapınızdadır.
Fırtına çoğu kez basit ve sıradan bir hastalıktır. Mesela, gençliğinizde sadece baş ağrısı, kırgınlık ve hafif ateşle iki-üç günde geçirebileceğiniz nezleyi, artık on günde bile atlatamaz, ağır bir grip veya zatürree depremi olarak yaşarsınız.
ONU GÜZELLEŞTİRMEK SİZİN ELİNİZDEDİR
Yaşlanırken de hep sağlıklı kalmak, daha az yorgun düşüp, daha az hastalanmak, size bağışlanan nefese, son yürek çırpınışına kadar yürüyüp, koşmak, yürüyüp, koşmak, yüzmek, kumlarda uzanmak, her gün deliksiz uyuyup, her sabaha zinde uyanmak, yeterince görmek, anlatmak, hatırlamak, duymak, gülmek, kahkaha atmak, dostlarınız veya evlatlarınızla sohbet edip, torunlarınızla oynamak yalnızca kaderin değil, biraz da sizin elinizde...
Yeter ki siz doğru kararlar verin: "Zarif, sağlıklı, bilge, genç ve dinç bir yaşlı olmak mı yoksa başkalarının yardımına muhtaç, zavallı ve güçsüz bir ihtiyarı mı oynamak istiyorsunuz?" Bu sorunun yanıtı nasıl yaşadığınızda, aldığınız kararlarda, yani sizde ve kaderinizde gizlidir.
Yani yalnızca alınyazınızda değil yaşarken yaptığınız seçimlerle de ilişkilidir. Kısacası biyolojik potansiyelinizi nasıl değerlendirdiğinizde, sağlığınızı nasıl ve ne kadar koruyup, güçlendirdiğiniz, genetik mirasınızı nasıl yönettiğinizdedir.
Siz kararınızı doğru verin ve onun arkasında durun. Tıp bilimi ve sağlık uzmanları size yardımcı olacaktır. Biz doktorlar, eczacılar, diş hekimleri, psikologlar, diyet uzmanları, hemşireler, terapistler yani hepimiz size yardıma hazırız. Ya siz? Siz hazır mısınız?
İspanyol bilimadamlarının "sınırsız ömrün şifresini bulduk" açıklaması beklenen heyecanı yaratmadı. Oysa on yıl önce böyle bir haberle yer yerinden oynardı! Şimdiki ilgisizliğin birçok sebebi var. En önemlisi günümüz insanının hayatın süresinin değil kalitesinin önemli olduğunun biraz geç de olsa farkına varması. Ayrıca herkes artık çok iyi biliyor ki, yaşlanmayı durdurmak filan mümkün değil. Yaşlanmak o içten gelen, ilerleyici, doğal ve az çok da yıpratıcı bir süreç. Ama iyi yaşlanmak her zaman mümkün...
Yaşlanmaya nasıl baktığınız çok önemlidir. Yaşlanmaya yalnızca bir "yıpranma, yoksunluk, yalnızlık, hastalanmaya hazır olma" veya "unutkanlık, az görüp zor işitme, yorgunluk, eklem ağrıları" gibi bakarsanız işiniz zorlaşır, yanlış bir yola girmiş olursunuz. Yaşlanmanın da iyi, güzel ve eğlenceli tarafları vardır. Daima genç kalmayı değil, mümkün olduğu kadar uzun bir süre sağlıklı kalmayı hedefliyorsanız, doğru yoldasınız. Eğer yeterli önlemleri alırsanız, yaşlanınca karşılaşmaktan korktuğunuz şeylerin çoğu başınıza gelmez. İnsan bedeni iyi bakılır, vaktinde onarılır, zaman zaman gözden geçirilip, uygun ve temiz yakıtlar kullanılırsa yaklaşık 100 yıl size sadakatle hizmet eder!
YAŞLANMAK BİR YOLCULUKTUR
Hangi yaşta olursa olsunlar insanların yaşlanmayı asla istemeyen bir kalbi vardır. Hiçbirimiz bir gün bizim de başkaları gibi yaşlanmayla yüzleşeceğimizi düşünmeyiz. Çoğumuz yaşlanma sürecinin hatta yaşlandığımızın farkına bile varmayız. Alain Maurois "İlkbaharın yaza, yazın sonbahara geçişi o kadar ağır olur ki, çoğu kez fark edilmez. Sonra soğuk bir sabah karlarla, fırtınalarla kış gelir" diyor. Bu ilk fırtına, sadece bundan sonra yaşayacağınız sürenin yeni bir dönem, "yaşlılık dönemi" olduğunun ilk habercisidir. Fırtına yavaş yavaş gelen kışı ortaya çıkarmıştır, kış uzun süredir zaten kapınızdadır.
Fırtına çoğu kez basit ve sıradan bir hastalıktır. Mesela, gençliğinizde sadece baş ağrısı, kırgınlık ve hafif ateşle iki-üç günde geçirebileceğiniz nezleyi, artık on günde bile atlatamaz, ağır bir grip veya zatürree depremi olarak yaşarsınız.
ONU GÜZELLEŞTİRMEK SİZİN ELİNİZDEDİR
Yaşlanırken de hep sağlıklı kalmak, daha az yorgun düşüp, daha az hastalanmak, size bağışlanan nefese, son yürek çırpınışına kadar yürüyüp, koşmak, yürüyüp, koşmak, yüzmek, kumlarda uzanmak, her gün deliksiz uyuyup, her sabaha zinde uyanmak, yeterince görmek, anlatmak, hatırlamak, duymak, gülmek, kahkaha atmak, dostlarınız veya evlatlarınızla sohbet edip, torunlarınızla oynamak yalnızca kaderin değil, biraz da sizin elinizde...
Yeter ki siz doğru kararlar verin: "Zarif, sağlıklı, bilge, genç ve dinç bir yaşlı olmak mı yoksa başkalarının yardımına muhtaç, zavallı ve güçsüz bir ihtiyarı mı oynamak istiyorsunuz?" Bu sorunun yanıtı nasıl yaşadığınızda, aldığınız kararlarda, yani sizde ve kaderinizde gizlidir.
Yani yalnızca alınyazınızda değil yaşarken yaptığınız seçimlerle de ilişkilidir. Kısacası biyolojik potansiyelinizi nasıl değerlendirdiğinizde, sağlığınızı nasıl ve ne kadar koruyup, güçlendirdiğiniz, genetik mirasınızı nasıl yönettiğinizdedir.
Siz kararınızı doğru verin ve onun arkasında durun. Tıp bilimi ve sağlık uzmanları size yardımcı olacaktır. Biz doktorlar, eczacılar, diş hekimleri, psikologlar, diyet uzmanları, hemşireler, terapistler yani hepimiz size yardıma hazırız. Ya siz? Siz hazır mısınız?
Vajinal kozmetik cerrahi işe yarıyor mu
Cinsel ilişkiden veya genital organın görüntüsünden şikáyetçi olan kadınların bir kısmı cerrahi düzeltme için doktora başvurmaktadır. Vajina daraltması, genital dudaklara yönelik estetik cerrahi, G noktası yükseltilmesi uygulamaları gibi işlemler biz hekimler tarafından sürekli sorgulanmaktadır.
Bu konularla ilgili ciddi bilimsel ve tıbbi çalışma çok azdır, dolayısıyla bu operasyonların etkinliği ve güvenilir olup olmadığını belirleyen bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Kozmetik vajinal cerrahilerin bir kısım etik soruları da beraberinde getirdiği açıktır. Bu tip operasyonlara yapılan harcamaların ve zahmetlerin gerçekten genital organların fonksiyonlarını iyileştirmeye değip değmediği kuşkuludur.
Örneğin çok geniş genital dudakların küçültülmesi, hastanın psikolojik olarak rahatlamasını sağlar ve bazen de bunların verdiği rahatsızlığı engelleyebilir ama seksüel fonksiyonlarda faydası bilinmemektedir. Veya, vajina daraltma operasyonundan önce psikolojik danışma, pelvis kaslarını çalıştırmayı öğretme ve bazen de lokal östrojenler ile tedavi denenmelidir.
Kozmetik vajinal cerrahinin risk ve faydaları her hasta ile hasta bazında iyice tartışılmalı ve öncesinde endişe, depresyon, vücut imajı değerlendirmesine yönelik psikoseksüel danışma istenmelidir. Bu cerrahilerin faydalı olduğuna dair yeterli bilimsel kanıt oluşana kadar, cerrahların temkinli davranması gerekmektedir.
Seks kaçamakları kalp krizi yapabilir
Kardiyoloji uzmanlarına göre eşle yapılan seks sırasında nabız artışları daha makul seviyelerde kalıyor. Ve genellikle kalp atım sayısı 100’ün altında seyrediyor. Bu sayı sevgiliyle yapılan kaçamaklarda ise 130-140’ı bulabiliyor. Bu nedenle kalp damar hastalığından habersiz olan bazı erkekler özellikle viagra ve benzeri ilaçlardan da kullanırlarsa kalp krizi geçirebiliyor.
Bazı kardiyologlara göre kalp krizine bağlı ölümlerin önemli bir kısmının seks kaçamakları esnasında meydana gelmesinin nedeni de bundan kaynaklanıyor.
Tansiyon ilacı trigliserid düzeyini yükseltir mi
Bazı tansiyon düşürücü ilaçların kanda trigliserid düzeyini yükselttiği, HDL (iyi huylu kolesterol) düzeyini az da olsa düşürdüğü yönünde çalışma sonuçları vardır.
Propranolol, atenolol ve metoprolol gibi daha "yaşlı" beta blokerlerin, kullanan kişide zaten bir metabolik sorun varsa kolesterol düzeyini etkilediği bilinmektedir. Örneğin, kan basıncı, kan şekeri ve kolesterolde yükselme, karın çevresinde yağlanma ve bel çevresinde kalınlaşma ile tanımlanan metabolik sendrom gibi...
Tiyazid grubu diüretikler (idrar söktürücü), total kolesterolü de trigliseridi de yükseltir. Bazı araştırmalarda, kalp krizi veya yetmezliği gibi kalp-damar sorunları ile tiyazidlerin ilişkili olabileceğine dair sonuçlar alınmıştır. Buna karşılık, kontrollü çalışmalarda, benzer duruma rastlanmamış, aksine kalp-damar sorunlarında azalma olduğu kaydedilmiştir.
Tekrarlayan koroner arter hastalığını önlemek, kalp yetmezliğini kontrol altına almak, bazı aritmileri tedavi etmek için seçilmeleri dışında eski beta bloker ilaçların yüksek tansiyon tedavisinde birinci seçenek olmayacağı kesindir.
Tansiyon ilaçlarınızın dozları, kullanma zamanları, kolesterol yükseltici etkileri ile zaman yitirmeden en küçük değişimi bile doktorunuzla paylaşmalı ve gereken değişimleri onun onayı ile yapmalısınız.
Paylaş